DERİN GERÇEKLER

Matruşka tipi bir krizle karşı karşıyayız. Bir krizin kapağını açıyorsunuz, içinden başka bir kriz çıkıyor. İşin kötü yanı, her krizin bir cini var, o sizi başka krizlere götürüyor. Her ‘matruşka’nın içinde onun derin sırlarını içeren yeni bir bilgi ve şifresi. Zaten o şifreyi çözdüğünüzde, daha büyük bir matruşka serisi ile karşılaşıyorsunuz.

Bu süreci kontrol etmek için elinizde tek bir büyülü güç var. O da adalet. Ama adalet rehin alınmış. Herkesin bir şekilde suç ortağı olduğu kirli oyunda adaletin anahtarı krizi çözdüğünde, kilit altına alınması gereken o kadar çok kişi ve kurum var ki bu kirli ilişkiler ağında.

Geçen gün Kurtuluş Savaşı ile ilgili bir yorumundan dolayı İsmail Kahraman’a saldırdılar. “Bizim bir çok zaferimiz ve fethimiz var tarihte, bunların hiç birini kutlamıyoruz, il ve ilçe kurtuluş bayramlarımız var” dediği için saldırıya uğradı. ''Adamlar yurdumuza, hanemize girmiş, onları kovup, harap ettikleri yurdumuzu evimizi şehidler vererek geri almışız, bununla bayram yapıyoruz'' diye ironik bir yorumu vardı. Tabii muhteşem (!?) Kurtuluş bayramlarından biri de İstanbul’un İngiliz işgalinden kurtuluşu idi. 22 gün 22 gece süren Sakarya meydan muharebesi. İşgalci İngiliz ve Ruslar, İngilizlerin himayesine İzmir’e çıkan Yunan’a karşı bize mali, askeri ve lojistik destek veriyor. Durun, hemen kızmayın, Taksim anıtına bakın. Oradaki Rus generalin orada ne işi var? Anıtı bir İtalyan yapıyor. İtalya da İşgalci ülke değil mi? İşin en tatlı yanı ne biliyor musunuz? Anıtın önemli sponsorlarından biri Nestle firması.

Biz daha 15 Temmuz’un derin gerçeğini anlayamamışız, siz bana 30 Ağustos’u, Çanakkale’yi soruyorsunuz! Çanakkale’yi yazdım, iyi şimdi de Kurtuluş Savaşını yazayım. Yahu ben, 1. Meclisin açılması öncesi ve sonrası dönemin günlük kronolojisini yayınlayayım dedim, önlendi! Sanki İstanbul’un fethi, Anadolu’nun fethi bize anlatılan gibi mi?

İddiaya göre meğer 15 Temmuz’dan 4 ay önce 15 Temmuz’da darbe olacağı biliniyormuş. ''Erdoğan’ın ne yapılacağı'' bilgisi de ulaşmış merkeze. Yani ne o gün MİT’e giden iki subay haber vermiş olayı, ne Genelkurmay Başkanı sonradan haberdar olmuş ne de Putin’e Aleksander Dugin üzerinden haber gönderilmiş. Bu iş ABD’nin aya gitmesine, 11 Eylül’de İkiz Kuleler’in vurulması hikâyesine döndü.

Neymiş, demek ki, bizim bildiğimiz gibi değilmiş işler. Bu 15 Temmuz’da şehid yakınlarının ve gazilerin suskunluğunun arkasındaki bu iddialar olmasın sakın. Zaten Binali Yıldırım da bu projeyi beğenmemişti. Desenize Erol Olçok’un son bir haftada neler yaptığını başına gelenlerin arkasındaki gerçekleri de tam olarak öğrenemeyeceğiz bu şartlarda. Ben de hep merak ediyordum, bir darbe planı ele geçirildi ise valiler listesi, bakanlar kurulu üyeleri kimdi, onlar neredeydiler? Daha sorulacak çok soru var.

Bu gün gerçeklerin bütününden haberdar değiliz de, Ergenekon-Balyoz davası gibi, yarın yeni bir iktidar gelip her şeyi ters yüz ederse onların önümüze koyacakları da yeni bir DeepFake, artırılmış sanal gerçeklikten başka bir şey değil. Aslı gerçeği söylemeye kalkanlar yine gadre uğrayacaklar. Bir yanlışın yerine başka bir yanlış ikame ederek doğruya ulaşılmaz.

28 Şubatta BÇG’liler bize tarikat örgütlüyordu. Bir Captagon tüccarından Şeyh ürettiler. Amerika, İngilizler, Vatikan, Liberal İslam, Euro İslam, Amerikano İslam diye din örgütlemeye çalıştılar. Bugün bizimkiler de öğrendi bu işi. Şimdi bizim acar muhafazakârlar, sol, acar solcular dişlerine uygun ılımlı İslamcı media, siyaset örgütleme peşindiler. Siyonistlerin, antisiyonist hareket ve örgütlere sızma senaryosu gibi bir şey bu. Aynı zamanda tehlikeli bir oyun. Dırar Mescidlerinden uzak duralım ve biz de başkalarına böyle tuzaklar kurmayalım.

Bakın yarın, iktidar değişse de, Ayasofya’yı cami olmaktan çıkartmaya teşebbüs edenler, yeni bir toplumsal infiale sebeb olurlar. Onun için bunu pazarlık masasında tutanlar, Ayasofya’yı bugünden cami olmaktan çıkartacak başka komplolar üretmeye kalkarlarsa şaşmamak gerek.

Kaset ve dosya konusuna girmedim bile. O artık seçimlere kadar hep gündemde. Aile, gençlik, din, ahlak, 5G, Virüs, Sivrisinek, İstanbul Sözleşmesi, GENDER, TransHumanizm, Toplumsal Cinsiyet, Lanzarotte vs. hep gündemde olacak, ta ki yüzü Hakk'a dönecek ve adaletin terazisini doğru tutacak bir  yed-i beyza gözyaşlarımızı silene kadar.

Selam ve dua ile.