Tıpkı deprem gibi, ekonomik ve politik plakalar, fay hatları vardır.

Tamam, İstanbul depremine koşar adım yaklaşıyoruz. İçinde yaşadığımız zaman, jeolojik ve kozmik açıdan zor bir zaman. Ve zaten biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Ve halimizde ortada. Eğer Allah’ın yardımından uzaklaşmaya devam edersek, korkarım ki, gelecek günler geçen günleri aratabilir. Kendilerini “ıslah ediciler” olarak gösteren “içimizdeki beyinsizler”in işledikleri yüzünden yakamızı felaketlerden kurtarmamız zaman alabilir ve zor da olabilir.

Anadolu kendi başına bir plaka. Bu plakaya Irak, Suriye, Filistin ve Lübnan’ı da eklemek gerek. Bir başka plaka Arap yarımadası. Afrika ayrı bir plaka ama içinde bizim de olduğumuz bölgemizi etkileyen bu plakadaki ülkeler Mısır, Sudan ve Libya.

Yunanistan’dan Polonya’ya uzanan bir balkan, İran’dan Hazar’ın iki yanından Rusya’ya uzanan bir Kafkas plakası var. Arkada Hind-i Çin, batıda Avrupa. Okyanus ötesinde ABD ve diğerleri.

Vekâlet savaşları merkezinde bizim yer aldığımız coğrafyada bulunuyor.

Bu bölgede cinayetler, toplumsal olaylar, savaş ve terör olaylarının ortaya çıkması sürpriz olmayacak. Arap yarımadası diken üstünde. Lübnan’da olanlara benzer olaylar her an Kuveyt’te de olabilir.

BAE, Blackwater’in Ortadoğu merkez üssü. Dahlan projesi çerçevesinde bölgede vekâlet savaşları, Jokker eylemleri ya da terör örgütü görünümlü olaylar yaşanabilir.

Dahlan kim biliyorsunuz. O bir Filistinli. FKÖ’nün liderliğine oynuyor. İsrail’in güdümündeki “Siyonist Araplar”ın çözüm planında “Siyonist bir Filistin”in inşasındaki asıl oyuncu o. Kushner de, Sisi de, Veliahd Prens de bu kirli oyunun bir parçası.

Dahlan dediğiniz kişi, Gazze sınırında bir mülteci ailenin, mülteci kampında doğmuş, İsrail tehdidi, saldırıları altında kamplarda yaşamış, dahası ilahiyat eğitimi almış biri.

Aman kimsenin eğitimine, makamına bakıp şartsız bağlanmayız. Kalkancı olayından ya da Adnan Oktar skandalından ders almadık mı? Bursa yetmedi, şimdi Sakarya’da patladı bir başka rezillik.

Bakın peygamberler dışında masum kimse yok. İyi iken kötü olabilir insan, kötü iken iyi de olabilir. Bazıları sürekli git-geller yaşayabilir. Kimse gaybı bilemez. Göklerin hazinesinin anahtarı da kimsenin elinde değil. Din büyüklerinizi ilah ve Rab edinmeyin. Aman, Şeytan sizi Allah’la aldatmasın. Her sakallıyı şeyh zannetmeyin. Birileri bu kötü örnekler üzerinden iyilere de saldırıyor. Sap ile samanı karıştırmaya, bulanık suda balık-alık avlamaya çalışıyorlar. Bilmediğiniz şeyin peşine düşmeyin, aklınızı kiraya vermeyin. Bir takım ahlaksızlar dini çevrelerde de olabilir, siyasi çevrelerde de, yoksullar arasında da zenginler arasında da iyiler de vardır, kötüler de. Her yerde her zaman, her çeşit insan olacaktır. Fasıklardan uzaklaşın, ama münafıklar konusunda daha dikkatli olun. Onlar sureti haktan gözükürken, bir yandan da “ağuyu altın tas içinde bala karıştırıp sunarlar”.

Hepsinden önemlisi, Müslüman daha akıllı, daha dikkatli, ihtiyadlı ve ferasetli olması, aynı delikten iki kere ısırılmaması gerekir.

Cahillik ve zulümden uzaklaşalım. İstişare ve şuradan ayrılmayalım. Müslümanları kardeş bilelim ama haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olalım. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa. İşi ehline verelim. Rüşvet ve torpile meyletmeyelim, zinaya yaklaşmayalım. Bizi Allah’a yaklaştıran şeylerle meşgul olalım, uzaklaştıran insanlar, söz ve işlerden uzaklaşalım. 

Pire yüzünden yorgan yakmayalım. Birileri kötü örneklerden yola çıkarak geleneksel kurumları yok etmek istiyor. O zaman partileri de kapatalım!? Birçok vakıf, dernek, sendika, oda, kooperatifin de kapısına kilit vurmak gerek o zaman. Hayır, ıslah gerek. Hem iç denetim gerek, hem de yakınmaların hukuk yolu ile vahim bir takım olaylara dönüşmeden tedbir alınması gerek.

Bu ahlaksızlıklar konusunda ülke tam bir paradoks yaşıyor. Bir yandan taciz, fuhuştan şikâyet ediliyor, öte yandan LGBT+ için pozitif ayırımcılık savunuluyor. Dini nikâhla çok evlilik yasaklansın diyenler, evlilik dışı her türlü ahlaksızlığı savunabiliyorlar.

Çevremizde kara bulutlar dolaşıyor. Yine “iyi saatte olsunlar” yine iş üzerindeler sanki. Ekonomi ve siyasette ortam bana pek sakin gibi gelmiyor. İnsanlar hoşlarına gitmeyen şeyleri duymak istemiyorlar. Bazen insanlar görmez, duymaz, bilmez, hissetmez olabiliyorlar. Mesela 5G, Starlink, Neuralink, GPT3, insanlara Chip takılması olayında olduğu gibi. 

Dahlan örneğine geri dönecek olursak, Türkiye’nin merkezinde olduğu, sözü edilen ülkelerde birileri sanki çoklu, asimetrik bir operasyon hazırlığı içindeler. Zaten NEOM projesi tamamlandıktan ve Starlink’le birlikte 5G projesi tamamlandıktan sonra insanımızı robotlardan oluşan siber ordular nöbeti devralacaklar. Artık tüm dünya, hatta yerin 50 metre altına kadar her yer siber gözler tarafından scan edilebiliyor ve siber saldırılara açık hale getirilebiliyor.

HAARP’la depremi tetiklemek kolay değil ama, ekonomik, siyasi fay hatlarını siber yöntemlerle tetikleyerek piyasada ve siyaset dünyasında depremler oluşturmak artık işten bile değil.

Selam ve dua ile.