İçimizdeki İrlandalılar, Türk aklının gücüne gölge düşürmek için ne taklalar atıyorlar, bir bilseniz? Bir örnek istenirse Mossad- MİT/MAH ilişkileri tarihi ile ilgili sözde araştırmaları gösterebiliriz. Neymiş efendim, 1958'de Mossad İstanbul’da şube açmış da ikili anlaşmalarla Türk istihbarat görevlilerini eğitmişmiş. 

Bu balık beyinlilere hatırlatmak lazım.

İstiklal Caddesi’ndeki Mısır Apartmanı, Mossad’ın kuruluşuna da ev sahipliği yaptı…
Mossad’ın ilk direktörü Reuven Shiloah, 1946’da o yıllarda “Casuslar Kenti” olarak bilinen, birçok filme konu olan İstanbul’a, İsrail’in kurucusu David Ben Gurion’un emriyle 1946’da geldi. David Ben Gurion, İstanbul’u iyi biliyordu, 1912-1914 yıllarında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiyken Beyoğlu’nda kalmıştı.

Gurion’un Reuven Shiloah’ı İstanbul’a göndermesinin nedeni; siyasi ve ekonomik güce sahip Yahudi cemaatinin desteği ile Türk yetkilerle yakın ilişkiler kurmasını sağlamaktı. Reuven Shiloah; kısa bir süre otellerde kaldıktan sonra 1947’de ta 1910 yılından bu yana İstanbul’un en güzel yapılarından biri olarak bilinen, Beyoğlu  İstiklal Caddesi’ndeki Mısır Apartmanı’nın üçüncü katına yerleşti. 

Bu tarihi mekânda; İstiklal Marşı şairimiz, Mehmet Akif Ersoy 63 yaşında,  ruhunu teslim etmişti.

Kaderin cilvesine bakın ki Akif’in vefat ettiği apartmanda, İsrail devletinin gizli servisi MOSSAD’ın temelleri atılmıştı. Ben Gurion da Mısır Apartmanı’na gelir, yardımcılarıyla birlikte İsrail’in kuruluş çalışmalarını yürütürdü. 18 Eylül 1947  tarihinde, İbranice adı ‘Ha-Mossad le-modi’in u-le-tafkidim meyuhadim’ yani İstihbarat ve Özel Harekât Enstitüsü/ MOSSAD, işte resmen İstanbul’da Mısır Apartmanı’nda kuruldu.

kidon 1

“Kidon - Bidon” anlamam! İsrail/MOSSAD “Made İn Türkiye” yapımı…

Daha önce de söz etmiştim; İsrail Devleti’nin kurulması, Türk istihbaratının projesiydi. Çünkü İsrail devleti kurulduğunda o topraklar İngiliz mandasıydı ve İngiliz koloni valisince yönetiliyordu. Birleşik Krallık, Filistin Mandası’ndaki Yahudi  yerleşimlerini korumak amacıyla kurulan ve 1920 -1948  yılları arasında faaliyet gösteren Yahudi  paramiliter örgütü Haganah, İngiliz ordusunu hedef alan eylemlerde bulundu. Yüzlerce İngiliz askeri öldürüldü. İkinci Dünya Savaşı sonunda İngiliz Hükümeti’nin, Siyonist karşıtı tavrını değiştirmeyeceği kesinlikle anlaşılınca HAGANAH, Filistin’deki İngiliz Manda  idaresine karşı çıkmaya karar verdi. 

İngilizlere karşı her alanda direnişler düzenlemeye  başladı. Avrupa’dan ve Kuzey Afrika’dan Filistin’e yasa dışı yollardan yapılan toplu Yahudi göçlerini  örgütledi. 1940 yılı sonlarına doğru HAGANAH örgütü, 45 bin elemana ulaşmıştı.

İngilizler, Yahudilerin saldırılarını bertaraf etmek için Araplara yanaştı.  Arap–Yahudi anlaşmazlığı  körükledi. Türkiye; Yahudilerin İngilizlere karşı eylemlilik kararlarını okuduğunda  her türlü desteği sundu. Öncelikle Türkiye topraklarından Filistin’e Yahudi göçünü teşvik etti. 

“Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyalarından rahatsız olan  binlerce  Türk Yahudisi soluğu Filistin’de aldı ve demografik dengeyi  Yahudiler lehine değiştirdi. İsrail’e gönderilen Yahudilerin birçoğu  Sefarad ve Hazar Türkleri’nin bakiyesiydi.

Türkiye; Avrupa’da Hıristiyanlıktan beslenen antisemitik gelenek  karşıtı projeler  gerçekleştirdi. Örneğin Hitler zulmünden kaçan Alman Yahudi bilim insanlarını üniversitelerde istihdam etti. Savaşın devam ettiği yıllarda Türk diplomatları, görev yaptıkları ülkelerde binlerce Yahudi’nin hayatını onlara Türk pasaportu vererek kurtardılar. 

Yahudileri soykırımdan kurtaran bu diplomatlar “Türk Schindlerler” olarak anılıyorlar. Türk istihbaratı; Türkiye’den göç ettirilen Yahudiler ile Türk diplomatların Avrupa’da toplama kamplarında imha edilmekten kurtardıkları Yahudiler aracılığıyla Filistin’de bağımsız İsrail devletinin kurulması için İngilizlere karşı savaşan Haganah benzeri örgütlere sızdı. Kim ne derse desin, İsrail devletinin kuruluşu Türkiye’nin projesidir.

KİDON’un kuruluşu…

“Süngü/ Mızrak Ucu”, gibi anlamlara  gelen כידון‎/ Kidon,  İsrail İstihbarat Teşkilatı MOSSAD’ın suikast  operasyonlarını üstlenen departmanı. Casusluk faaliyetlerini Caesarea Dep altında faaliyet gösteren elit bir uzman suikastçılar grubu olarak tanımlanıyor. Birim yalnızca seçkin IDF özel kuvvetlerden,  eski askerler arasından personel seçiyor. Kidon sorumlusu doğrudan Mossad Direktörüne rapor verir ve ona karşı sorumlu.

Popüler inanışın aksine, MOSSAD suikastları aslında çok az sayıdadır. Ne zaman MOSSAD'a bir suikast isnat edilse, İsrail dışındaki yabancı medya özellikle Londra merkezli ana akım medya KİDON adını ortaya atıyor. Bu medya kaynaklarına göre bu tür operasyonları yürüten MOSSAD biriminin adı budur. Bu haberlerden bazılarının MI6 casusu ve BBC yazarı İngiliz gazeteci Gordon Thomas gibi oldukça şüpheli kaynağa dayandığını belirtmek gerekir.

Thomas'ın yayınladığı birçok şüpheli iddia arasında MOSSAD'ın Monica Lewinsky'yi ABD başkanını Beyaz Saray'dan çıkarmak için Bill Clinton'ı tuzağa düşürmek için gönderdiği; İngiliz gazete patronu Robert Maxwell'i öldürdüğü ve İngiltere Prensesi Diana ve Mısırlı sevgilisi Dodi Al Fayed'in ölümüyle ilgiliydi. Buna benzer dezenformasyon içerikli bazı haberler Türk medyasında da yer almıştı. Mesela Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı suikastları ile Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın  ölümünden dolayı Kidon infaz timleri sorumlu tutulmuştu.

KİDON/GİDON ne anlama geliyor?

Esas kullanışı Gideon yani Tevrat’ta geçen bir kahramanın ismi. GİDON – GİDEON. Bu isme TaNaH’ın Sayılar kitabında (1:11) Gideoni, Hâkimler Kitabının 6 ve 7 bölümlerinde ise Gideon olarak rastlanır.  Yoaş’ın oğlu Gideon Menaşe oymağının Aviezrit boyundan olup Midyanitleri hezimete uğratan savaşçı olarak tarihe geçmiştir. Hâkimler 6:32 de babasının kendisine ‘Baal kendisini savunsun’ anlamında Yerubbaal adını verdiği anlatılır.

Gideon’un anlamı James Strong tarafından ‘oduncu-yontucu’ ve Simon John Devries’e göre de ‘sürücü’ olarak ifade edilmiştir. Guggenheimer Gideon sözcüğünün anlamını; oduncu-yontucu, Faiguenboim; ‘cengâver’, Laredo ise  ‘kırık, sakat’ olarak belirtmektedir. Gidon “vuran, parçalayan, döven” gibi anlamlar da içermektedir. İstihbarat literatüründe ise KİDON/GİDON daha çok süngü veya mızrak ucu gibi manası ile kullanılır. 

KİDON nasıl çalışır ne yapar?

İsrail’in gerçekleştirdiği  suikastların İsrail'in en hassas görevler için özel casus biriminin işi olduğu hususunda kamuoyunda tam bir konsensüs olduğu söylenebilir. Mossad'ın en elit birliği Kidon (Süngü) adı verilen birim çalışanları, diğer MOSSAD personelinin kadın ve erkeklerinden daha yenilikçi, daha cesur ve fiziksel açıdan daha zinde olduğu belirtilir. Kidon çalışanları, Mossad’ın saha istihbarat görevlisi (Katsa) ajanlarının en iyileri arasından seçiliyor ve sadece suikast işiyle ilgileniyorlar.

Bu suikast timi İsrail’in nükleer deposunun bulunduğu Negev Çölü’nde yerin altındaki tesislerde eğitiliyor. Ellerinin altında hedeflerinin binlerce fotoğrafı, günlük bilgileri mevcut. Suikast birimi 'KİDON Eğitimi’ çocukluktan verilir, yıllarca sürer. 'Bul ve öldür' kuralı ile çalışırlar. Görevi yerine getiremezlerse intihar etmeleri emredilir. KİDON'un bir suikast için yıllarca hazırlandığı olur. Patlayıcı kullanma  veya hedef kişiyi zehirleme genel yok etme metotlarıdır. Korku salacaklarsa patlama, iz kaybettireceklerse zehirleme genel tercihleridir.

Çok gizli suikastlar Mossad için alışılmadık bir durum değil. Ancak  günümüzde kameralardan sosyal ağlara kadar gelişen teknoloji, görevlerini daha da zorlaştırıyor. İsrail karşıtı ülkelerin gizli servislerine göre; 'Kidon' ya da ‘Süngü' adlı iç birim, 'İsrail adaletinin kolları' denen katillerdir. 

Genellikle bu takımlardan ikisi İsrail'de eğitim görürken biri yurt dışına faaliyet gösterir. Mossad'ın geri kalan kısımları hakkında hiçbir şey bilmedikleri gibi, birbirlerinin gerçek adların da habersizdiler. Ancak tüm batı ülkelerinden daha çok suikast gerçekleştiren (en az 2700 suikast) bir birim olsa da, hakkında neredeyse hiçbir bilgi yok. 

İsrail ordusu ve istihbarat birimlerinin en iyi elemanları arasından, uzun psikolojik testlere tabii tutularak seçilen 50 kadar casustan oluşan takımın varlığı bugüne kadar resmi olarak hiç kabul edilmedi. Mossad yetkilileriyle bile takma isimler kullanarak konuşan bu casuslar, hareket halindeyken bile ellerini kıpırdatmadan silah kullanabiliyor. Düşmanı bayıltma, bıçaklama, bomba düzeneği kurma ve bunları etkisiz hale getirme, şifreli konuşma ve kılık değiştirme konusunda uzmanlar.

Dünya çapında pek çok çarpıcı operasyonun arkasındaki istihbarat örgütü olarak ön plana çıkan Mossad, aslında kendi içinde de bu tür operasyonlar konusunda uzmanlaşmış başka birimlerden oluşuyor. İsrail'de yayınlanan Haaretz gazetesine göre Mossad içindeki operasyonel birim olan Kaseriya'nın bir alt timi olan ve sadece az sayıda kadın ve erkek üyeden oluşan Kidon bu tür eylemlerden sorumlu tutuluyor. Mini Mossad olarak da bilinen Kidon, elemanlarını çok etkin bir eğitimden geçiriyor. Kidon üyelerine standart istihbarat taktiklerinden, silahsız çatışmaya pek çok tecrübe kazandırılıyor.

Kidon, Mossad'ın seçkin bir suikast ekibidir. Birim doğrudan IDF'nin, örneğin Sayeret Matkal, Shayetet 13 vb. Elit özel harekat kuvvetlerinden asker alıyor ve onları Mossad istihbarat subayları çapraz eğitiyor. CIA'in SOG bölümü gibi Kidon da; İstihbarat Teşkilatı'nın gizli ve paramiliter operasyonlardan sorumlu bölümüdür. 

Teknik olarak, Kidon operatörlerinin, özellikle suikastlar veya bilgi toplama konusunda ortalama IDF SM operatöründen daha eğitimli ve daha deneyimli olduğu biliniyor. Genel olarak bakıldığında Kidon, İsrail hükümetinin uzun kolu olarak hareket ediyor ve dünya çapında faaliyet gösteriyor. İsrail hükümetinin Kidon'un varlığını veya eylemlerini hiçbir zaman doğrulamadığını belirtmek gerekir.

KİDON’u kuran adam yerden bitme pigme Isser Harel…

MOSSAD araştırmacıları bir alt birim olan Kidon hakkında kalem oynatırken 1952'den 1963'e kadar Mossad'ı yöneten Isser Harel'den mutlaka söz eder ve  onun için “efsanevi bir figür” derler. Aslında başarılı bir istihbarat başkanı olmasına rağmen siyasi irade ile başının hoş olmadığı söylenir.

1956'daki Süveyş harekâtı hazırlıklarının bir kenara itilmesi, arkasından teknolojik casusluk teşkilatı 'ha-Lishka le-Kishrei Mada' Lekem /Lakam'ın kurulması ve İsrail'in stratejik ve çevresel ittifaklarından dışlanması gibi küçük hayal kırıklıkları Harel'i durdurmadı.

1912, Vitebsk, Rusya  doğumlu, 1930 yılında Rus Yahudisi ailesiyle birlikte İsrail'de bir Kibbutz'e göçen 1952'den 1963'e kadar İsrail istihbarat teşkilatı Mossad'ın başkanı olan Isser Harel'e göre Mossad; diğer istihbarat servisleri gibi, yalnızca bir şeyler ters gittiğinde veya olağanüstü bir başarı elde ettiğinde ve düşmanlarına bir uyarı sinyali göndermek istediğinde dikkat çekme eğilimindedir.

Kısa ve tıknaz, kepçe kulakları her zaman komplolara karşı tetikte olan Harel, 1952'den 1963'e kadar Mossad'ı yönetti. 1957'de İsrail gizli servislerinin genel şefi olan memunah unvanını kazandı. Isser'ın gerçek soyadı Halper. 1942'de soyadını Harel (İbranice'de "Tanrı'nın Dağı") olarak değiştirdi. 

İki yıl sonra, ana Siyonist yeraltı örgütü Haganah'ın istihbarat kolu Shai'nin Tel Aviv başkanı oldu. Harel ilk yıllarında Shin Bet'i denetledi. Paradoksal olarak, en keskin Mossad ajanlarından bazıları, Harel'in 1955'te işe aldığı Irgun ve Lehi'nin (Stern Çetesi) eski üyeleriydi.

1957'de İran'ın korkulan istihbarat teşkilatı Savak'ın ilk başkanı ve daha sonra başbakan olan Taimur Bahtiyar ile arkadaş oldu. Bir yıl sonra, Savak ve Türkiye Ulusal Güvenlik Servisleri ile "Nasır-Sovyet selini durdurmak için bir baraj" olarak Trident ağını kurdu. 

Ayrıca Iraklı Kürtleri silahlandırdı ve eğitti; ve CIA tarafından finanse edilen hayali Reynolds Beton Şirketi aracılığıyla Türkiye ve Etiyopya'da üsler ve hava limanları inşa etti. Buna karşılık Mossad, Kızıldeniz'deki gelişmeleri Addis Ababa'daki geniş bir gizli kompleksten izledi. CIA ile yakın bir ilişki geliştirmesiyle tanındı ve Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte İsrail, Sovyetler Birliği hakkında bilgi topladı. Ayrıca İsrail, İran ve Türkiye'nin Mısır hükümeti hakkında istihbarat topladığı Trident Ağı'nı  oluşturdu.

Harel, İsrail'i savunmaya ve Yahudi devleti içinde demokrasiyi korumaya olan bağlılığıyla biliniyordu. Bu amaçla Mossad içinde farklı birimler oluşturdu ve KİDON’u kurdu. Mossad şefi olarak görev yaptığı süre boyunca iki ünlü operasyonu yönetti.  İlki, Nihai Çözüm'ün Nazi mimarlarından biri olan Adolf Eichmann'ın 1960 yılında yakalanmasıydı.

Diğeri, 1959'da Yahudi mezhep ve Cemaatleri arasında dini bir krize dönüşen, oğlunu kaçırması ve onu bir dini okula kaydettirmesi engellenen aşırı Ortodoks bir Brooklynli’nin  torunu Yosseleh Schumacher'in İsrail’e götürülmesini içeriyordu .

1962'de Harel, Almanların Mısırlılara füze teknolojisi geliştirmede yardım ettiğini öğrendi. İstihbarat topluluğunun uzun süredir üyesi olan Reuven Merhav'a göre, teknoloji İsrail'inkinden çok daha düşüktü ve İsrail'in güvenliği için bir tehdit değildi; yine de Harel, Almanya'nın gözünü korkutmanın gerekli olduğuna inanıyordu. Bu, Ben-Gurion'u  kızdırdı. 

Görev süresi boyunca Harel, Mossad'ı şekillendirdi ve onu "Devlet-öncesi" bir yapıdan bir devlet örgütüne geçiş de dahil olmak üzere yeni gerçekliğe ve hedeflere uyarladı. Onun faaliyeti, diğer şeylerin yanı sıra, sebat ve adanmışlık ve seçilmiş siyasi kademeye tam bağlılık ile karakterize edildi.   

Harel, Başbakan ile aralarındaki uzlaşmaz farklılıkların bir sonucu olarak 1963'te Mossad'dan istifa etti.

İstihbarattaki kariyerinden sonra Harel, öncelikle bir yazardı. En iyi bilinen kitabı, Garibaldi Caddesindeki Ev (1975), Eichmann'ın yakalanmasını anlatır.

19 Şubat 2003'te İsrail'de öldü. Mossad'ın gizli faaliyetinin özel doğası gereği Harel, tüm çalışanlarının haklarına ve istihdam koşullarına ilişkin konularda kendisine sınırsız erişime izin verdiğinden emin oldu. Mossad çalışanlarına gösterdiği babacan ilgiyle tanınırdı. Yahudi dayanışması ile doluydu ve Yahudiler için endişeliydi, bu yüzden onları İsrail'e getirmeye dahil oldu.

Isser Harel kişiliği ve yetenekleriyle dikkat çekiyordu. Volozhin Yeshiva'da Haham olarak atandı ve klasik ve romantik edebiyat, polisiye kitaplar ve Siyonist edebiyat okudu. Devlet öncesi Filistin'de döşeme ustası olarak meslek edindi ve ardından devletin güvenlik servislerine katıldı. Çocukken, Greko-Romen güreşinde okul şampiyonu olarak taç giydiğinde okulda ün kazandı. 

İsser Harel'in kurduğu Kidon suikastları…

1965'te bir Mossad vurucu ekibi Kidon, 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerle işbirliği yapan Letonyalı Herbert Tzokors'u öldürdü. Suikastların en kapsamlı ve sistematik kullanımı, Eylül 1972'de Münih Olimpiyatları'nda 11 İsrailli sporcunun öldürülmesinin ardından geldi. Başbakan Golda Meir, Mossad şefi General Zvi Zamir'e intikam almasını ve doğrudan veya dolaylı olarak terör örgütüyle bağlantılı tüm Filistinlileri vurmasını emretti.. Bu kampanya, “Kara Eylül” grubunun 11 üyesinin öldürülmesiyle sonuçlandı.

70'ler ve 80'lerin başında, Mossad, İsrail'in Filistin hareketinin “usta teröristleri” olarak gördüğü kişilerin çoğunu öldürmeyi planladı. Arananlar listesinde Yasir Arafat, Abu Nidal, George Habash ve Ahmed Cibril de vardı. Mossad ve İsrail Ordusu bu liderlerin tamamına suikast yapmayı başaramadı, ancak listedeki birçok kişiyi öldürdü.

Suriye yanlısı A-Saika grubunun lideri Zoher Mohsin 1979'da Fransa'da öldürüldü. Yasir Arafat'ın Filistin Kurtuluş Örgütü'ndeki yardımcısı Ebu Cihad, 1988'de Tunus'ta öldürüldü. Hizbullah Genel Sekreteri Abbas Musavi, 1992'de Lübnan'da öldürüldü. Ve son olarak, İslam Kutsal Savaşı'nın lideri Fathi Shiqaqi, 1995'te Malta'da öldürüldü. 

1990'da, Kanada doğumlu eski bir subay olan Victor Ostrovsky, suikastlardan sorumlu birim olan "Kidon" (süngü) de dahil olmak üzere kod adlarını ortaya çıkararak, iç organizasyonu, eğitimi ve yöntemleri hakkında  kamuoyunu bilgilendirdi.

İsrail yönetiminin resmi bir karalama kampanyası Ostrovsky'nin kitabını durdurmayı başaramadı. Günümüzde “Kidon” adını taşıyan ABD ve İsrail'de faaliyet gösteren bir güvenlik şirketi var. Şirket çalışanları, seçilmiş bir grup eski İsrailli seçkin istihbarat ajanları, özel kuvvetler personeli ve çeşitli Birleşik Devletler ve Avrupa istihbarat teşkilatlarının üyelerinden oluşuyor. 

Periferi/Çevre (1958~1979) Doktrini ve Hiram Abas'ın ardından ağlayan adam…

1950’lerde İsrail’i kuşatan İngiltere formatlı Arap düşmanlığına karşılık, İsrail’in ilk Başbakanı David Ben Gurion, bölgede Arap olmayan ülkelerle ittifak kurmayı hedefleyen Periferi Doktrini’ni geliştirdi. İsrail bu yolla Türkiye, Lübnanlı Hrıstiyanlar ve İran’la iyi ilişkiler kurmayı hedefliyordu. 

“Periferi Doktrini” uygulamasında Türkiye’nin kıymetli bir ortak olmasının nedenleri arasında NATO üyeliği gösterilmişti. İsrail, stratejik çevre doktrinine göre Periferi/Çevre (1958~1979) doktriniyle Türkiye ile Sovyet etkisi altındaki Suriye ve Ortadoğu üzerinde, İran ayağıyla Irak üzerinde, Etiyopya ile Mısır ve Doğu Afrika ülkeleri üzerinde operasyon ve dengeleme politikası yürütmüştür. Bu strateji, Araplar tarafından “kuşatma doktrini” olarak yorumlanıyordu.

Ayrıca Lübnan’daki Maruniler, Iraklı Kürtler, Lübnan ve Suriye’deki Dürziler, Güney Sudanlılar gibi bölgedeki dinsel ve etnik azınlık olan devlet altı aktörlerden yararlanılmıştı. Hatta İran’ın bu sürece katkısı İslam Devrimine rağmen devam etti. Bu süreç İran-Irak savaşı sonuna kadar sürdü. Ayrıca İslam Devrimi sonrası İran gizli servisi, İsrail hava kuvvetlerine Irak’taki Osirak nükleer tesisini bombalarken değerli bilgiler aktardı. 

Mossad ayrıca Ronald Reagan'ın başkanlığı sırasında İran-Kontra skandalının bir parçası olarak Ayetullah Humeyni'nin İran’ına, Saddam Hüseyin'in Irak'ıyla savaşmaya yardım etmek için gizli silah tedarikinde önemli, ancak hâlâ az bilinen bir rol oynadı.

Periferi Doktrini uygulamasında Türk İstihbaratı adına Hiram Abas görevliydi. Hatta Hiram Abas'a düzenlenen suikast sonrası mezarı başında tıpkı Kudüs’te Süleyman Mabedi’nin Ağlama Duvarı başında Mezmur okuyup ağlayan dindar Yahudiler gibi göz yaşı dökenler arasında Mossad'ın ikinci başkanı, Kidon suikast biriminin kurucusu İsser Harel'in olduğu söylenmişti. Bir diğeri ise yine Periferi Doktrini’ projesinin CIA sorumlusu olan 9 Nisan 2016’da ölen CIA üst düzey yöneticisi Duane Rumsfeld Clarridge idi.

Duane Clarridge’in, 26 Eylül 1995 günü, öldürülen MİT eski Başkan Yardımcısı Hiram Abas'ın mezarını ziyaret ettiği, bizzat kendisinin kaleme aldığı “Bütün Mevsimlerin Casusu” kitabında yer almıştı.

Ona göre; 

"Hiram eşsiz biriydi. Kendi döneminde, Türkiye’nin en iyi istihbarat memuruydu. Onunla iyi arkadaş olmuştuk, örgütlerimizden emekli olduktan sonra neredeyse kardeş gibiydik. Sonunda, Türk istihbarat servisinin başkan yardımcısı oldu. Bu göreve getirilen ilk sivildi. Bu konumdayken, PKK’ya karşı başarılı kontr-terör operasyonları düzenledi. İntikamın nedeni başarılı operasyonlarıydı. Türkiye’de bulunduğum dönemde tanıştığım çok saygın istihbaratçıydı."

Anlaşılan Hiram Abas, Duane Clarridge ile yakın dostluğunun bedelini canıyla ödemişti. Acaba kim ödetmişti bu bedeli? Bu satırları okuyunca beynimde şimşekler çaktı, Hiram Abas’ın neden öldürülmüş olabileceğini düşündüm ve cevabını kendi kendime verdim. Belki sizler de imalarımdan sonuç çıkarırsınız.

Geçen yıl MOSSAD'ın başına alelacele askeri operasyon uzmanı olan David Barnea getirildi.

Yeni Mossad başkanının, askeri bilgi toplama ve askeri operasyon uzmanı olması MOSSAD'ın savaş ve vurucu operasyonlara başlayacağını gösterir. Bu demektir ki, Kidon çok çalışmaktan başını kaşıyacak vakit bulamayacak. 

Merak etmeyin! Türkiye’nin kırmızı çizgilerini biliyorlar ve MİT Başkanı Dr. Hakan Fidan'ın korkusundan metaformoz geçirip KİDON aşamasından BİDON safhasına geçiyorlar.