Geçtiğimiz Çarşamba günü, vefatının 105. yıldönümünde Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi’nin Fatih Camii haziresindeki mezarında huzura durduk.

Bu durşumuz şöyle gerçekleşti: Malumunuzudur, yakın zamanda Flibeli’yle ilgili iki yazı yazmıştım. Akabinde Kâmil Büyüker kardeşimden bir e-posta aldım. Vefatının 100. yıldönümünde, Hazretin mezar taşı kitabesinin silinmesiyle ilgili şikayetlerini de ihtiva eden, dunyabizim.com’daki bir yazısından bahisle, bu konuya yeniden vurgu yapmamı talep ediyordu.

Geçtiğimiz Pazar günü, Dursun Gürlek Hocamız, gazetemizde, benim “A’mâk-ı Hayâl hakkında da bir iki cümle” sıraladığımı söyleme nezaketi gösterek, mezar taşıyla ilgili meseleyi de ihtiva eden güzel bir yazı yazdı. Hocamız, ele aldığı konuyu yeni yazısında ikmal edecek inşallah.

Bu arada, Hazretin mezar taşındaki yazının, işin ehli olan iki hattata yeniden yazdırıldığı, yakın zamanda uygun bir tarzda oraya yerleştirileceği bilgisini hemen ileteyim.

Aynı gün, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürümüz Coşkun Yılmaz telefonla arayıp, Hazretin vefat yıldönümünde buluşup, Fatiha’yı birlikte okumamızı teklif etti.

Bu gelişmeler vesilesiyle, belirttiğim günde, küçük bir grupla Filibeli’nin huzurunda bulunduk, okunan aşır-ı şerifleri birlikte dinledik, edilen dualara birlikte amin dedik. Mezkur hazireye gitmişken, Fâtih’in türbedarı Ahmed Amiş Efendi’ye bir selam vermeden dönmeme edebine de riayet ettik.

Durduğumuz birinci huzur budur. İkincisinden söz etmeden önce şu “huzurda durmak” deyimine bir açıklık getirmeliyim:

İnancımız nedeniyle ölü-sevici ol(a)mayacağımız gibi, mezar-sevici de ol(a)mayız. Nice zaman önce milletimize faydaları dokunmuş isimlerle, ailemizden vefat edenlerin mezarlarını ziyaret etme geleneğini sürdürmemiz şu üç nedenledir: 1-Allah’tan başka hiçbir şeyin baki kalmayacağını yeniden idrak etmek, 2-Mezar ziyareti yoluyla Allah’ı zikretmek, 3-ve Allah’ın Resulü’ne Salatü’s Selam getirmek.

Bu manada yaşadıkları hayatla, hayatımıza vesile oluşlarıyla ve bize emanet ettikleri hatıralarla, Allah’ı ve O’nun Resulü’nü hatırlatmayan hiçbir mezarda huzura dur(a)mayız.

Öte yandan bizim birinin mezarında huzura duruşumuz, özde bir hediyeleşme duruşudur. Şöyle ki: Biz o sayede Allah’ı zikrederken, bizi yaratmasından ve kendisine kul etmesinden dolayı, O’na bir tür teşekkür hediyesi iletmiş oluruz. O da zikrimize ve dualarımıza, rahmet dileklerimize icap buyurmakla bize kendi katından bir hediye vermiş olur. Karşılıklı bu iki durumla, insan merkezli bir huzurda durmak, hediyeleşme makamında durmak olarak asıl ifadesini hak etmiş bulunur.

Gelelim ikinci huzura durma konusuna.

Bu, 1-3 Kasım 2019 tarihleri arasında TÜĞVA’nın Mardin Şubesi’nce gerçekleştirilecek olan Beytülmakdis / Kudüs’e mahsus bir dizi etkinlik.

“Bunun huzurda durmakla ne alakası var” diyeceklere hemen yukarıdaki ilgili satırlarlarımızı hatırlatırım. Rabbimiz tarafından işaretlenmesiyle kudsiyeti sabit olmanın ötesinde Kudüs, zamanı aşan niteliğiyle daima Allah’ı ve peygamberlerini hatırlatan bir şehir vasfına sahiptir. Hz. Adem’den hatem peygamber olan efendimize erişen bir dosdoğru hatla, Hz. Ömer’in, birçok sahabenin, tabiinin, İbrahim Ethem ve el-Gazali başta gelmek üzere yüzlerce veli ve ulemanın, Seladdinlerin hatırlalarını kendinde hıfzeden Kudüs, zamanı aşan bir zamansallıkta, muvahhid zihinleri Allah’a ve Peygamberlerine bağlı tutar. Dolayısıyla zihnen ve sureten (imgesel planda) Kudüs’le ilişki kurmakla, fiilen onda olmak arasında büyük bir fark yoktur; zira Kudüs, gönül gözlerinin de görebileceği bir açıklıkla zuhur etme kabiliyetine sahiptir.

TÜGVA Genel Başkanı Enes Eminoğlu’nun selamlama ve açılış konuşmasıyla başlayacak olan Kudüs etkinliklerinin ilk gününde, Artuklu Üniversitesi Rektörü İbrahim Özcoşar’la bu fakirin Kudüs esaslı sohbetleri; Emiroğlu’nun gençlerle söyleşisi gerçekleştirilecek.

İkinci günde, 10-15 yaş grubundaki öğrencilerin proje tanıtımıyla, Emin Selçuk Taşar ve Ömer Faruk Kaya’nın sohbet ve sunumları olacak.

Filistin asıllı akademisyen Halid el-Awasi ile Filistinli gazeteci-yazar Zaher Albaik’in sohbet ve söyleşileri; Grup İstikamet’in bir konseri, Kudüs etkinliğinin üçüncü gününü oluşturacak.

Etkinlikte yer alacak sergilerin ve standların bilgisini, meraka konu olması bakımından saklı tutmam sanırım daha iyi olacaktır.

Rabbimiz, son bir hafta içinde, ikinci kez Kudüs yoluyla huzurda durmayı ve izleyen yazımda intibalarımı genişçe paylaşmayı nasip eder inşallah.