Derin Gerçekler

Neyse çok şükür bu sinir harbi bitiyor.
“Bitiyor” diyorum da, bitmeyecek gibi görünüyor aslında. Bakarsınız Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. Tura kalır. Düşünebiliyor musunuz bir 15 gün daha bu işkenceyi bir daha yaşayacağız. Daha gerilimli bir seçim dönemi yaşayabiliriz.
Önce milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin itirazlar olacak. Seçim bitti diyelim. Ya bir ittifak Cumhurbaşkanlığı, ötekisi parlamento seçimini kazanırsa ne olacak? Al başına belayı. İkisini tek ittifak kazansa, o ayrı bir sorun çünkü bu kez de muhalefet gemiyi azıya alacak. Çünkü daha bugünden darbe, terör ve çatışmadan söz eden grublar var. Aslında tek parti iktidarı yok, iki ittifak ta kendi içinde koalisyon. Onların kendi içinde de sorunlar var. Kim seçilirse seçilsin zor günler bekliyor onu. Ülkeyi zor günler bekliyor.

Daha önce yazdım. Seçim sonuçlarının açıklanması sancılı olacak gibi. Sonuç açıklandıktan sonra tartışması bitmeyecek. Sonundan Meclis te yemin töreni olacak, Cumhurbaşkanı'nın yemin töreni, ardından Cumhurbaşkanı yardımcılarının atanması, bakanlar kurulunun teşkili, Meclis te başkan, grub başkanları ve komisyonların seçimi var. Bakanlar Kurulu'nun teşkilinden sonra Hükümet programı ve bütçe tasarısının hazırlanması. Bu arada Meclis 15 gün usulen bir tatile girer.

Mayın ayında seçim bitse, Haziran'ın ilk yarısında atama ve komisyonların teşkili desek. Haziran'ın 2. yarısı, hem taşınma ve hem de bayram için  tatil olur. Zaten 29 Haziran Kurban bayramı. Meclis en erken 3 Temmuz'da toplanır.  Acil işler görülür ve sonra hükümet bütçe taslağını hazırlayana kadar Meclis tekrar tatile girer. Dönüşte bütçe müzakereleri var. Aralık'ta bütçenin çıkması gerek. Ardından büyük ihtimalle tekrar tatile girerler. Çünkü 31 Mart 2024’de yerel yönetimler seçimi var. Bakarsanız Türkiye o gün yeninden bir genel seçime gider. Yerel seçimlere de itirazlar olur. Nisan 2024 sonuna kadar siyasi gündem bu şekilde devam edecek gibi.

Dünyada kaç ülkede Demokrasi bu kadar verimsiz ve pahalı aceba? Zaten Demokrasi dedikleri şey bir çok ülkede bir illizyondan ibaret de, bizde daha da berbat. Cumhuriyet de öyle. Bizde daha ilk günden itibaren rejim tek parti ve tek adam rejimi idi. “Monarşi”nin üzerine Cumhuriyet elbsesi giydirdiler. Dinleştirdikleri resmi ideolojinin üzerine de “laiklik elbisesi” giydirdiler. Millet hala bir asırdır bu büyünün etkisinden kurtulamadı. Bu günlere geldik, şark cephesinde yeni bir durum yok. “Medeniyet/çağdaşlık maskeli maskeli mahluku görün” işte.

Memlekette bir çok şey tabu. Hala değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen yasalarla yönetiliyoruz. “Gık”ı çıkan var mı? “Bey, efendi, hacı, hoca, şeyh” demek yasak, şapka giymek mecbur, Başörtüsü yasak diye bir kanun yok ama şapka giymek mecbur. Kim giyiyor? Hacı demek yasak, Hoca demek. Devlet hocaları maaşa bağlamış, Nasıl hacı olunur diye hac yönetmeliği yayınlıyor. Bir başkadır benim memleketim. Hani ölülerden medet ummayacaktınız, “sen kalkta ben yatam” muhabbeti. Türbe yasaktı, “anıtkabir” diye Türkiye’nin en büyük türbesini yaptılar. Laiklik için darbe yapan orduyu da Türbedar olarak görevlendirdiler. Zorunlu din dersi diye ders koyup, din dersinin adını “Din Kültür’ü ve Ahlak Bilgisi” dersi koydular. Din “Cultur” oldu, Ahlak ”Bilgi”. “Ahlak” diye bir şey varmış diye bilsinler diye bir ders. Artık ahlak da demiyorlar “Değerler eğitimi” diyorlar, neyse o. TSE damgalı bir din işte. Sistemin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel değerleri ile çelişmeyen bir din. Daha çok da Din BİREYsel planda vijdanlara, toplumsal planda Mabedlere hapsedilecek, devletin maaşa bağladığı personelde  bunun gözetmeni olacak. Din’e, ritüel, seramoni, ikona ve folklorik, kültürel ve geleneksek  hayat tarzı ile uyumlu hale getirilerek daha çok kültürel aidiyet anlamında bir anlam yüklenecek. Birilerine bu bile fazla geliyor.

Merak ediyorum, bu seçimden sonra nasıl uzlaşma  zemini oluşturacaklar? Dünya hızla TeoPolitik, TeoStratejik bir zemine kayarken, TeoCoğrafik bir coğrafyada bulunan ülkemiz bu denklemde nerede duracak? Birileri ''Hilafet'' endişesi taşırken Şabatçılar, Türkiye ile birlikte Türk dünyası ve akraba topluluklarda Havralar açmaya hazırlanırken, bu hassasiyet onlara karşı gösterilmiyor.

Türkiye artık bir karar vermeli. Biz bu yeni dünya düzeninin neresindeyiz? Aslında iktidar muhalefet kavgası daha çok kayıkçı kavgası gibi. ABD, AB, İngiltere üçgeni içindeki resmi politikalar konusunda, iktidar da, muhalefette aynı çizgide buluşuyor. Lafa gelince döktürüyorlar da siz gittikleri yöne bakın. Toplumun gazını almak için herşeyi söylerler ve yaparlar. Onlar işin kandırmacası.

Adnan Oktar, bizimkileri Masonlara karşı kışkırtıyordu. Sonra ne oldu? Meğer kendisi de masonmuş. Veli Küçük tarikatlara karşı idi ve Kalkancı tarikatını da örgütleyen kendisi değil mi idi? Bu işler böyledir.

Bu işler daha ne kadar böyle gider bilmiyorum. Ama çok da uzun zaman almaz. Ama sonuçta bu ülke ve insanımız çok büyük, çok ağır bir bedel öder.
Cahilliğin, korkaklığın bedelini çok ağır öderiz. Bu sadece düşmanlarımızın gücünden kaynaklanan bir yıkım olmayacak, zaaflarımız, tefrika, kör taraftarlık, içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden çok büyük bir yıkım ve felaket yaşamamız sürpriz olmaz... CoVID ve 5G, İklim yalanı, Trans Humanizm, tarım, Gıda alanındaki aymazlıklarımız, fay hattına, kaygan zemine dikilen gökdelenlerin  yıkımının sebeb olacağı felakette aynı cahillikten, akılsızlıktan, kör siyaset ve soygun ekonomisinden kaynaklanıyor. Halkın da bu süreçte sağlıklı bir davranış sergilemediğini görelim. Dün ne ektiysek, bugün onu biçeceğiz. Evet, Tencere yuvarlanacak kapağını bulacak!

Zulüm adaletin yokluğudur. Adalet mülkün temelidir. O yoksa, onun yerine ikame edeceğiniz başka bir şey de yok.
Din, ahlak, hukuk, vicdan, akıl, herşey bize bunu işaret eder.
Bunu görmeyen göz de, vicdan da kördür. Onların gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar, kalpleri var hissetmezler.

Selam ve dua ile.