Derin Gerçekler

''Bizim Bülent?''
Bülent Deniz.
Habervakti.com Genel Koordinatörü.

Birlikte 7 yıldır Derin Gerçekler programını yapıyoruz. ( 6 yılını canlı yayınla Akittv'de gerçekleştirdik) Şahsi hukukumuz ise tam 30 yıllık!

Kudüs Mihmandarı. Uzun yıllar Kudüs'te gönüllü rehberlikte yaptı. 2017 yılında İsrail O'nu ''public security reason'' (İsrail, kamu güvenliği sebebiyle) Filistin'den deport etti ve giriş yasağı koydu! O'da benim gibi halen yasaklı!

O, benim eleştirdiğim sosyo/ekonomik/siyasi/uluslararası sürece farklı bir çereveden bakıyor. Son yazısında zaten bunun ipuçlarını verdi. Arzu eden tıklayıp okuyabilir.

Ona göre, durum şöyle: ''Küresel dayatmalar karşısındaki Türkiye'nin siyasi tutumu ve Erdoğan'ın yakın çevresinin ''AKP'liler'' tarafından ''kuşatılmış'' olması fikri ve o ''AKP'li'' bir takım çevrelerin ''elleri, cüzdanları ve vicdanlarının kirlenmesi'' de söz konusu! Kimse la yus'el değil! Hatasız hiç değil! Yanlış işlerede tevessül söz konusu olabilir. Reisin etrafında toplananlar, onu yalan yanlış bilgilerle hatta belki de fetvalarla tehlikeli yönlere de sevk etmiş olabilirler. (Tabii ben bütün yanlışın çevresinden kaynaklandığını düşünmediğim gibi, çevresini oluşturanlara ya da eleştirenlere karşı nasıl tepki verildiğini de önemsiyorum.) Reis bunu görüp, anladığında ise daha çok geç değildi. Onları tamamen serbest bıraktı ve onlar ''Ali kıran baş kesen'' cüretiyle kirli ellerinin parmak izlerini her yere bıraktılar! Bu süreçte ise sanki; ''kim ne yapıyorsa yapsın, görelim'' dedi ve dikkatle izledi. 15 Temmuz'da FETÖ’ye nasıl ’'Ne istediniz de vermedim?'’ dedikten sonra 40 yıldır devletin en mahrem hücrelerine gimiş bir yapıya operasyon çekildi ise, çevresini kuşatanlar dahil, hepsine karşı operasyon çekecek! Zaten çekiliyor da! Son aylarda isimleri sosyal medyada bir takım iddialarda çokca geçenlere bakın, Erdoğan'ın kimleri paçalarından kavradığını göreceksiniz, Erdoğan, kendinden sonraki lidere ve kadrolara mevzi-ler açıyor...”

Bana göre ise; atı alan Üsküdar’ı geçti.

Çok geç kalınmışta olabilir ve bu işin geri dönüşü de olmayabilir. Allah en iyisini bilendir!
Bundan sonrası için, içeride ve dışarıda çok ağır bir bedel ödemek zorunda kalırsak ya? İşler oraya doğru gitmez inşAllah!
Seçim sonrasını bekleyelim. Görelim ve bakalım! Mevlam neyler?
Sonra 29 Ekim ve sonrası ve hatta 2024 Martında yerel seçimlere kadar memlekette neler olacağını da görelim.  Çok zor bir dönem bizi bekliyor!

Bu seçimlerde Cumhur ittifakı her iki seçimi de kazanırsa, Millet ittifakının bu sonucu kabul etmesi zor. “Hile yapıldı” diyecekler. Halkı sokağa çağıracaklar. Geçtiğimiz günlerde Erzurum ve birkaç ilde daha ne idüğü belli olmayan saldırılar oldu. Birileri bulanık suda balık avlamak istiyor sanki. Cumhur ittifakının önünde bir Sinan Ateş olayı var! HDP destekli bir koalisyona iktidar teslim etmeyi “beka sorunu” olarak gören bir bakışta var. Bu işin sonu nereye varır bilmiyorum, ama kaygılıyım.

Zaten tabii afetler devam ediyor. GAP ve İstanbul depremi, Allah korusun Ege depremi kapıda. Ekonomik kriz de öyle. Siyasi kriz zaten hep vardı. Bu arada HABAT örgütünü bir kenara not edin.

MEHDİ fitnesine de hazır olun. Bir Şii, bir de Sünni Mehdi çıkartabilir birileri. Zaten Adnan Oktar sürekli Mehdi-Mesih vurgusu yapıyordu. Kehanetlerin bini bir para. Ardından Mesih ve Meşiah fitnesi var. Deccal fitnesi, AntiChırist fitnesi var. Bunlar kıyamet alameti olan büyük fitneler.

Seçimden sonra bir çok itirazlar olacaktır. İçişlerinin alternatif bir seçim takip sistemi kurması tartışma konusu oldu. ''Ya elektirikler kesilirse, ya da bilgisayar çökerse, ya sosyal media kapatılırsa?'' gibi endişeler sözkonusu. Silahlı grupların sağa sola ateş açması, halkın sokağa çıkması için tahrikler de başka bir endişe konusu. Kimi bugün bile hala  ''seçimler iptal edilir mi'' endişesi taşıyor. Bir kaos çıkarsa yenileme kararı alınır mı bilmiyorum. Bazı şeyleri yaşayarak öğreneceğiz. Birileri iş üzerinde, seçim bürolarına, partilere silahlı saldırılar planlıyor olabilir.. Yangına körükle giden birileri yarın başka şeyler de yapabilir. Suikastler de olabilir. Kaset, dosya savaşları da başladı sanki. Peker olmasa da onun boşluğunu dolduran başkaları bu günlerde her gün açıklama yapıyor zaten.

Peki Millet ittifakı her iki seçimi birden kazanırsa ne olacak? Değişen bir şey olmaz. Aynı süreci tersinden yaşarız. CHP, İYİ Parti ve DEVA Uluslararası sistemle ilgili olarak AK Parti içindeki ''FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler ve AKP’nin Papatyalarından'' hiç de farklı düşünmüyorlar. Onların birilerinin Nilüferi, birilerinin Laleleri, birilerinin Erguvanları var.

Bu arada Cumhurbaşkanlığı 2. Tura kalacak olursa, kriz Haziran’a sarkacak. Sıcak ve kurak bir yaz bizi bekliyor. Kim kazanırsa kazansın, Türkiyeyi zor günler bekliyor. Kazanan taraf için ise görev adeta ateşten bir gömlek olacak.

Peki Cumhurbaşkanlığı bir tarafta, TBMM çoğunluğu öbür tarafta olacak olursa ne olacak? Ne olacak? Sistem kilitlenecek. Uzun sürmez, belki erken bir genel seçim ya da Mart 2024 de tekrar seçime gidersek ya? 2024 Haziran'a kadar da millet rahat yüzü göremez o zaman. Yazık olacak ülkeye. 3 sonuçta birbirimize bu ülkeyi cehennem etmek için önemli bir tehdit içeriyor. Ssiyasi partiler bugünden yarın ki kendilerini de yakacak bu cehenneme odun taşıyorlar adeta. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden ülke böyle  bir cehenneme sürüklenmez inşAllah! Görünen o ki, bu ip inceldiği yerden kopacak. Belki ondan sonra, karanlığın en koyu anından sonra tünelin sonunda bir ışık görülür. Çünkü akletmiyoruz. Vicdanımız köreldi. Siyaset ve toplum kaçtığını zannettiği şeye doğru yokuşaşağı koşar gibi gidiyor.

Bu gidişin kimseye faydası yok. Dostlarla konuşuyorum da, onlara göre, tarafların gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar. Dinlemek de istemiyorlar kimseyi, “benden değilsen ötekilerdensin” diyorlar. Hemen suçluyorlar. Bu durumda “Heyeti Nasuha” da işe yaramayacak. Aslında kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. Kimse günahını, suçunu itirafa yanaşmıyor. Yaptıklarından pişman da gözükmüyorlar. Yanlış yapanları da feda etmek istemiyorlar. Hatta bir genel afla onlar da kendilerini aklamak istiyorlar sanki.
Oysa birileri bu kadar kul hakkı ile, bu dünyada yakalarını kurtarsalar, öbür dünyada kendilerini Allah'ın elinden kurtaramazlar.
“Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” denmiştir. “Zulm ile abad olunmaz” denmiştir. Din, ahlak, ekonomi, siyaset, aile, gençlik, maarif, sağlık halimiz meydanda bunların köprü-yol-şehir parkı, savunma sanayi ile örtülecek, dengelenecek tarafı yok.

“Geliyorum” diyen fekaletten önce bunun farkında olanlar kendilerini kurtarsınlar. Birileri, daha önce de olduğu gibi, aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine yeni planlar yapıyorlar. Onların ilkeleri yok, çıkarları var. Ölen ölür, kalan sağlar onların kucağına düşer.  İki kanad birbiri ile çatışırsa, kazananla yollarına devam ederler. Kazansa da zayıflayan kanat daha kolay bir yem olur. Oltayı yutar ve oltayı yutan balık ta yem istemez. Kafesleyenine kafes kuşu ya da akvaryum balığı olur.  Çünkü ötekiler dinlemiyorlar. ''Ölen ölür, olan olur, sonra kalan sağlar, ayakta kalanlar bir araya gelip ne yaparız, ne ederiz, nereden başlarız, kaç kişiyiz, imkanlarımız neler, risklerimiz ne, Allah bir yol gösterir ve bizde kaldığımız yerden yeniden yola revam oluruz'' diyorlar.

Tabi toplum olarak, zalimlerden ve cahillerden ahlaksızlardan uzaklaşır, onlarıda yanımızdan uzaklaştırırsak ve  Allah'ın ipine tutunursak, elbette Allah bir çıkış yolu gösterir. Belki son günden bir gün önce Yunus aleyhisselamın kavmi gibi insanlar uyanır, tevbe ederler de Allah da onları kurtarır.

Her tevbe cinsinden olur. Erdoğan çıkıp helallik dilemeden önce, bütün iddiaların soruşturulması elzemdir.. Şaibeli konularda suçlu olan kim varsa onları görüp durdurması gereken kişi olarak, onları toplayıp, varsa haksız edinimlerin tümüne el koyarak tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmada öncü göreviyle hep birlikte bir tevbe namazı kılınıp, milletçe “inni küntü minezzalimiyn” diyerek bağışlanma dileyerek, Allahımızın affına sığınalım ki Rabbimiz bize affetsin inşallah. Peygamberler bile tevbe istiğfar ederken, bize ne oluyor da “inni küntü minezzalimiyn” demek istemiyoruz. Peygamberlerden daha mı masumuz! Haşa! Günde beş vakit namazınızda okuduğunuz “Sübhaneke” Hz. Adem'in Dünyada uyanışında ona meleklerin öğrettiği bir dua değil mi?

Aslında sadece siyaset mi sorumlu ya da suçlu, sermaye mi sorumlu ya da suçlu? Sivil toplumda suçlu, akademi de, cemaat ve kanaat önderleri de, media da suçlu, sanat dünyası da, iş dünyası da. Hep birlikte tevbe etmezsek halimiz yaman.

Helak olan toplulukların haline bakın. Peygamberlerin onlara davetine bu işin sonucuna bakın. Herşeyi gören, duyan, bilen bir Allah var. Kiramen Katibin kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak ya da şifreli telefonlardaki konuşmalarınızı ve mesajlarınızı da biliyor. Ve hepsinin hesabının sorulacağı bir gün olmayacak mı?

Gelin tevbe edelim.. Umulur ki Allah bizleri affeder. Son pişmanlık fayda etmez.
Gelecek günlerin geçen günleri aratmaması için geç kalmayalım. Kalbimiz kararmadan, bizler için tevbe kapısı kapanmadan, kalbimiz mühürlenmeden, gelin, sağı-solu, iktidarı muhalefeti, sivili, siyasetçisi hepbirlikte tevbe edelim, çoğumuz birbirimize bu anlamda çok benziyoruz çünkü. 
Bu iş nefsimize çok ağır gelse de, inanın tek çözüm bu.
Değilse, yakın gelecekte daha kötüsüyle karşılaşırsak ya?
 

Hiç kuşkusuz ''Bizim Bülent'' gibi düşünenler de var, benim gibi düşünenler de! Kimse kalplerden geçeni bilemez. Onu Allah bilir, hüküm de Allah’ındır. Umarım kazanan muhlisler olur, fitneciler ise kendi kazdıkları kuyuya düşerler ve Allah (cc) onları iki cihanda da zelil eder, tabi toplum buna layık olursa.
Ve Allah zalimleri mazlumların eli ile cezalandırır.
Bizi de kendi rızasının vesilesi kılar.

Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır.

Haksızlık yapanları yakacak ateş, onlara da dokunur. Ve Müslümanlar feraset sahibidir, aynı delikten iki kez ısırılmazlar.

Akletmeyi bırakıp, sadece iyi niyetleri ile cehenneme giden yolda, fasıklar, müstekbirler, münkirler ve münafıkların fesatları karşısında kolay bir av olmazlar.
Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterileceği bir gün var.

Ya Rab bize Hakkı Hak, batılı batıl göster, Hak’da topanmayı nasib et.

Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. 

Selam ve dua ile..