Acılarımızı yaşamak dahi mümkün olmuyor.  Dışarıda pusu kurmuş leş kargaları hiç yanıltmadı, bunu hep gördük. Bu sefer muhalefet ülke sevdasıyla hareket edecek diyordum ki kursağımda kaldı.  Yine aynı dert, varsa yoksa Erdoğan.  Bir deprem oldu, nice canlar yandı ve bizler hüzünle uyandık.  Enkazlar için ortak çaba olacak, yaralar sarılacak ve sonra birlikte oturup suçlular kimse ceza için baskı kurarak hükümete yön verecektik ve yeni bir yapı denetim şartnamesi için devlet- millet el ele verip yol alacaktık diyordum ki maalesef...

Devlet Yok.( Orda olan sizler ve bizler devlet değil miydik?

AFAD Yok.

Kızılay Yok.

Ordu Nerede?

Tarikatlar Çocukları Kaçırıyor?

Barajlar Açılıyor?

Silâhlı  Adamlar Tırları Soyuyor?

Seçim de Seçim...

ERDOĞAN'I HANSLAR ANLADI YA HASANLAR?

Asrın felaketi olarak isimlendirilen bir felaketi yüreğimiz yangın yeri olmuş şekilde önce duyduk sonra izledik. Gayet tabi sebepler tahtında bu konuda konuşacağımız, eleştireceğimiz, ders alacağımız çok şey vardır ve elbette olacaktır ama şimdi değil.  İlk işimiz bu musibet karşısında ortak irade ile bu musibetin yaralarını sarmak ve derde merhem olmak olmalıydı. "Ondan geldik dönüş onadır" emrine amenna demiş bir anlayış ile ekseriyet bu hedefe kilitlendi elhamdülillah.

Bu kenetlenme hali; gönlü güzellerin, canı yananların ruhlarında huzur, yüzlerinde tebessüme vesile olduğu kadar zalimlerin canını yeterince sıktı ve sıkmaya devam edecektir.

Hiç şüphesiz düşmanlarımız içten içe sevindi. Kendisini rüyasında darı ambarında gören tavuk misali sevinçleri şimdilik kursaklarında kaldı.  Bir sosyal facia hayalleri ellerinden patladı.  Çünkü asıl oyun kurucunun hakikatin sahibi olduğunu  gerçekliğini hep unuttular ve çok şükür kendi oyunlarından boğuldular. Elhamdülillah. Bu boğulmayı hep yaşayacaklar inşallah tek gözün maşa hizmetkarları.

HAKİKAT HİÇ DEĞİŞMEDİ.

Olumlu ya da olumsuz düşüncelerin musibet anlarında ortaya çok hızlı bir şekilde çıkış  özelliği hep ve var oldu.  Ateşe odun taşıyan hanslar ile su taşıyan karıncalar bir yarış halinde hep var oldu hep var olacak. Hansların varlığı değildir can yakan Hasanların karıncaya uzaklığıdır aslında.

DÜŞMANLARIMIZDAN NASIL EMİN OLABİLİRİZ?

Gezi kalkışmasını,

Güney doğu 6-8 Ekim olaylarını, Çukur eylemlerini,15 Temmuz kalkışmasını yaşayan bir ülkenin vatandaşları olarak bu yararlı ve kritik vakitlerde nasıl emin olabiliri?  Gözü dönmüş terör örgütlerinden, İşbirlikçi hainlerden, habis ruhlu kripto güruhlardan, dış düşmana çanak tutan cibilliyetsiz şu-bu  sakat ruhlulardan, halktan kopuk artistlerden, menfaatperest muhterislerden zayıf karakterli ahmaklardan nasıl emin olabiliriz?.

  Dikkatimizi çeken şu ki, daha ilk gününden itibaren, milleti ayrıştıran, devleti aciz gösteren tehlikeli bir söylem fark edilir derecede uç verip, havai fişekler gibi medyada patlamaya başladı.

Yeniçağ Gazetesi Kime Çalışıyor? Sorusunu çokça sordum kendime. Sonra şunu sormaya başladım yine öncelikle kendime.

 Allah muhafaza ya bu gazetenin hizmet ettiği siyasi yapı iktidar olursa?

 Attığı manşetler tek amaçlıydı, halkı ayrıştırıp eylemsel bir boyuta hazırlamak.

 Tarikat ve cemaatler çocuklarımız için deprem kadar büyük bir afettir. Çocuklarımız sahipsiz değildir.

Yeniçağ Gazetesi.  16.02.2023

AHBAP'ın yardımlarını engelleyenler kendi AHBAPlarına ses çıkarmıyor

Yeniçağ Gazetesi 16.02.2023

Kendi ahbaplarına ses çıkarmıyor görseli ile örtülü iki kadın görüntüsü var. Ve bu görseldeki iki kadına yönelik aynı günlerde kendini bilmez bir hadsiz tarafından yapılan hakareti unutmamak gerekiyor. 

Bu yaşananlar ve bu yayın organına hakim gücün Türkiye’yi yönetmeye talip olması inanılmaz derecede korkutucu.  Daha iktidar olmadan böyle bir kin ve nefret varsa yarın iktidar olunduğunda İslami kuralları şiar edinenlerin vay haline mi?

Aynı değirmene su taşıyan bu ve benzeri diğer yapılar rahat durur mu hiç?  Deprem bölgesinde yer yer belli yerlerde sahne alarak tetikleyici “eylem” e dönük şov yapamaya kalkıştılar.

 AYNI FABRİKA MAHSULLERİ 

 Sloganları ortak ihanet şebekesi aynı senaryoları pişirip pişirip sunmaktan bıkmadı ve bıkmayacaklar da.

 1. Devlet yok, asker yok, Kızılay yok, AFAD yok, Diyanet yok zaten yok vb. 

2. İnsanlar enkaz altında, soyguncuların inisiyatifinde çaresizlik had safhada, insanlar makus kaderine terkedilmiş...

Senaryoları hep aynı çünkü dertleri insanlık değil bunların.  Sosyal bir patlamaya sebep olmak için sosyal medyada sahne alıp dururlar. 

 DİKKAT!

 Yardım tırlarının önünün kesilmesi, yardım malzemelerine el konulması ve bunların medya maharetiyle servis ediliyor olması sıradan bir durumdan öte bir şey!

Muhalefetin de medya ve sosyal medyada fevkalade milleti "ayrıştırıcı", devleti "aciz" düşüren  çok keskin reaktif bir dille sahnedeki yerini alması, bütün bunları  çatı bir  kaynağın şeytani maksatları için attığı  sinsi  stratejik adımların öncülleri olarak aklıma  getiriyor.

Deprem Bölgesinde Hiç Eksiklik Yok muydu?

Birçok eksikliğe hepimiz şahit olduk. Yazdık çizdik ve çok ciddi tepkiler ile ilgili makamlara ilettik.

Örneğin:

AFAD'ın başında tecrübeli bir

 'Rütbeli Askerin veya Emniyet Müdürünün'

bulunması çok daha doğru bir adım olmaz mıydı?

Böylesi kritik durumlarda gösterilen zaaf ve tetiklemelerin, kontrolsüz oluşumların, dış uzantılı organize işlerin bizim için affedilmez riskler taşıdığının idraki içinde müteyakkız olmamız kaçınılmazdır.

 Bu potansiyel risklerin içe dönük dış etkileşimlere, müdahalelere bakan potansiyel boyutunun olduğunu bahusus hatırlanmalıdır. Mesela içerideki “çaresizlik” ve “yardım” sesleri dışarıda “büyük bir insani kriz var”  şeklinde ajite siyasi boyutuyla ve diliyle formüle edilince, dışarıdaki pusuda  hazır bekleyen düşman  algısıyla birlikte düşününce, o vakit  birilerine durumdan vazife çıkarılan haklar doğmuş oluyor.

2002 ABD'nin oyun üzerinden kurgulanmış askeri tatbikatı konusu. Dünyanın değişik coğrafyalarına insani yardım adı altında yapılan askeri müdahaleler...

UNUTMAYALIM!

Soğuk savaş sonrası oluşan uluslararası sistemde gündem gelen en önemli iki kavram “insani müdahale” ve “askeri müdahale”dır. İnsani müdahale dendiğinde “ Kendi vatandaşları hariç bireylerin, temel insani haklarına yönelik geniş çaplı ve örtülü ihlalleri önlemek ya da sonlandırmak için bir devlet ya da devletler grubu tarafından ülkenin sınırları boyunca bölgesel gücün bulunduğu ülkeden izin alınmadan güç kullanmak” şeklindedir. 

 TEHLİKELİ OLMAK OYUNLARINA ÇOMAK SOKMAK

Emperyallerin değirmenine su taşımaktan vaz geçip kendisi olmak gibi kaderinizi çizmeye çalışıyorsanız,  siz onalar (yani dost görünümlü düşmanlarınız )için bir an önce “gereği düşünüldü” hükmü verilmiş “tehlikeli” bir vakasınız. Ön adımda “insani müdahale, o perde altında ya da kitabına uydurulmuş şekliyle “askeri müdahaleyi” çoktan hak etmiş bir hareketlenme son kertede aleni bir savaşın fitilinin ateşlenmesine kadar uzanır.

Emperyal devletler denkleminde tarihi-Konumu-günceliyle stratejik öneme ve potansiyel güce sahip bir ülke kendi kaderini tayin etmede bir tek başına bırakılmayacak derecede bir önem arz eder. 

Şükür devleti yöneten irade mevcut kurum ve kuruluşlarıyla birlikte bir şekilde bunun idraki içerisinde hareket ediyor.

Depremle birlikte yakın zamanda seçimlerin olması herkes için süreci daha bir gergin ve önemli kılıyor.  Bütün mesele bu farkındalık içerisinde dünden bugüne olup biteni bilip bilmeme, bilme dirayetiyle hareket edip etmeme, vatan- millet el ele kendimize yetip yetmeme, cesaretle kaynak ve kabiliyetimizi seferber edip etmeme, kendi yağımızla kavrulup kavrulmam irade ve kudreti vb. unsurlarında düğümleniyor. Devletler planında çevremizde olup bitenleri iyi analiz ettiğimizde bizim duruşumuz düşmanın yumuşak ve sert yollardan “sözde müdahalesine” fetva verip vermeme riskiyle karşı karşıyadır. 

Unutmayalım ki başkalarının bize nasıl davranacağının cüretini onlara biz veririz. Akif’imizin o muhteşem dizelerini tefekkür ederek milli yürüyüşümüzü sürdürelim: “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”  Şu halde Bu asil milletin her ferdi, devletin her sorumlusu şu soruyu kendimize sormalı ve öylede davranmalıyız: Davranışlarım ortak amacımıza hizmet ediyor mu?

Korkmadık. Korkmayacağız ve

Korkmuyoruz biz!!

Nurun tamamlanacağı emriyle müjdelenmiş ve amenna demiş bir topluluk niye korksun ki?

 O cennet-asa bir istikbale kanatlanmak için maddi manevi bütün müktesebatımızla yek vücut olup bu sıkıntılı günlerimizin de üstesinden geleceğiz biiznillah.  Selam ve Muhabbetle...