Sis tabakalarının zirveleriyle cilveleştiği yalçın dağların eteklerindeki bir avuç düzlükte kurulmuş Çukurca.

Deyim yerindeyse burada nefes gökten alınıp yine göğe doğru verilebiliyor.

Kısa mesafeli caddesi ve sokakları ise hayatların kesiştiği tek yer olduğundan, dükkan önleri de yegane buluşma ve sohbet noktaları haline gelmiş. Bundan olsa gerek sözler ve rivayetler açıklıkta akıyor Çukurca’da.

Kimsenin kimseden saklayacağı bir şey olmadığı gibi, bilakis söz konusu açıklık aynı zamanda en küçük, en sıradan bir haberin bile aşırı abartmayla ilk söyleyenine yeni ve çok büyük bir olaymışçasına geri dönmesine neden oluyor.

Bu bağlamda Mustafa Yılmaz, İsmail Küçük, Murat Gür, Mehmet Korkmaz ve Emine Sezgin’den oluşan ekibimizin Çukurca’daki varlığı da anında gözlere batıverdi.

Seçimlere ramak kala orada bulunuşumuz nedeniyle, hakkımızda oluşan haklı kuşkuları, gazeteci ve siyasetçi olmadığımızı, çocuklara fotoğraf eğitimi vermek için burada bulunduğumuzu tekrarlamaktan gocunmaksızın belirtmek suretiyle ancak giderebildik ki, bu da dükkanının önünden geçtiğimiz hemen her esnafın “bir çayımı içmeden gidemezsiniz” diyerek kolumuza yapışmalarından anlaşılıyordu.

Vatani görevini, yakın geçmişte Çukurca’da edebiyat öğretmeni ve kütüphane sorumlusu olarak yapmış olan sevgili dostum Sıtkı Çoban’ın verdiği isimlerle görüşmemizin, şüphelilik durumumuzun kısa sürede değişmesinde etkili olduğunu ayrıca belirtmeliyim.

Sıtkı Hoca’nın öğrencilerinden Ensar Dündar, Dino (delidolu / uçarı) lakaplı Mustafa ile yine bir öğrencisinin babası olan seksen beşlik delikanlı Hacı Duran amcanın, sanki kırk yıllık tanışlarıymışız gibi bize gösterdikleri samimi ilgileri sayesinde ve Kaymakam Temel Ayca’nın da özel misafirleri olarak halkla kolayca kaynaşıverdik.

Bu bahiste, aslan payının fotoğraf eğitimi verdiğimiz çocuklara ait olduğundan ise kuşkumuz yoktur.

Hayatlarında ilk defa, orta seviye profesyonel fotoğraf makinalarıyla buluşan çocuklar, onlarla fotoğraf çekmek üzere halka karışmalarının, sadece kendilerinin yapabildikleri bir işe sahip olmanın sevinciyle, fark ettikleri her simayı, ağacı, çiçeği, börtü böceği, sisli dağları... fotoğrafladılar. Zaptettikleri toplam otuz sekiz bin karenin her birini biz eğitimcilerine ve birbirlerine gösterirken gözlerinde beliren ışığı tarif etmeye benim bildiğim kelimeler kifayet etmez.

En iyi fotoğrafı çekme yarışının ötesinde çocuklar, bu etkinlik vesilesiyle öğrendikleri, nesneleri mümkün olabilen tüm yüzleriyle görme çabasını sahaya yansıtabildikleri için, fotoğrafla güzel kompozisyonlar (hikayeler) yaratabildikleri gibi; bir ağacın, üzerindeki bir kuşla, hemen üzerindeki bir bulutla, tomucuklarıyla ve çiçekleriyle... bir ağaçtan çok daha fazlası olduğunu bilerek ve görerek deneyimlemenin keyfini yaşadılar.

Benim ömrümde ilk kez gördüğüm devasa büyüklükteki askeri araçların, kirpilerin, akreplerin... düzenli seyirlerinin bile devlete güvenme duygusunu kat be kat yükselttiği bir huzur ortamında, Çukurca’da sükunet içinde akan hayat, çocukların ellerindeki fotoğraf makinalarıyla sağa sola koşturmaları esnasında yepyeni bir dinamizm yüklendi; varlığını daha önce farketmedikleri nesnelerle dar mekanları genişledikçe genişledi.

Çocukların belli bir konuda eğitilmesi, eğitenleri için bir sevinçken, onların bir eğlenceli iş üzerinden eğitilmesi de ayrı güzelmiş meğer. Bu manada çocuklardan yansıyan sevinç ve memnuniyete tanık olmak, Çukurca’daki hayatın güzelliğine tanık olmakla aynı anlama gelmektedir.

Çocuklarla yaptığımız keyifli koşuşturmaların her aşamasında yanımızda bulunan, mümkün olan her imkanı işimizin kolaylaşması için anında bizlere sunan Kaymakamlık elemanı Şaban Ertunç ile Jandarma’nın uzman ve her daim dinamik elemanı Koray Eroğlu’na, yardımları, katkıları, rehberlikleri ve dostlukları için çok çok teşekkür ediyorum.

Çukurca’da bulunduğumuz yedi gün boyunca, sabahtan akşama Zap Sofrası’nda konuşlandık. Bizim gelişimizden birkaç gün önce, Kaymakamlığın projesi olarak faaliyete geçen Zap Sofrası, daha ilk günden büyük bir ilgi odağı haline gelmiş. Zap Sofrası’nın Karadenizli işletmecisine, başgarsonu Furkan’a ve diğer elemanlarına da ekibimize gösterdikleri yakınlık ve sundukları güzel hizmetler nedeniyle teşekkür ediyorum.

İstanbul’a döndüğümde, Çukurca Belediye Başkanlığı yarışını AK Parti adayı Ensar Dündar’ın kazandığını öğrendim; kendisini kutluyor ve başarılar diliyorum.

Ayrıca, Çukurca’da kullandığımız fotoğraf makinalarını sağlayan Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın’ın Beykoz’dan, sevgili dost Ömer Arısoy’un ise Zeytinburnu’ndan belediye başkanı seçilmelerinden de büyük sevinç duydum; her ikisini de kutluyor ve başarılarının yeni görevlerinde de devamını niyaz ediyorum.