Sahtelikler kuşatmış her yanımızı… Mecrasından sökülüp atılmış her şey… Her şeyin enflasyonuyla yaşamaya alışmaya çalışıyoruz. Gerçeklerin gerekçelerle kol kola parende attığı bir devir bizim ki… Sahtelikler… Aslını yere çalan suretler çağı… Viran olup giderken hakikat bağı… Bülbülün avazı ne kadar da yanık! Bir karamsar yürüyüş sanki hissemize düşen… Seher vaktine erişirken uyur uyanık…

Rakamların da kuşatması var ömrümüzde… Çokluk ve yokluğun kucak kucağa bir sualin içine yuvalanması duyduğumuz. Sütten kesilmiş bebekler gibi bakıyoruz ötelere… Dün… Ulaşılamayacak kadar uzaklaşırken… Bugün ve yarın arasında bir yerde… Muhasebeleştiremediklerimiz elinden şaşkınız! Köşeye sıkışmanın derdi mi büyük? Yoksa köşeyi dönmenin derdi mi? Köşe bucak müdafaa halet-i ruhiyesi daha mı kavi bir dert? Dert mevzuu çok sert! Rakamlar ve makamlar arasında gidip gelen bir tren gibi emel… Çatı bir tuhaf… Duvarlar mübalağalı… Kurguların kuruntusunda diz çökmüş takatsiz bir temel…

Takvimler de kuşatmış inceden bizi… Mevsimlerin yeknesaklığı tevatürden öte değil… Sırrını yitirmiş aynalar gibi zaman… Puslu sabahların kör ikindilere koşturuşunda yorgun düşmüşüz! Meğer şu fanilikler diyarında sandığımızdan da öte düşmüşüz… Kırılgan düşüncelerimizi alçıya alacak kadar da takatimiz yok… Gözler doyumsuz ve gözler aç… Gönül mü? Aldığı darbelerin eseri olsa gerek… Sükûttan gerisine tok!

Kaht-ı rical demidir bunca kuşatılmışlıktan bizar ettiren… Liyakat salıncağının kopuk ipine tutunarak sallanıp duran manzara… Baştanbaşa yara… Paletinde renkleri esir düşmüş ressamın dalgın bakışı gibi… Ufuk… Daralırken bizatihi kara… Edilgen bir rüzgâr esiyor nicedir. Buralı olmayan bir rüzgâr… Başkalaşmış… Laçkalaşmış… Serinliği tedirginlik yüklü… Ferahlık dersen muamma… Hayatın pahalılaşırken, insanlık ve/veya adamlığın ucuzlaması… Mukadderat der geçeriz ya… Geçen geçtiğiyle kala kalmış hep…

Kuşatılmışlıkta nirengi noktalarımızı berhava ettiler. Meselesiz ve mesnetsiz değiliz lakin… Pergelin sabit bacağı da seyyarlaştı. Yüzergezer bir akılla menzil bulunur mu? Peki ya varışımız? Tek teselli Hak’ka yalvarışımız…

Görelim Mevla Neyler… Neylerse güzel eyler!