İnsan nasıl bir hayvandır? 

Düşünen hayvan mı, ya da Homo politicus mu? 

İnsan insandır; hayvan değil. Evet bir ortak yanımız var, biz de o da “canlı”. 

İnsan hayvandan evrilmedi ama, insandan tereddi yoluyla hayvanlaşanlar, domuz ve maymun olanlar oldu. İnsan tanrı olacak da değil!? İnsanın hayvan olmasından daha beteri de var kitaba göre: Belhum adal

Yani “Hayvandan da aşağı”. 

Onların kim olduğu için bakınız: Araf 179: “Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.” Ebu Cehil’e benzetilen dünya hayatına dair her şeyi bilip, ahiret hayatından habersiz yaşayanlar ya da Tevrat’ı Hz. Musa ve Harun’dan sonra en iyi bilip de anlamayan, hatta onun dışında yaşayan Belam gibi olanlara kitap “Kitap yüklü eşekler” der. Bakınız (Cuma:5) “Tevrat’la yükümlü tutulup da onun hakkını vermeyenlerin durumu, koca koca kitaplar taşıyan merkebin durumuna benzer. Allah’ın âyetlerini yalan sayan kavmin misali ne kötü! Allah zalimler topluluğunu doğru yola çıkarmaz.” Evet sırtlarına Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kutsal kitap parçaları taşıyan eşeğin durumuna benzetilir.

Siyaset, eğer meşru anlamda bir maslahatın aracı değilse, zalimlerin elinde etimolojik olarak “at eğitme” işi yani “seyisliğe” benzer. 

Resulullah bir misal olarak yöneticileri “Çoban”a benzetmişti de, Yahudiler sözün maksadını saptırınca ayet geldi ve yöneten yönetilen ilişkisinin çoban ve sürü ilişkisine benzetilmesi ayetle düzeltildi. 

Hayır “Raina demeyeceğiz, unzurna diyeceğiz.” 

Biz reaya değiliz. Siyaset SYS kökünden bir kelime olunca eğitim aslında “at eğitmek” gibi bir anlam kazanıyor. Zaten siyaset yöneticilerin elinde uygulamalar ışığında ayrı anlamlar da kazandı. 

Mesela “Siyaset etmek” “adam öldürmek” anlamına kullanılır. 

Adam asılan meydana “Siyaset meydanı” denir. 

Siyaset gömleği” “idam gömleği”nin öteki adıdır. “Darağacı”na yani adam asılan sehpaya “Siyasetgâh” denir. 

Sonunda nereden bakarsanız bakın siyaset örfte “ölüm” anlamı taşıyor. Oysa “insanı yaşat ki, devlet yaşasın” anlayışı idam sehpasının gölgesinde kayboluyor. 

Maslahat, akılla vijdanı barıştıracaktı ki, insan insanla barışsın. İnsan insanla barışsın ki, insan tabiatla, hava, su, toprak, Ay ve Güneş’le, hayvanlarla ve nebatatla barışsın. 

Sonunda insan kainatın yaratıcısı olan Allah’la barışsın. Ne yazık ki, bir maslahatı kaybettik. 

Siyaset ya da politika dediğiniz şey bir sulh etme sanatı değil artık.

Siyaset ya da politika, ne derseniz deyin bugün artık Yaratana meydan okuma aracı oldu. Fıtrata meydan okuyorlar, İlahlık ve Rablik taslıyorlar insanlara karşı. Tanrıyı tedavülden kaldırmaktan söz ediyorlar. Biyolojik insan hayatını sonlandırmaktan söz ediyorlar. Trans Humanizm’den söz ediyorlar, Avatarlardan, klonlanmış, geni ile oynanmış Kimerik canlılardan, Siborglardan söz ediyorlar.

Amerikan kongresinde mecliste bir tek üye cinayetin farkına vardı ve dünyayı ayağa kaldırdı. 

Aynı hadise bizde yaşandı, tek bir parti temsilcisi, tek bir bürokrat, tek bir akademisyen, tek bir media, tek bir cemaat ve kanaat önderi, tek bir “din adamı” ilahiyatçı sesini çıkarmadı. Çünkü görmediler, duymadılar, ne olup bittiğini bilmiyorlar. Daha doğrusu gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar, çünkü duymak, bilmek, görmek, anlamak istemiyorlar. 

Sanki büyülenmiş gibi kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşar adım gidiyorlar. 

Fe eyne tezhebun” diye kollarınızı makas gibi açarak bağırsanız da durum değişmiyor, sonuç bu. 

Köşemde yazdım, Tv’de anlattım, 5gvirusnews.com da yazdık bunu, Youtube kanallarında anlatmaya çalıştım ama hakikatin müşterisi çok az. Zaten onlar da engelliyor artık işlerine gelmeyen fikirleri. Artırılmış gerçeklikle süslenmiş yalana hemen kanmaya hazırlar ama hakikat zor ve inanılmaz geliyor insanlara. Çünkü genleri ile oynanmış, bilgi kaynakları ve aklı melekeleri ile oynanmış sanki bu insanların. 

Onların arzı ihlas ettikleri gerçekler dünya metaı ile ilgili. İhtirasla istedikleri şeyleri vaad eden çevrelere meylediyorlar.

Sahip olduğunuz şey her ne ise, ona meyliniz ve imkanlarınız, aklınız ve imanınızdan daha güçlü ise, aklınız ve imanınız onun peşinden gider. 

Şarkı öyleydi değil mi: “Minik fare kükredi, Bir aslan miyav dedi”.. 

Kimerik gerçekler bunlar. Hayvanların başına gelen bizim de başımıza gelecek. Biyolojik insan neslinin sonrasında, Trans Human Gender’ler artık insan olmayacaklar, onlar Kimerik nesnelere dönüşecek. Nesnelerarası iletişimin nesnesi olacaklar. 

İnsan=hayvan

Aslında arada bilgiyi kontrol eden yapay zeka, yani makine. Herkes birbirinin aklını kullanınca hayvan hakları, insan haklarına da gerek kalmayacak. Zaten siz tanrı adayı olacaksınız. Kendinizi sadece farklı cinsel kimliklerle değil, mesela bir bitki ya da hayvan bir eşya olarak da tanımlayabileceksiniz, o ilkokul talebesinin şiirindeki “Ben kimim” sorusunun cevabı gibi.

Ha “evlenmeyin bekarlar naylon kızlar çıkacak” diyorlardı dün, Humanoid ya da Avatar kızlar çıktı bile, seç beğen al. Aynısını kadın-erkek ya da diğer cinslerden dileyen dilediği gibi kullanabilir. Din, ahlak, hukuk yok. Kolektif ve grub kullanımına açık. Bilimsel, hijyenik, yani sağlıklı ve garantili, üstelik ekonomik. 

Haydi millet, Ay’a göç var, “biz burada kaldık” dememek için MetaVerse gelin! 

Lilith anne ve Lucifer baba sizi bekliyor(!). Burada izin alamayan iyi kötü kim varsaonlar da vakfını orada kursun, okulunu orada açsın!. 

Sordum, orada yardım toplamak izne tabi değilmiş. Ben de 28 Şubat döneminde, “bugün sigara içmeyin sigara parasını İHH ya da Mazlumder’e verin” yazdım diye hakkımda dava açılmış, İHH ve Mazlumder’in hesabına el konmuştu. 

Hay Allah! Yarın birinin aynı gerekçe ile hesabına el konmuş olursa susacak mıyız.. Yasa öyle buyuruyormuş. 

Partiler, belediyeler, vakıflar, dernekler Ramazan’da alışveriş kontür kartları topladı büyük marketlerden ve dağıttılar. O sayılmaz değil mi! 

Hani eskiden televizyonda bir “Evet-Hayır yarışması” vardı. Yarışmacı “bizden”se, sunucu “bu sayılmaz” derdi. Ah Rachel Corrie ah! “Bize dokunmayan yılan bin yaşasın”. “Kol kırılır yen içinde kalır” değil mi? O zaman o yılan gün gelir bizi sokar, o kol da çolak kalır. 

Haklı-haksız birbirine karışmışsa, Hak-Batıl da birbirine karıştırılmış demektir. 

Zaten Şeytan bir yandan bunu bekliyor, bir yandan da insanları bu dünyadan kaçırıp kendi evinde toplamak istiyor.“Global reset”bu anlamda onun için bir fırsat. Sanırım Pandemi onu tatmin etmedi. Şimdi karbon hesabı yapıyor. Starlink ve 5G’yi kullanmak istiyor global istila için. 

Aman!! “Biz ıslah edicileriz diyen bozgunculara” dikkat! Bugünlük de bu kadar. 

Selâm ve dua ile.