Evet destek olmayabiliriz ve buna gücümüz yetmediği için köşemize çekilebiliriz.  Bari köşemize çekilirken birazda susalım.  Bunun için biraz ar lazım.

Haya etmek konuşurken çok mu zor ?

Bütün bir basın hep bir ağızdan Hamas yanlış yaptı. 

Gören de şöyle zannedecek:

Filistin halkı durduk yere eylemler yapıyor ve İsrail’e zulüm ediyor. Bunlar çıldırmış olmalı.

İbadet özgürlüklerini elinden alan bir İsrail mi var ?
Gece uyurken dozerler ile evleri mi yıkılıyor ?
Küçük çocuklar babalarının yanında kurşuna mı diziliyor ?
Bütün bunlar yapıldı da dünya sesiz mi kaldı? 
BM İsrail için önlem almadı mı ki Hamas durduk yere eylem kararı aldı?
Konuşmak adına konuşmanın tek bir adı var ardan uzak olmak.

Sandalyede olman seni paklamaz denilerek katledilen bir şehidin sözlerine biraz olsun kulak kesilmekte fayda var sanırım.

’Ey Rabbim! Zindan benim için Siyonistlerin gayrimeşru işgallerini onaylamaktan, meşru olmayan bir hakimiyeti meşru görmekten hayırlıdır.’’

Allah’ın yardımıyla, er ya da geç zafer bizim olacaktır. Dünyada çeşitli devletler bulunuyor. Güçlü her zaman güçlü olarak, zayıf her zaman zayıf olarak kalacak değildir. Yarın inşallah güçlüler biz olacağız. Vatanımızın ve topraklarımızın bütün parçalarını kurtaracağız. Onurla ve zaferle oraya döneceğiz. Böylece orada Allah’ın sözü yüceltilecek, Allah’ın kelamı en yüce kelam olarak haykırılırken, inkâr edenlerin kelamları en aşağı dereceye düşecektir…”

Siz ey Müslümanlar!

Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında?

Bir halk yok mu?

Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?

Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!

Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı?

Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; “Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et!” diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?

DİKKAT :

Bülent Arınç Bey gibilere Şeyh Ahmet Yasin’in ihtarıdır!

Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın! Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! 

Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!
Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!

Filistin’de yaşananlar tarihsel bir zulümdür. Bugün yaşananları değerlendirebilmek için geçmişte yaşananlara hâkim olmak gerekiyor.

1917’de İngiltere tarafından toprakları Siyonistlere vadeden Balfour Deklarasyonu ile Filistin Davası başladı. 

%6’lık nüfusa sahip olan bir azınlığın bir ülkenin tamamına yakınını ele geçirilmesinin kabul edilebilir tarafı var mıdır?

Bu demografik dengeyi bozmak üzere çok ciddi katliamlara başladılar.  Dünden bugüne siyonist zulüm hep devam etmedi mi? Bugün Hamas bahane ya dün!

Yaptıkları katliamlar ile  Filistin nüfusunun en az yarısının göç etmesine neden oldular.

Barış kelimesi tek taraflı bir duruş ile anlam kazanamaz. İşgal edilmiş  topraklarda bitmek bilmeyen bir zulüm hep süre geldi.

Filistin haklının barışsever bir halk olduğunu fakat maruz kaldığı zulümlere karşı direnmek zorunda kaldığını belirtirken Yaser Arafat’ın, “Ben buraya bir elimde zeytin dalı diğer elimde tüfekle geldim. Elimdeki bu yeşil zeytin dalı hiçbir zaman düşmeyecektir” sözünü hiç unutmamak gerekiyor. 

İsrail’in zulümlerini unutup Hamas’ı kınamak ve oradaki halkın direniş gücünü kırmaya dönük her algı bir ihanettir. Suskun bir güruh ve direnişe darbe vurma eğiliminin insani hiç bir yönü yoktur. Ukrayna’yı yalnız bırakmayan büyük güçler nerede? Hadi onlar  kendilerinden olandan yana suskun ya biz...

Uluslararası toplumun bugün Rusya’ya karşı koyduğu tavrı İsrail’e karşı uygulamamasını bir çifte standart olarak görmemek doğru bir davranış mı?

Uluslararası toplum, Rusya’ya karşı alması gereken tavrı nasıl gösterdiyse ve bunu bir işgal olarak tanımladıysa aynısını Filistin’de de yapmalıydı.

Filistin halkı aynı zulümleri on yıllardır yaşıyor ama maalesef ne Avrupa ülkelerinden ne Amerika’dan, Ukrayna’yı savunan seslerin benzerini hiç duyamadık. Ne İsrail’e yaptırım uygulandı ne işgalci olarak tanımlandı ne de zulümlerine karşı bir engelleme yoluna gidildi.

Geçen on yıllar boyunca hiçbir şekilde Filistin hakkı  teslim olmadı. Haklı  mücadelesini sürdürdü. Destek olamıyorsak bari kınamayalım. Şunu  çok iyi biliyorum ki haklarını elde edinceye kadar devam edecek bu direniş.

Konvansiyonel silahları olan bir İsrail’i  daha çok saldıracak deyip direnişi haksız göstermeye çalışmak kurdun ekmeğine yağ sürmekten öte bir şey değildir. Hibrit savaş tekniğini kullanmaya çalışmak küçümsenecek bir durum değildir.  Biliyoruz ki zalim ancak güçten anlar.  İslami bir duruş üzerinden bazı eleştiriler yapılabilir. Sivillere dönük yanlış hareketler eleştirilebilir...

Ancak bu niye hareket yapıldı demek değildir.

Eleştirmek dedim ama o halkın psikolojisini iyi analiz etmeden yapılacak her eleştiri sadece direnişe gölge düşürür.  Evleri yakılmış, babasının dizi dibinde vurulmuş çocukların cesetleri manşet edilmiş bir halkın psikolojisini bilmek çok zor olmasa gerek...

Filistin halkı yalnız değildir. Yardım edebilme gücümüz olmayabilir buna da eyvallah ama eleştirmek için orada olanları iyi bir empati yeteneği ile sorgulamakta zor olmazsa gerek.

Zalimler için yaşasın cehennem.