Akad Devleti'nin kurucu kralı I. Sargon (m.ö. 2350), yaşayan tüm erkek çocuklarını katletmiş, krallığını başına yıkacak olan çocuk ''olur ya ileride doğar'' endişesiyle, erkek ve kadınların birbirleriyle yakınlaşmasınıda yasaklamış ve tüm erkekleri kadınlarından ayırmış, ayrı ayrı şehirlere taşıtmıştı. Bu tedbirine rağmen en yakınındaki adamı, bir yolunu bulup zevcesiyle halvet olmuş, bir müddet sonra gebe olduğunu anlayan kadın hamileliğini kocasından bile gizlemişti.

Babası tarafından istenmeyen çocuk olduğundan Babil Kusa köyünde bir mağarada gizlice doğurulan, doğumu gerçekleştiği halde annesi tarafından ''doğumda öldü'' denilerek babasından bile bir müddet saklanan, bazen günlerce doğduğu mağarada yalnız, aç ve biçare kalan masum yavrucak, Sargon'un; nam-ı diğer Nemrud'un korkulu rüyası olacaktı.

Olacaktı çünkü, Nemrud'a gördüğü rüyasını tabir eden müneccimler; ''yakın bir gelecekte bir çocuğun onun tahtını yerle yeksan edeceğini'' söylemişlerdi. Ne yaptıysa kutlu doğuma engel olamayan Nemrud'un sonu yakındı. O çocuk tüm engellemelerine rağmen doğmuştu ve Nuna’dan doğan çocuk, Nemrud'un sağ kolu Azer'in evladıydı.

O çocuk ki; ''doğduğundan haberim yoktu, bana öldü denildi, bilki aleyhine konuşuyor'' diyerek bizzat babası tarafından Nemrud'a ihbar edilip gammazlanan, her anlamda ötekileştirilerek toplum dışına itilen, fıtrata aykırı ne varsa yerleşik inanç/yaşam biçimlerine itiraz eden ilk hanif, putkıran, ilk ateş bükücü, tek kişilik ümmet, Nemrud'un baş belası İbrahim olacaktı.

O İbrahim ki; eşi Sara ve yeğeni Lut ile birlikte hicret için Fırat’ı geçip Mısır’a varmış, Mısır’ın Kıpti Kralını savaşta yenmiş ve Kıpti kralın prenses kızını esir edip kendi kızı Hurya’ya hizmetçi olarak hediye etmiş yedi büyük Mısır Firavununun ilki olan Totis'le de mücadele etmişti.
Nemrud'dan sonra Firavun Totis'lede giriştiği mücadelesinde Totis’in saygınlığını kazanmış olarak Kenan diyarına yolculuğa çıkarlarken, yol azığıyla birlikte Hurya, hizmetçisi esir/köle prenses Hâcer’i, Sâra annemize hediye olarak takdim etmişti.

Diyar-ı Kenan Filistin’de, Eriha ve El Halil şehirlerini kurmuş, yeğeni Lut’u Sodom ve Gomorra’da vazifelendirmişti. El Halil’de sofrasına asla yalnız oturmamış misafirler babası nâmını almıştı. O, İshak ve İsmail’in babası, İsmailoğulları ve İsrailoğullarının kendilerini nisbet ettikleri kök ata, gökten koç indirilen Halilullah İbrahim aleyhisselamdı.
O, ''kemâ sallâyte alâ İbrahim'e ve alâ âli İbrahim'' diyerek tahiyyatlarımızda kendisine salat ve selam gönderdiğimiz, gördüğü bir rüya ile evladının boynuna teslimiyet bıçağını çalmaya namzet Allah dostu Halilullah İbrahim aleyhisselamdı...
(…)
‘’İnsan, aldandığı kadar insandır’’ der şair. Ve insan çok kez aldanmıştır.
Aşkın, yüce ve namütenahi bir varlığa sığınma, secde etme, Qurbiyet (yakınlık) kurma yaratılış kaynaklıdır.
Ve vahiy; nevrotik bir varlık olan insanın fıtratında var olan; şehveti, öfkeyi, sevgiyi, kıskançlığı, hüzünü ve benzer duygu/dürtü gibi hisleri en doğru şekilde nasıl/nereye kanalize etmesi gerektiğini öğretir. İnsanın kime; neden/nasıl Qurbiyet (yakınlık) duyacağını ve kime neden/nasıl secde edeceğinide.

O en büyük aldatıcının oltasındaki çengele takılan toplumların, akıl misinesinin kısalığı kadar bir zamanda dünya sahnesinden ilahi azaplarla çekilme örnekleriyle doludur tarih. Kadir-i Mutlak dışında korktukları, kulluk ettikleri, güçlerinden pay sahibi olmak için yakınlık oluşturma çabalarına girdikleri ve hatta tapındıkları ilah ve rableri de kurtaramadı onları. Oysa, uydukları şeytana Qurbiyetlerinde sınır tanımıyorlar bunun için en uc eylemlere tevessül ediyor; sunaklarda çocuk ve bakire kızları dahi kurban ediyor ve bu eylemleri tapınma ayinleri şeklinde icra ediyorlardı. İnka’lardan Antik Ur’a, Aztek’lerden Maya’lara oradan Keltlereİnisiyasyonu yanlış bir merkezde aramışlardı. O aldatıcı semum yüzünden vardıkları yer ateş olmuştu.

Oysa Hak ile Halil’leşen (dost olan/dostluğa layık görülen) Arum Rabum ya da Abu’rRahim ya da Abraham ya da İbrahim aleyhisselamın vardırıldığı ateş ve O’na kurulan KEYD (tuzak); ‘’Kulnâ yâ nâr(u)’’ Ateşe dedik ki, ‘’Kûnî berden veselâmen ‘alâ ibrâhîm(e)’’ İbrahim’e serin ve sâlim ol (Enbiya 69) müdahalesiyle boşa çıkarılmıştı. Bu ayet nüzul olduğu demde bir amacı güdüyor ve o günlerde Mekke’li müşrikler Efendimize karşı kurdukları bir tuzakla (KEYD) suikast hazırlığı yapıyorlardı. Bitmedi! Bitmeyecekti! Nemrud’lar, planlarını yapacak ve İbrahimlere ‘’ Ve erâdû bihi KEYDen’’ (Enbiya 70) her türlü tuzak kurmayı irade edeceklerdi.
(…)
Hiç kuşkusuz iki hanif, İbrahim ve Muhammed aleyhimusselamın izinden giden hanif müslümanlar/muvahhidler/muttakiler/mü'min ve mü'mineler, dün olduğu gibi bugünde vahiy terazisiyle tartılan ilahi hükümlere zıt ve muhalif, fıtrata aykırı, yerleşik olan ne varsa (inanç/yaşam/sosyoloji/kültür/tıp/teknoloji) hepsinin karşısındadır. Ve bu nedenle dün olduğu gibi bugün de İbrahimler istenmeyen çocuklardır.

Olur ya; iki hanif İbrahim ve Muhammed aleyhimusselamın izinden gidenler, çağımızın modern Nemrud'ları ve Firavunlarına karşı aleyhte konuşurlar, küresel dayatmalara itiraz ederler, mazAllah kollektif bir etkiye sebebiyet verirlerde uyuşturulmuş kitlelerde bir cezbe hasıl olur korkusuyla bugün, İbrahimler yine istenmeyen çocuklardır.
Olur ya; iki hanif İbrahim ve Muhammed aleyhimusselamın izinden gidenler, yerleşik inanç, yerleşik kültür, yerleşik tıp, teknoloji ve yerleşik sosyolojinin fıtrata muhalif yönlerine karşı bayrak açarlarda uyanışa vesile olurlar diye bugün, İbrahimler yine istenmeyen çocuklardır.
Olur ya; iki hanif İbrahim ve Muhammed aleyhimusselamın izinden gidenler, Nemrudların düzenlerine fikir, ilim, ahlak, adalet baltalarıyla darbe vururlarda, idol/lider/sözde şeyh gibi putlarını kırarlar diye bugün, İbrahimler yine istenmeyen çocuklardır.
Olur ya; iki hanif İbrahim ve Muhammed aleyhimusselamın izinden gidenler, Allah’ın kendilerine verdiği zenginlik ve güçle şımarıp, kendilerini insaüstü ilan eden modern tanrılar çağında her türlü gücü elinde tutanların o güçlerinin Allah'a tevekkül edenler için bir sivrisinek kadar dahi gücü olmadığını ayan ederler diye bugün, İbrahimler yine istenmeyen çocuklardır.
Olur ya; iki hanif İbrahim ve Muhammed aleyhimusselamın izinden gidenler, her gün ehline sarih (açık) ama genele bugün için ‘’üstü örtülü’’ olan Rab’lik iddiası güdenlerin, nasıl bir büyük meydan okuma içerisinde olduklarını ve bunu ‘’Great Reset!’’ büyük yeniden başlangıç olarak lanse ettiklerini ve asıl gizledikleri planlarını örten kalın perdeyi aralarlar diye tehtid üstüne tehtidler savurup, ‘’para bizde, ‘’bilim ve din adamları’’ emrimizde,  size sunduklarımızı tartışmayın, sorgulamayın, sınırlarınızı bilin, kayıtsız ve şartsız itaat edin’’ diyenlerin oyununu bozacaklar diye bugün, İbrahimler yine istenmeyen çocuklardır.
Olur ya; iki hanif İbrahim ve Muhammed aleyhimusselamın izinden gidenler, modern tanrıların; kurum, kurul ve kabiliyetleriyle bugünün Karun, Bel’am ve Sihirbazları ve hatta içimizdeki Azerlerini deşifre ederler diye bugün, İbrahimler yine istenmeyen çocuklardır.
Olur ya; iki hanif İbrahim ve Muhammed aleyhimusselamın izinden gidenler, dün olduğu gibi bugünde Hakk’ı üstün tutarak, kişisel ve siyasi hiçbir kaygı gütmeden, ideolojik ayartıcılığın dalgalarına kapılmadan, kınayıcının kınamasından korkmadan dünün sahte Rab’lerini anlatan, vahiy merkezinden yola çıkarak bize bugünün sahte rablerini bugünün diliyle anlatırlarda, oyunları bozacak ilahiyatçılar, fikir ve bilim adamları, yetişir, cesaret bulurlar diye bugün, İbrahimler yine istenmeyen çocuklardır.
Olur ya; iki hanif İbrahim ve Muhammed aleyhimusselamın izinden gidenler, ateşe atılmayı göze alarak, yeri geldiğinde zülfiyare dokunacak, Hakk’ın hatırını her şeyin üstünde tutup, hikmetli bir dil ve uslupla bizi bu yaşananlara karşı uyarırda, bugün hedefin sadece cennet vatanımız ve aziz milletimiz ya da sadece Müslümanlar olmadığını, tüm insanlığın bu karanlık, küresel, pedofil deccaliyetin hedefinde olduğunu ifşa ederler diye bugün İbrahimler yine istenmeyen çocuklardır.
Olur ya; iki hanif İbrahim ve Muhammed aleyhimusselamın izinden gidenler, bu kirli ve kanlı oyun ve planlara karşı mancınığa oturmaya namzettirler diye bugün İbrahimler yine istenmeyen çocuklardır.
Olur ya; iki hanif İbrahim ve Muhammed aleyhimusselamın izinden gidenler, karanlık deccaliyeti, piyonlarıyla birlikte sınırsız kozmik bir boşluğa atacak, sınırsız bir hiçliğin içinde sonsuza dek hapsedecek, maddenin, zamanın, uzayın, ışığın ve sesin olmadığı bir yerde, kalıcı bir varlıksızlığa maruz bırakarak, daima ve sonsuza dek yapayalnız kalacakları çukurlara gömecekler diye bugün, İbrahimler yine istenmeyen çocuklardır...

Şimdi hacılar ''Lebbeyk'' diyor, ihrama giriyor, İbrahim'in (as) inşa ettiği evi tavaf ediyor! Makam-ı İbrahim'e el sürmek, Ebu Kubeys dağından Hz. İsmail'in (as) getirdiği Hacer'ül Esved'i öpmek için birbirlerini eziyorlar. Mısır Firavun'u Totis'in Kral babasını öldürüp kendi kızı Hurya'ya esir ve hizmetkar olarak verdiği köle Hâcer'in Safa ve Mervesinde koşturup duruyorlar.
Vakfe yapıp, İbrahim gibi KURBAN kesecekler.
KURBAN keseceğiz!
Bu ibadeti bize emanet eden İbrahim as gibi, O'nun Hanif oğlu Muhammed Mustafa gibi.
Peki İBRAHİM ALEYHİSSELAM esirken kurbanlarımız kabul olur mu?
Kurbanlarımız kabul olur mu, NAMAZLARIMIZDA SALAT VE SELAM GÖNDERDİĞİMİZ
ÂLİ İBRAHİM ESİR VE TUTSAKKEN? (NE Mİ DEMEK İSTİYORUM? TIKLAYINIZ -)

Ve O İbrahimleri ihbara ve gammazlamaya hazır pusuda bekleyenler ve Hakk'a tâbi gönülleri put sanıp kıranlar varken...

''neyse ki yarın var... umutların en sevdiği gün!''

Bülent Deniz
Habervakti.com Genel Koord.
www.bulentdeniz.com