Acının dibine kadar zirve yaptığı zamanlarda geçiyoruz çoğumuz.  Zulmedenler dolu dizgin mazlumlar feryat figan...

Uyarıcı görevi olan bizler ise iki büklüm.  Kendi coğrafyamızda sesini soluğunu kesilmişler olarak yaşayan bizler nasıl sınırlar ötesine dil uzatabiliriz.  Ağzı olan konuşuyor.  Hakikat ise çıkarlarımıza hizmet ediyorsa hakikattir. Çıkarlarımıza ters düştüğü yerde bizler hakikatin en acımasız düşmanı kesilebiliyoruz. Kardeş bildiğimiz zarara doğru gittiğinde konuşmak yerine susmayı tercih diyoruz. Bazen keşke sadece susabilsek  diyorum. Çoğu  zaman alkışlamayı tercih edenler oluyoruz ki Allah muhafaza birlikte uçuruma doğru yol alıyoruz.

Bizler her yerde ‘LA’ demeyi  davranış edinenlerdik. Birlikte yol almak ve iyiye kavuşmaktı duamız.  Bizden olan ya da olmayan değil haktan yana olan  ya da olmayanlar  diye tavır koyacaktık.  En azından  böyle ahidleşmiştik...

*Ne Oldu Bize?*

Bak işte canım bir ordu olmuşsunuz

Can vermişsiniz yeşil sarık uğruna

İşte kainat bizim ellerimizde

Hüseyin canım…

Küfrün bağrında yeşermiş ormanlarız

Kıskanır bizi güneş ay ve yıldızlar

Tanısın dünya bilsin biz müslümanız

Hüseyin canım…

Nerden nereye...

Şeyh Uçmaz, Müridi Uçurur.

Bizler sigorta görevi görenler olmak zorundayız.

Zor zamanlarda destek olmak ve dik durmak ayrı şeydir deyip ve bunu hissettirip yeri geldiğinde en net şekilde dur diye bilenler olmak zorundayız.

Zorunlu karma eğitim dayatmasının  oluşturduğu zulmü , 6284’ü, fiyat terörünü, bizden deyip susulan bürokratik ihalecileri ve hırsızları, rüşveti, kibri, çok korumalı belediye başkanlarını ve çok lüks binalarını... Bizler değil de kimler konuşacak.

Bunlar islami değerler üzerine konuşanlar ve bu söylemler ile halkın karşısına çıkanlar olmasaydı umrumda dahi olmazdı. Hz. Ömer nasıl vefat etti ve nerede şehit edildi konusu bütün inananlar için en iyi yön levhasıdır sanırım.  Hz. Ömer’in makamını temsil edenlerin de kendileriyle birlikte  camide namaza duranlara tarih şuuru ile bakmalarını ümit ederim.

“Ey İnananlar, and olsun ki, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Allah’ın Resulü (Hz. Peygamber) en güzel örnektir.” 

(Ahzâb, 33/21).

“... Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah’tan sakının, doğrusu Allah’ın cezalandırması çetindir.” 

(Haşr, 59/7)

“Ey Muhammed! Eğer sana cevap veremezlerse, onların sadece heveslerine uyduklarını bil. Allah’tan bir yol gösterici olmadan hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Allah zalim milleti şüphesiz ki doğru yola eriştirmez.” (Kasas, 28/50).

Peki bugün din üzere konuşan ve dindar  olduğu düşünülen, fakat

Dine karşı savaş açan dinciler ne yapı­yor ?

– Birbirlerine karşı ağızlara alınmayacak küfürler ederek söz dalaşı ediyor.

– Asıl meseleler dururken   popüler gündemin peşinde koşarak  halkın hakikate ulaşma arzusuna gem vuruyor.

- Çıkarlarını korumak adına doğru yada yanlış fark etmeksizin  alkışı marifet sayıyor.

- Bugün yanlış dediğine yarın alkış tutabiliyor.

- Hakikaten yana olmak yada olmamak üzere değil bizden ya da bizden değil şeklinde bir duruş ortaya koyuyor...

Sonra mı ?

Deizm neden hortladı? Kimse neden işini düzgün yapmıyor?

Aile yapısı neden dağılıyor?

..vb. sorular ile de gündemde yer edinmeye çalışıyorlar.

Kerbela zulmü öncesi ve sonrası minberde hutbe  okuyan dinciler aklıma geldikçe, Haccac dönemi dinciler aklıma geldikçe kendime dönüp  aynı soruyu haykırıyorum  bu dinden ne istiyorsunuz ?

Uzatmayayım…

Çünkü uzatmayıp bu düşüncede olanların, halkı dinden soğut­mak için ellerinden geleni yapmalarına fırsat vermemek lazım!

İşin özünde gayeleri  Müslü­manları, hurafe bataklığı­na çekerek cahiliye dönemi­ni hortlatmak,

Aydınlık İslam’ı katletmek istiyor!

Ne yazık ki susarak bunlara çanak tutuyoruz. Öyle ya…  Bilinmeyen din, en kârlı ticaret ve siyaset araçlarından biri değil mi?

Bu nedenle bu dönemde:

Para hırsıyla yanıp tutu­şan makam sevdalısı alkışçılar  ile sihir-büyü yapan din dışı  hokkabaz sayısının olağanüs­tü artması tesadüf mü? İlah edindiklerine teslim olanlara ( dincilere)meydan okumak zamanıdır.

 *Bunları söylemek için din üzerine ihtisas yapmaya gerek yok sanırım !*

Sokakta okumaktan en uzak adamın dahi bildiği  temel kaideler:

 *İslam göre  yönetici hangi özeliklere sahip olmalıdır?*

• Akl-ı selim sahibi olmak: Aklı selimin alameti, kişinin, Allah’ın razı olacağı ameller yapması, Allah’ın gazap edeceği, gazabını celbedeceği kötülüklerden sakınmasıdır.

• Kabiliyet: İdareceilik ve yöneticilik çok üstün bir kabiliyet ister. Kabiliyeti olmayan kişilerin böyle bir işe talip olmaması gerekir.

 *Islama göre ekonomik hayatı olumsuz etkileyen uygulamalar nelerdir?*

Faiz, rüşvet, hileli satışlar, yapay olarak fiyatlarla oynama, karaborsacılık gibi faaliyetler ekonomik hayatı olumsuz etkileyen uygulamalardır. İslam’da normal yollarla ticaret yapıp kar etmek helaldir ancak karaborsa gibi insanlara pek çok zararı bulunan yollarla aşırı kar elde etmek helal değildir.

*Islamda siyaset ne demek?

İslam dininin kutsal ve şerefli saydığı yönetme anlayışında   yalanın yeri yoktur. Diğer bir ifadeyle siyasetlerini yalan üzerine kuran kirli siyasilerin İslam dininde, Kur’an-ı Kerimin savunduğu temiz ahlakta yerleri yoktur. Kur’an-ı Kerim’in emrettiği siyasette, kişilerin değil, toplumun, tüm insanların menfaati ön plandadır. Allah’ın bir adı da Hak’tır. Hak ve adalete dayanmayan bir siyaset, İslam inanç ve ahlakıyla bağdaşan bir siyaset değildir.

Her yönüyle iyi olanın egemen olması için kişilere değil hakikate aşık bir anlayışın alkışlanması gerekiyor. 

 Bu da toplumun bilinçli, eğitimli ve dürüst bir düzeye sahip olmasıyla mümkün olabilmektedir...