Mimar Halil İbrahim Düzenli’nin, bir kısmını önceki yazımızda naklettiğimiz Turgut Cansever’in yeni şehirler projesinden hareketle ideal ve pratik arasındaki uçurumu kapatma gayretine şu düşünceleri de dahildir:
“Bir gerçeğimiz daha var. Turgut Cansever ve Yeni Şehirler Projesi. İnsanların ‘huzurlu’ ve ‘huzurda’ olduğu şehirdir ideal şehir. 

Alınan her nefeste huzuru muhafaza etmek diyor tasavvuf büyükleri. Yani Huş der-dem. Onlardan devam edersek vatan içre sefere ve encümen içre halvete imkân verici şehirdir ideal olan. 

Bu şehrin sabitleşmiş bir kalıcı formu yoktur. Bugünkü anlamıyla mimarlık, şehircilik dediğimiz meseleler yukarıda bahsedilenlerin küçük bir cüzü olabilir ancak. Aslolan insanın/mimarın/ şehircinin içinde kurduğu, büyüttüğü şehirdir ve nihayetinde dışa aktardığı ve somutluklar alemine yansıttığı şehir ile bütün diğer insanların iç/ideal şehirlerinin kesişim kümesidir şehir. Türlü türlü müdahalelerin, müzakerelerin, münakaşaların, mübadelelerin toplumsal ve politik süreçlerin ürünüdür şehir.”

Mimar Düzenli, Cansever’in “…İdeal olan iç şehirden dış aleme, somutluklar alemine yani realiteye, pratiğe yönelik” tekliflerini, onun uygulama imkânı bulduğu Demir Tatil Köyü ile, uygulama imkânı bulamadığı projeleriyle birlikte tahkim etmektedir.

İnsanımıza, kültürümüze, şimdinin ve geleceğin doğru inşasına mahsus bir şehir kurma arayışının ve bunun da örneğimizdeki gibi derin tefekkür içinde ufkî bir düzeyde sunulmasından yana bir problem yoktur.

Problem, a)Kapitalist hayatın dayattığı menfaat, b)Mezkur tefekküre ve ufkîliğe zihniyet farkı daha açık söyleyişle siyasallaştırılmış bir düşmanlık, c)İktidara mahsus pratiklerin tartışmaya adeta kapalı tutulması bakımından ortaya çıkmaktadır.

Kapitalist hayatın dayattığı menfaat, en basitinden bir AVM yapılırken, onun mahalle için değil, adeta mahallenin onun için yapılmış gibi olmasından kolayca gözlemlenebilir.

Günümüzde en büyük AVM’lerin en büyük gökdelenlerin ya da en büyük gökdelenlerin en büyük AVM’lerin bulunduğu alanlara yapılması AVM’lerde kârlılığın gözetilmesiyle ve gökdelenlerde yaşama imkan ve konforun hemen el altında bulundurulmasıyla ilişkilidir. Kısaca her ikisi de kendine yetme, kendisiyle yetinme olgusunu pekiştiren yapılar olarak yalnızlık kültürünün oluşmasına hizmet etmektedir.

Düzenli’nin naklettiğimiz sözlerinde şekillenen tefekküre ve ufkîliğe karşı geliştirilmek istenilen siyasallaştırılmış düşmanlığın boyutlarını ise en açık şekliyle Uğur Tanyeli’nin şu satırlarından izlememiz mümkündür:

“…Turgut Cansever, Sünni İslam ve Osmanlı için benzer bir nostaljik geçmiş düşlemişti. Hemen tüm kitaplarında Tanzimat’la simgelediği bir kırılma noktası öncesinde toplumun, kentin, mimarlığın, estetik duyarlılığın mükemmel biçimlendiği bir muhayyel geçmişi ve onun geri kazanılması gereğini anlatacaktı. Giderek geniş bir izleyici kitlesi buluşu, adeta kutsallaştırılacak kadar yüceltilişi ve kitaplarının sürekli yeni baskılar yapışı da arkasındaki toplumsal talep hakkında çok şey söyler. Talebin sahipleri, toplumsallığın yanlış çizilmiş rotasını mimarlık aracılığıyla idealleştirilmiş bir geçmişe doğru çevirmeye uğraşırlar: Yanlış yaşanmış bir geçmiş, nostaljik bir dün hayalinin güdümündeki mimarlık aracılığıyla revize edilmelidir. Böylece toplumsallıkla kavgalı olan bugün barışa kavuşturulur. Yüzleşilmeyi bekleyen çelişki tasfiye edilir, disiplin ve düzen ortama iade edilir.” (Yıkarak Yapmak)

Tanyeli’nin toplumsal talep terimiyle salt maddi düzeyde sınırlandırmaya çalıştığı şey, mimarlığın maddiliği değil, bir şehrin zorunlu ihtiyacı olan manaya dair manzumelerin yok edilmesidir. Bu yanıyla Tanyeli, maddeci yaklaşımını, mesleğinde manayı da gözeten bir meslektaşı üzerinden siyasallaştırarak iletmektedir. Ki bu yaklaşımın, ilgili meslek kuruluşları tarafından din, millet ve devlet düşmanlığı olarak nasıl siyasallaştırıldığı da herkesin malumudur.
İktidara mahsus pratiklerin tartışmaya adeta kapalı tutulmasına gelince.

Bunun son örneğini sıcak gündem üzerinden bizzat görüyoruz. İktidar, asrın en büyük deprem felaketine maruz kalan on bir ili ilçeleri ve köyleriyle birlikte yeniden ve acilen ihya etme gayretiyle, hızlı bir yapılaşma ve yapılanma yönünde bir dizi uygulamayı başlatmış bulunmaktadır.
Her ne kadar alınan ilk kararlar, yine iktidar tarafından oluşturulacak kurulun incelemesine tabi olacaksa da asıl ilgili meslek sahiplerinin görüşlerini rahatça açıklayacakları bir zaman ve zemin -mevcut şartlar gereğince- maalesef oluşturulmamıştır.