Bugün itibariye yetmiş beşinci yaşını idrak eden Mustafa Kutlu için, E. Gökçe Aksoy’un hazırladığı Üç Konuşma İki Albüm adlı kitap Dergâh Yayınları tarafından okurlara sunuldu.

Kutlu’nun Esenlik Bildirisi’yle açılan armağan kitap, Fatma K. Barbarosoğlu, Feridun Andaç ve İlyas Dirin’in onunla yaptıkları üç konuşma ile Kutlu’nun 54 yıllık yazı hayatının eserler listesinden; fotoğraflarını, resimlerini ihtiva eden iki albümden oluşuyor.

Esenlik Bildirisi, hayattaki menfi gerçeklere karşı Kutlu’nun kaygısını ve umudunu ihtiva eden bir metin olması bakımından, onun yazı eyleminin de bir özetidir aynı zamanda.

Kutlu’nun bu eylemine fikrî, edebî bir zemin oluşturan niyet ve gayretinin kaynağına, istikametine, verimlerine dair bilgiler, açıklamalar ise üç konuşmasında yer alır.

Örneğin, Kutlu Esenlik Bildirisi’nde ölümler azalmışçasına yasın bittiği; insanların bıkkınlık içinde tembelleştiği; düşünmenin, okumanın değersizleştirildiği; yeni eğlence aygıtlarının bir afyon gibi herkesi etkisine aldığı bir zamanı tablolaştırırken, Fatma K. Barbarosoğlu’nun “İlk hikâyenizden bu yana, yazdığınız metinlerde kendinizi seyretmeye kalktığınızda karşınıza nasıl bir Mustafa Kutlu çıkıyor? Çıkan manzara size huzur veriyor mu?” sorusunu şöyle cevaplandırır:

“Ben ‘kendi hikâyesi’ni geç bulmuş yazarlardanım. Bu iş on yılımı aldı. Bu arada iki de kitap çıkardım. Artık basmadığım bu iki kitap (Ortadaki Adam ve Gönül İşi) bir nevi ilk gençlik ürünleri. Orada da ben varım tabii, Türkiye’deki ‘toplumsal değişim’ benim bitip-tükenmeyen konumdur. İlk başladığımda da bu ‘sorumluluk’ ağır basmış. Kendini yazan biri değilim. Yani metinlerde çok açık değildir bu. Ama ilk yazdıklarımda da son yazdıklarımda da -meselâ- hep bir mizah duygusu bulunmuştur. Ağlayan nar-gülen ayva misali. Kişisel olandan ziyade, yani kişisel olanı anlatırken dahi -arkadaki- toplumsal yarayı görmek isterim. Kendi hikâyemi buldum, evet, nihayet, dersem, bu bir yazar için ‘doygunluk’ verir elbette.”

Buna göre değişen gündelik hayatın orta yerinde duran Kutlu, gören ve duyan bir yazar sorumluluğuyla kaygı ve umut sarkacında eşik metinler yazarak, tıpkı İlyas Dirin’in kendisiyle yaptığı konuşmada, Bu Böyledir adlı eserini merkeze alan bir soru üzerine dünya hallerinin çeşitliliğinde, değişmenin kaçınılmazlığında iyiliğe ve güzelliğe bağlanan bir yan aramak gerektiğini de şöyle ifade eder:

“Burada lunapark bir çerçeve unsuru olarak kullanılmıştır. Genelde lunaparkların etrafı duvarlarla çevrilidir. Dolayısıyla lunaparklar başlı başına bir dünyadır. Kapısından içeriye girildiği zaman gezilir, eğlenilir ve tekrar dışarıya çıkılır.

Eskiler dünyayı ‘iki kapılı bir han’ olarak tasvir eder. Dünyanın bir kapısı doğum, diğer kapısı ise ölümdür. Bir kapısından girilir diğerinden çıkılır. İnsan, ömrü boyunca bu süreç içerisinde yer alır. Nefsin insana teklif ettiği ve yapısında olanları kamçıladığı şeyler, lunaparktaki sembollerle karşılığını bulur. Mesela güçlü olma hissi, gizlenemeyen bir istektir. Gençler lunaparkta güç denemesi yaparlar. Gerçekte ise ömrümüz boyunca kendimizi deneriz. Galip geldiğimiz gibi mağlup da olabiliriz. Bütün arzularımız, heveslerimiz, sevinç ve üzüntülerimiz, gücümüzü denediğimiz nispette ortaya çıkar.

Yalnız burada bu güç unsurunu sadece modern dönemlere has bir durum olarak ifade etmemek gerekir. Güç, Hz. Adem’den beri insanların hayatında tayin edici bir unsur olarak yer almıştır. Tabii gençler o yaşlarda özellikle fiziki güç çerçevesinde meseleyi algılamaktadır. Yaş ilerledikçe bu güç unsuru daha soyut kavramlara kayıyor. İdeolojik güç, düşünce gücü, paranın gücü, şirketlerin gücü, ülkelerin gücü gibi daha başka güç alanları devreye giriyor. Dolayısıyla bu güçlü olma isteği, iktidar ihtirası, insanoğlunun bütün macerasının temel unsurlarından biridir.

Orada talih oyunları vardır. İnsanların talihle, kaderle olan bağlantıları çok köklü bir geçmişe sahiptir. Lunaparkta insanlar şanslarını denerler. Bu talep ve meylin temelinde ise memnun olunamayan gerçeğin herhangi bir şekilde değiştirilme isteği bulunmaktadır. Kısacası ‘Tanrım beni baştan yarat’ anlayışı... Bu anlayış, insanların önüne geçemediği bir duygudan kaynaklanmaktadır, Hepimiz kendimizi hayal dünyamızda, düşünce ufkumuzda değişmiş buluruz.”

Mustafa Kutlu’nun yetmiş beş yıllık ömrünün elli dört yılını alan yazı eyleminin, hikâye anlayışının ve daha pek çok hakikatin izini doğru sürmek isteyenler için Mustafa Kutlu Yetmiş Beş Yaşında – Üç Konuşma İki Albüm okunmayı bekliyor.