Her nefeste eksiliyor insan... Sürüklenip gittiği yerden bihaber... Kendinden gafil... Rabbinden gafil! Maalesef topyekûn pusulası şaşmış haldeyiz. Kalplerde büyüyen siyah nokta o kadar kaplamış ki ruhumuzu, gözümüz de kararmış. Evvela kendimize zulmediyor olmamız hakiki zararmış!

Her nefeste kaybediyor insan... Elden gidenin geri dönüşü yok! Telafisiz bir seyir bu... Gönül heybesi boş yolcunun akibeti hazin... Aramakla bulunmaz lakin bulanlar arayanlardır derler. Doğrudur. Ne arayıp ne bulduğumuz mühim. Cevabı şu hikmetli sözde saklı: O'nu kaybeden ne buldu? O'nu bulan ne kaybetti?

Her nefeste imtihanda insan... Gördüğüyle görmediğiyle... Söylediğiyle söylemediğiyle... Eylediğiyle eylemediğiyle! İmtihanda olduğunu unutan akıl! Olduğun yerde çakıl! Gönül, vicdan, hüsn-i niyet, iman ve ihsan koluna girmeyince akıl topal, akıl kötürüm... Kötürüm akılla başı belada insanın geciken itirafı şudur zahir: Evet! Şeksiz şüphesiz bakar körüm!

Her nefeste düşüyor insan... Tevekkülden mahrum kaldığı her saniye üşüyor. Titreyen can yaprağı işaret ederken acziyetini, kibrin hançeri idrakini deşiyor. Delik deşik bir idrak ile nicolur insanın hali? Halis pişmanlıkla edilmiş bir tövbe, kanat olup kaldırmazsa! İnsan düşmeye mahkumdur varedilişinin hikmetine aldırmazsa...

Her nefeste insan... Her nefeste... Çırpınıyor aslına rücu etmek için bu fani kafeste! Hâlbuki ne söz vermişti bezm-i elestte? Nisyan ile malul olmak bahane değil! Âh bizim Yunus! Çağlar evvelinden fısılda hikmetli sözlerini, nolur şöyle duymaz olmuş kulağıma eğil:

"Miskin Adem oğlanı, nefse zebun olmuşdur

Hayvan canavar gibi, otlamağa kalmıştır

Hergiz ölümün sanmaz, ölesi günin anmaz

Bu dünyadan usanmaz, gaflet önin almışdur

Oğlanlar öğüt almaz, yiğitler tevbe kılmaz

Kocalar taat kılmaz, sarp rüzgar olmuştur

Beğler azdı yolundan, bilmez yoksul halinden

Çıktı rahmet gölünden, nefs gölüne dalmışdur

Yunus sözi alimden, zinhar olma zalimden

Korkadurın ölümden, cümle doğan ölmüşdür."