Türkiye’de depremin gerçekleştiği illerdeki Suriyeli mülteci yoğunluğu ve Mayıs ayında yapılması planlanan seçim sürecini unutmak bu ülkeye yapılacak en büyük ihanet olur. 

"Sü uyur, düşman uyumaz!"

Ülkemiz, Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketini yaşıyor.

Binlercemiz hayatını kaybetti, yaralananlar ve hala enkazların altında kurtarılmayı bekleyenler...

Plansız yapılaşma, altyapı eksikliği,gayrı ahlaki davranışları düstur edinen bürokratlar ve yerel yöneticiler gerçekliği hepimiz için en büyük sorun olarak ortadayken, buna çözümü değil mevcut durumu lehine çevirmek adına çırpınan, toplumsal kaygılardan uzak, toplumu sosyal patlamaya yöneltmek için  çırpınan ve dışarıya ödevini iyi yapıyor mesajı vermeye çalışan muhalefet...

Biz şunu çok  iyi biliyoruz ki tarihte olduğu gibi bugünde bu millet tekrar başını kaldıracak ve yaralarını saracak... 

Siyasî erke rağmen. 

Yönetimsel hatalar yok demiyorum diyende yok. Bu tür felaketlere karşı  ciddi önlemler alınmalıydı. Nasreddin hocanın dediği gibi önemli olan kırılmadan önce önlem almaktı. Kırıldıktan sonra dövünmek veya dövmek  neye yarar !

Ortak çıkarlar üzerinde birleşmeyen siyaset erki bari bu sefer bir olmalıydı demek te artık fayda etmiyor sanki. Alışmış kudurmuştan beterdir. Canlar yanıyor,ocaklar sönmüş...ama kimin umurunda ! Çünkü dert burada yine oy ve koltuk...

İçeride bu hava varken, düşman en vahşi haliyle pusuda hazır kıta bekler pozisyonda.

Dün olduğu  gibi bugünde  en  zayıf anımızı kullanmak isteyenler hazır kıta...

BATI'NIN KİRLİ YÜZÜ 

Artık oyuncu değil oyun kurucu olmak için çırpınan  Türkiye’nin bağımsız politikalarından rahatsız olan Batılı ülkelerin üst üste deprem mesajı altında emperyal hedefleri ortaya çıkmaya başladı. 

Yardım mesajlarını  konuşmadan önce batının değer kavramlarını anlamak gerekiyor.  Belki anlamsız gibi gelecek ama bugün tüm dünyada yaşanan trajedilerin arkasında batının yardım sözcüğü ile gizlemeye çalıştığı emperyal hedefleri yok mudur?

Irak, Suriye, Afganistan, Ukrayna...

Fransız Bernard Kouchner'in  “İnsani Müdahale” kavramı üzerinde biraz kafa yormaya çalışmak dahi batının kirli yüzünü anlamaya yeter.

Yardım adı altında ülkelerin iç işlerine emperyalist müdahaleyi, uluslararası hukuk açısından meşrulaştırmayı öneren bir doktrin nasıl insancıl olabilir ki ?

Kouchner, herhangi bir devlet, doğal afetlerde  dahil olmak üzere herhangi bir nedenden ötürü vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini koruyamazsa, “uluslararası topluma” müdahale hakkı doğar diyordu. 

Yugoslavya İç Savaşı esnasında ve sonrasında,Haiti’deki deprem  felaketi esnasında  bu yöntem  uygulandı. 
"Kouchner Felsefesi " ile gelen yardım mesajlarını ve arkasındaki adımları incelediğimizde ne kadar az şüpheci olduğumuzu ve düşmanın uyumadığını anlamış oluruz diye düşünüyorum. ABD 'nin Millennium Challenge 2002 tatbikatını ayrı bir yazı konusu yapmak gerekiyor. 

Yardım mesajları:

1. ABD:

Pentagon, Ankara’nın gerekli desteği istemesi durumunda USS George Bush HW savaş gemisinin “deprem yardımında” bulunmak üzere bölgeye gönderileceğini söyledi.  

2.Avrupa Birliği: 

Avrupa dış politikasına yön veren Josep Borell, k geçmiş olsun dileklerini iletti.
Yukarıdaki mesajların neresi kötü  değil mi? Birde dışa vurulan bilinç altını bir görelim. 

1. ABD:

Depremden hemen sonra PKK’nın Suriye kolu olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’ne kritik bir yardımda bulunduğunu açıkladı.

Boşluktan faydalanmak dedikleri bu olsa gerek.  Devlet dediğimiz bir bölgedeki soruna odaklanırken sınır güvenliğini en üst seviyede tutmak zorundadır.  Muhalefetin ilk çığlığı asker nerede olmak zorunda mıydı?

2. Avrupa Birliği:

Türkiye’nin “İsveç ve Finlandiya’nın olası NATO üyelikleri, TSK’nın Suriye’ye olası askeri harekatı, Ankara ve Şam arasında olası normalleşme ve Türkiye-Rusya ilişkilerini endişe kaynağı olarak görüyoruz."

3. The Economist:

6 Şubat tarihli haberinde, Türkiye ve Suriye’yi vuran depremi “kötü yapılaşma ve silahlı çatışmalar ölü sayısını arttıracak” alt başlığıyla dünyaya duyurdu. 

The Economist’in “silahlı çatışma” vurgusunun sadece Suriye topraklarını kapsamadığını anlamamak için aptal olmak gerekir.

4.ABD’nin CIA ajanı Micheal Rubin:

“Türk hükümeti, deprem bölgesindeki Kürt kasaba ve köylerine yardım etmek istemiyorsa, ABD bunu doğrudan yapmalıdır.” Bu açıkca bir müdahele çağrısı değildir de nedir?

5. Sayın Davutoğlu'nun da destek yürüyüşüne katıldığı  Charlie Hebdo dergisi:

“Türkiye’de deprem. Tank göndermeye gerek kalmadı” başlıklı karikatürünü çok sıradan bir karikatür olarak görmek mi gerek?

UNUTMAYALIM!

"Sü uyur , düşman uyumaz."

Yakın zamanda elçilik ve konsoloslukların kapanması konusu yeniden gündem edilmelidir derim. Soru sormamak ve şüpheciliği  komplo teorisi adı altında kötü gibi göstermeye çalışmak gafil avlanmayı kolaylaştırır  kanımca. 

EY MUHALEFET !

Eleştiri en kutsal haktır.  Bir toplumun ilerleme motorudur.  Muhalefetin varlık sebebidir.   Anlaşılmış ve ülkeye hizmeti esas alan eleştiriyi kastediyorum. 

Türkiye ancak toplumsal mutabakat ve istikrarın sağlanmasıyla, Batı’dan gelen ve gelmesi muhtemel tehditleri savuşturabilir. Aksi halde süreç ilerledikçe, durum vahim bir hale bürünebilir.

Bütün bunlar çok açık bir şekilde gösteriyor ki toplumsal uzlaşma şart. İktidar ve Muhalefet bir bütün halinde hareket etmek zorunda. Yapılaşma ile ilgili ciddi önlemler alınmalıydı. Anzak , Hindu veya yamyam ruhlu müteahitler, bürokratlar ve yerel yöneticiler kesinlikle yargılanmalı ki bir daha birileri bu cesarete sahip olmasın. Ancak şunu unutmayalım: Eleştirmek ayrı bir şey toplumsal bir gerginliği tetiklemek ayrı bir şey.  Düşmanla anlaşmış gibi tokmağı tutmak ve davulla vurmak sadece ama sadece birlik ve beraberliği bozmaya yarar. Bu ülkenin birliğine vurulmuş her darbe  bu ülkenin geleceğine  ihanettir.  Dünden bugüne darbecilerin halini anlatmaya gerek yok sanırım. Ama yinede şunu haykırmak isterim.

İhanet eden ihanetinde boğulur. 

DİKKAT!

1. Gruplarda şu malzrme yok duygu sömürüsü yapanları sorgulamadan dikkate almayınız.
2.Kimliği belli olmayan kaynağını bilmediğiniz ses kayıtlarını dikkate almayınız. 
3.Her gelen video ve bilgileri kaynağından emin olmadan paylaşmayınız...

Memleketimizin, başı sağ olsun.