Aslında hayatın kendisi ve bütün olup biten ne kadar basit! Basit kavramını, bir istihza yahut küçültme
olarak sarfetmiyorum. Yaşarken herşeyi karmakarışık hale getirdiğimizi ifade etmek derdim.

Hakikaten kördüğüm imalatı konusunda çok mahiriz. Her mevzuyu içinden çıkılmaz hale getirmekte
üstümüze yok!

Bu durumu, bilmeden, istemeden veya kazaen yahut sehven ortaya çıkardığımızı sanmıyorum. Bile isteye
bir keşmekeş bizimki... Ayaklarımızı birbirine dolaştıran, niyetlerimize kemlik bulaştıran bir arzunun eseri
halimiz. İşimize karmaşa, kargaşa, çetrefil, kördüğüm ve bilimum çapraşıklık geldiği için böyle!

Mesela hakikat; pürüzsüz, yanlış anlaşılmaya mahal vermeyecek seviyede açık-seçik, bakılan her açıdan
perspektif oyunlarına kurban gitmeyecek kadar net görülebilirken... Sadeliğine halel getirecek rötuşlar ile
karmaşık hale getirilebiliyor. Bu rötuşlar sayesinde kime göre neye göre yelpazesi ile istenen tarafa
estirilebiliyor. Sonra bir bakıyorsunuz tevil edilmiş hakikat eliyle, hakikatin temelden muarızı olduğu
hakikatsizliğin değirmenine ırmaklar boca edilivermiş.

Bütün bunlar hep kargaşa ve karmaşa kalabalığında sürekli olup biten bir döngü vesselam...

Doğru, basit ve kolay iken pek çok açıdan; yalan yahut yanlış alabildiğine girift, karmançorman,
tumturaklı... Fıtrat gereği sadelik değil de karışıklık cazip gelince... İşler karışıveriyor.

Bilen, bir konuda bildiğini birkaç net ve anlaşılır cümle ile ifade ederken, bilmeyen yahut bildiğini sanan
ise daha kalabalık bir kelime kadrosuyla, laf cambazlığının bütün inceliklerini sergileyerek dinleyenin
gözünden bileni ve doğru bilgiyi düşürmekle kalmayıp; yanlışı yahut yarım doğruyu tercih ve kabul eder
noktaya itebilir.

Dikkatin dağıtılamadığı hallerde, dikkatin odaklanacağı noktanın dağıtılması da bu minval üzere değil mi?

Boydan boya dağınıklığımız bundan mı acep? Olmaz denilenler olunca, herşey yürüyüp giderken kendi
yolunca... Karmaşayı çözene kadar, yenisinin çelmesiyle sendeleyivermek ayrı bir kargaşa yükü! İstiâb
haddi meçhul... Bu meçhuliyet, insicamımızın bozulması kadar berrak!

Gelin bileşik kesre dönmüş hayatımızı ve içindekileri sadeleştirelim! Doğru ve iyinin, basit ve sade
olduğunu unutmadan... Çetrefilliğin hamallığından koparak... Bu kalabalığın içinde göz göre göre
kaybettiklerimizi bulalım. Harala-gürele koşulduğumuz bu tevkif edici kulvarı kırarak asli seyr-ü seferimizi
yapalım.

Halimiz, üst üste yediği yumruklarla, melekeleri doğru çalışmayan boksörden farksız inanın... Hayatımıza
zerk edilen her karmaşa bir yumruk hükmünde... Bu anlamsız ringe itilmiş olsak da inmek bizim elimizde!

Unutmayalım ki; şeytan, kargaşa ve kaos sever!