Önce iftarda ne olmalı, sahurda ne olmalı? Ne yiyip içilmeli, ne kadar ve nasıl?

Kural:1-Yiyin için israf etmeyin. “Allah’ın adı ile başlayın” diyeceğim de, O’nun adı ile başlayıp üç yudumda şarap içmek, günahı azaltmaz, çoğaltır. Allah’ın adını anacak ya da O’nun adını anmaktan maksat, O’nun rızasının farkında olduğunuzun ikrarı ise, ona göre hareket edin.

Kural:2-Yediğinize içtiğinize dikkat edin. Her “Helal sertifikalı ürün” helal olmayabilir. Bizim geleneğimizde “Haram” yasaktır, haram olmayan her şey mubahtır. “Helal-Haram” tanımı birkaç ürün ve işlem dışında çok zor ve karmaşık bir meseledir.

Kural:3-Önce tatlı ve meyveyi yiyin, yemek sonra. Şeker ve şekerli yiyeceklerden, endüstriyel gıdalardan, yeniden yapılandırılarak fıtri yapısı dönüştürülmüş, içinde katkı maddeleri bulunan ve ambalajı sağlıklı olmayan, paketlenmiş ürünlerinden uzak durun.

Kural:4-İki hayvansal gıdayı, mümkün olduğunca aynı öğünde yemeyin. Tereyağda yumurta, sucuklu yumurta gibi.

Kural:5-Dokunduğunuz gıdayı sünnetleyin. Artık bırakmayın.

Kural:6-Yeteri kadar su için. Her içecek, su yerine geçmez. İdrarınızda kullandığınız ilaç ya da safran gibi boyar madde içeren gıdanın boyası dışında idrarınızda koku ve renk olmamalı. Bu da yaş, cinsiyet ve kiloya bağlı olarak yetişkinlerde 2-3 litre gibidir. İçtiğiniz suya dikkat edin. Her marka suyu içmeyin.

Kural:7-Gece geç vakitte bir şeyler yiyip içmeyin. Özellikle çay kahve gibi sinir sistemini uyarıcı içeceklerden gece uzak durun.

Kural:8-Yediğiniz ekmeğe dikkat edin. Ekmeğin ununa dikkat edin. Ekmek ya da pidelerde ekmeğin üzerindeki kara çörek otu ve susam fırınlandığında uçucu yağlar uçar ve vitaminler ölür. Kandil simitleri de öyle. İsraftır. En fazla katkı maddesi olan simit, kandil simididir. Uzak durun.

Kural:9-Yağlı çekirdekleri kabuklu alıp, kırıp içini yiyin. Ama dikkat: Kavrulmuş ve tuzlanmış olmasın. Onları ilahi ambalajından çıkarttığınızda, uçucu yağlar uçar. Kavurunca vitaminleri de öldürürsünüz.

Kural:10-Ekmeğinizi yapabiliyorsanız kendiniz yapın. Kepeği elenmemiş arpa, yulaf, çavdar ve düşük gulutenli (Yerli ırk: Siyez, Karakılçık gibi) buğday unu. İçine keçiboynuzu unu, mantar unu, patates unu da katabilirsiniz. Ceviz, fındık, fıstık da koyabilirsiniz. Ekşi maya ile pişiriyorsunuz. Çavdar ve buğday ununu seçerken daha dikkatli olalım. Katkı maddesi kullanmayalım.

Daha bir sürü kural var aslında. Zaten biz normal zamanda da 3 öğün değil, iki öğün yemeliyiz. Peygamberimiz bir gün oruç tutar, bir gün yerdi mesela.  

Uzun ömürlü, paketlenmiş gıdalar (Meyve suyu, süt ya da ayran da olsa), cola ve gazozlardan uzak durun. Plastik ve alüminyum kaplı ambalajlardaki asidik içeceklerden de uzak durun.

Garip değil mi, ramazanda nefsimizi içecek ve yiyecekle denetim altına alalım diyoruz, Şeytan bize daha fazla yediriyor. Unutmayın Şeytanın varlığı, günah işlememizin bahanesi ve gerekçesi olamaz. 

O kadar çok tüketiyoruz ki, piyasada gıda fiyatları artıyor. Sizce bu işte bir gariplik yok mu? Hayır ramazanda gıda fiyatları düşmüyorsa biz hatalı yoldayız! Bunu da bakanlık genelgesi ile değil, tabii olarak sağlamalıyız. Tabii bir yandan da muhtekir ve muhteris tüccarlar fırsatı ganimet biliyor.

Göreceksiniz, iftar sonrası tiryakiler sigaraya sarılacak. Birileri de camiye değil, nargile salonlarına koşacak. “Tarikat-ı duhaniye”nin nargile sohbetine yetişecek. Hayatlarını ve hayatımızı duman edecekler böylece! Şeytan zincirlense de, Şeytanın dostları, Amerika’da, İsrail’de ve İslam beldelerinde her mahalde hazır bekliyorlar. Dikkat: Şeytan bizi Allah’la, gelenekle, nefsi arzular, heva ve heveslerimizle aldatmasın! Şeytan sadece ABD ve İsrail’de durmuyor, bizim topraklarımızda da fazla mesai yapıyor. Hem de elinde tesbih, başında fes, kolunun altında kara kaplı kitabı ile. Dikkat: Şeytan ve ondan ramazan nöbetini devralan Şeytanın dostları, sizi Allah’la ve gelenekle aldatmasın!

Ha! Bir de fitreyi yazacaktık değil mi? Zekatı sonra yazalım. Konum, fitreyi kim verecek, kime verecek, o da değil. Fıkıh kitaplarına bakın, orada yazar.

Sadaka-i fıtr ile ilgili Diyanetin açıklaması şöyle: “Yapılan değerlendirmeler neticesinde fıtır sadakasının, Müslüman toplumların neredeyse tamamına yakın bir kesimi tarafından veriliyor olması dikkate alınarak, mevcut sosyoekonomik hayat şartları ve bir kişinin günlük asgari gıda ihtiyacı göz önünde bulundurularak 2019 ramazan ayının başlangıcından 2020 yılı ramazan ayının başlangıcına kadar olan sürede 23 lira olarak belirlenmesine karar verildi.”

Fitrenin, kişinin bir günlük yiyeceğine denk gelmesi gerekir. Bizim geleneğimizde bu “bir günlük yiyecek” 2 ÖĞÜN’dür. Yani bizim geleneğimizde 3 öğün yemek yok. Yani, sabah ve akşam. Sünnet olan ise, “Savm-u Davud”dur. O da bir gün yiyip, bir gün oruç tutmaktır. Yani bir gün; gün doğmadan ve gün battıktan sonra yiyecek ve arada hiçbir şey yiyip içmeyeceksin. Bir gün de gün doğduktan sonra ve gün batmadan yiyip içecek arada su içebilecek, meyve sebze, ya da fındık, fıstık, hurma yiyebileceksin demektir. Ama yine öğle yemeği diye bir yemek yoktur.

Peki biz fitreyi, vereceğimiz kişiye göre mi, kendi yiyip içtiğimize göre mi vereceğiz. Sahih gelenekteki gibi 2 öğün üzere mi, 3 öğün üzere mi vereceğiz?.

Bana sorarsanız, yetişkinler için kendi mevcut haline göre, daha küçükler için de aile fertlerine bağlı olarak, verenin bir günlük, ortalama gıda giderlerinin toplam bedeli kadar olmalıdır. Yani gıdanın fiyatı değil, sofra maliyeti kadar! Onun için Diyanet’in rakamı bu anlamda bana göre, ortalama bir bilgi olarak sembolik bir değer taşır. Bu konuda herkes kendi sofrasına baksın. “Hale münasip fitre” benim için takvaya daha uygundur. Kaldı ki, fitre dışında sadaka da olmalı. Zekat da zaten ayrı bir bölüm olarak, mal sahibinin hesabına yazılan bir borçtur!

Hesaplamak zor geliyorsa, ailece kahvaltı, öğle ya da akşam yemekleri için sıkça gittiğiniz “Restoranlar”da ödediğiniz kişi başı ücrete bakın, sizin fitreniz odur!

Hayırlı ramazanlar. Dualarda buluşmak umudu ile. Kitap, “Dualarınız olmasaydı ne işe yarardınız ki” der. Peygamberimiz de “Kabul olmayan dualardan Allah’a sığınırım” der. Duası kabul olanlardan olalım inşallah. Cahillikten, zulümden, fısktan, fitneden Allah’a sığınalım. Selâm ve dua ile.