2006 Ocak ayında Doğu Anadolu bölgesinde olağandışı şeyler oluyordu! Asya’dan geldiği öne sürülen Kuş Gribi nedeniyle tavuk itlafları başlamış, salgın haberleriyle Türkiye’nin gündemi bir anda değişmişti! Neler oluyordu?

O günler de oradaydım! Van ve Ağrı’da!

Bölgedeki tüm kanatlı hayvanlar toplanıyor, yerleşim merkezlerinden uzakta gaz verilerek öldürülüp kireçlenip toprağa gömülüyordu.

Ürkütücü haber önce Van’dan gelmişti!

İddiaya göre ‘’bahçede daha önceden ölmüş bir tavuğu bulan çocuklar annelerine pişirtmiş ve yemişlerdi. Aynı aileden 3 kişi hayatını kaybetmişti.’’

Ancak ilginç olan ölüm sebebinin açıklanamamasıydı.

Daha sonra ise Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Faik Öner bir açıklama yapıyor, yaptığı açıklamada; ‘’sabah 05.30'da 7 gündür hastanelerinde tedavi gören Hülya Koçyiğit'i solunum cihazına bağlı olarak yoğun bakımdayken kaybettiklerini’’ belirtiyordu! Öner, bu hastadan ‘’numunelerinin alındığını, ancak kesin olarak kuş gribi teşhisinin konulmadığını’’ kaydediyordu…

Kesin teşhis, Kuş Gribi değildi.

Fakat bölgede özellikle Ağrı’nın köylerinde bazı vatandaşlar şunu söylüyordu: “Bir-iki kişi geldi, etrafa bir şeyler attı, bazı tavuklar öldü. Sonra siz geldiniz, hastalık var diyorsunuz ve bütün kümesleri boşaltıyorsunuz.”

Bu iddiayı defalarca duyduktan sonra ‘’Kuş’’ Gribine, ‘’Puşt Gribi’’ demeye başlamıştık.

Kuş Gribi iddiasıyla hastaneye kaldırılan veya hayatını kaybedenlerde “Kesin olarak” kuş gribi teşhisi konulamıyordu. Yani yoktu.

Ve Sayın Erdoğan, bu işte bir oyun olduğunu görüp son noktayı koydu.

"Bu ülkemize, sanayicimize, esnafımıza ne getirir ne götürür bakmak lazım. Medyanın bunları şok şok şok olarak, afaki bir şekilde anlatması sektörü sıkıntıya sokar. Vatandaşlarımız müsterih olsunlar. Endişe ve korkuya mahal yoktur" dedi.

Kuş Gribi konusu bitti.

Ellerimizle itlaf ettiklerimiz dışında ne tavuk öldü, nede hasta vak’ası çıktı ortaya.

14 milyon kanatlı hayvan imha edildi.

Beyaz et sektörü çöktü.

Kaybeden Türkiye oldu.

Bu gelişmeler ise ‘’kazananın’’ haklı olduğu dünyada, bizim için kötü bir anı olarak kaldı.

Kanatlı hayvanların telef edilmesiyle bir başka sorun karşımıza çıktı.

Kene.

Kanatlı hayvanların itlafından sonra besin zinciri bozulduğu için haritada bile yerini hemen gösteremediğimiz ‘’Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’’ hastalığıyla tanıştık.

Keneleri yiyerek ekolojik dengeyi düzenleyecek kanatlı hayvan kalmamıştı köylerde.

Ardından 2009 yılında Domuz Gribi ortaya çıktı. Halkta paniğe neden oldu.

Milyonlarca dolarlık aşılar ortaya çıktı. AK Parti iktidarlarından önce olmayan bir durumla karşıkarşıya kalıyorduk! Hiç bilmediğimiz garip gripler ve hastalık biçimleri ortaya çıkıyordu. Sanki birileri Türkiye’ye yönelik ‘’biyolojik saldırılar’’ düzenliyordu.

Sn Erdoğan “Domuz Gribi’’ aşısı olmayacağını açıklayınca bu garip gribinde önü bıçak gibi kesildi. 2009’dan bu güne, bu garip gripleri görmüyoruz.

Şimdi ise Korona Virüsü gündemde!

Ancak Korona virüsünden önce Karadeniz bölgesinde yine Çin’den geldiği söylenen bir böcek türü hızla yayılmaya başladı. Şu ana kadar Türk ekonomisine zararı 1 Milyar Dolar.

Fındık başta olmak üzere 300'den fazla ürüne zarar veren "kahverengi kokarca" kamuoyunun dikkatinden kaçtı! Evet bu kez hayvan yada insana yönelik bir tehditle karşı karşıya değildik ama bitkilerimiz hedefti! Hem de dünyanın tüm ihtiyacının büyük bir oranını karşıladığımız fındık’tı hedef!

Prof. Dr. Celal Tuncer, "Kahverengi Kokorca, bulaştığı yerde kaliteyi ve verimi yüzde 50 düşürüyor. Hasarlı fındık oranı yüzde 20’yi buldu, ekonomiye ise 1 milyar dolar zararı var" diyordu!

Şuan bilinen tek mücadele yöntemi ise Japon Samuray Arısı.

Bugün ise gündem; Korona virüsü!

Herkesin, olası tehtid üzerinden daha Çin’deki durumun bile net olarak anlaşılmadığı, dedikodudan öteye bilgilerin olmadığı bir zamanda

Web sitemiz Habervakti.com Genel Koordinatörü Bülent Deniz şok bir iddiayı gündeme taşıyordu! Bizzat kendisinin hazırlayıp sunduğu Derin Gerçekler programında Çin'de ortaya çıkan ve tüm dünyayı tehdit eden Korona virüsünün yıllar önce The Pirbright Institute tarafından patentinin alındığını açıklıyordu! Program yorumcusu Dilipak bile şaşkınlığını gizleyemiyor ‘’Şaka yapmıyorsun değil mi?’’ diye sorma ihtiyacı duyuyordu!

Deniz, ''Pirbright Enstitüsü’nün arkasında ki finansal gücü’’ ise şu sözlerle açıklıyordu: ‘’Bill & Melinda Gates Vakfı, hayvan ve insan sağlığını destekleyen Pirbright Hayvancılık Antikor Geliştirmesi Merkezi'nin arkasındaki finansal güç çıktı. Aynı zamanda 'Koronavirüs'ün patentini alan enstitü bu...''

Korona Virüsünün pataneti bile alınmış.

Nereden?

ABD’den

Kim almış?

Bill & Melinda Gates Vakfı!!!

ABD, Bill Gates’e Haksız Rekabet soruşturması açmış ve 400 Milyar Dolar zarar etmesine neden olmuştu.

Aralık 2011 tarihinde Bill Gates, Çin ile Nükleer çalışmalar yapacağını açıkladı. Bill Gates, Çin’li yetkililerle birlikte Pekin’de yaptığı basın toplantısında, elektrik santrallerinde kullanılacak yeni reaktörün uranyum zenginleştirilmesine gerek duyulmayacağını da vurguladı.

Gates, Çin’in Bilim ve Teknoloji Bakanlığı’ndaki basın toplantısında proje için 1 milyar dolar ayrıldığını bildirdi.

Aynı Bill Gates, Trump yönetiminin savaş açtığı Huwei ile birlikte çalışmanın yollarını aradığını açıklamaktanda geri kalmadı. Son açıklamasında: "Huawei, düşük maliyetli 5G ürünleri üretiyor ve diğer şirketlerle rekabet ediyor. Bu rekabet diğer şirketlerin de fiyatalarını indirmesine neden oluyor. Bu, iyi bir şey. Huawei, her zaman yenilikçi bir şirket oldu.” Diyordu…

Eylül 2019 tarihinde Bill ve Melinda Gates Vakfı üçüncü Goalkeepers raporunu yayımladı. Vakıf Başkanı Bill Gates, basına verdiği demeçte; ‘’Çin'in birçok alanda uluslararası topluma örnek oluşturduğunu ve kalkınma alanında Çin'le iş birliğini güçlendireceklerini’’ söyledi.

Dünya Ekonomik Forumu ve Bill and Melinda Gates Vakfı’yla ortaklığı olan John Hopkins Center for Health Security’nin, 18 Ekim 2019’da New York’te düzenlediği etkinlikte virüs salgınıyla ilgili pandemiksimülasyon çalışması yapıldığı öğrenildi.

Çalışmanın, Çin’in Vuhan bölgesinde ilk hastalık vakasının bildirilmesinden yaklaşık altı hafta önce yapılması ilginçti.

Virüsün dünyada yayılma hızını ve olası yayılma bölgesini gösteren simülasyonda, Türkiye’nin de etkilendiği görülüyor.

Bilim sitesi Activistpost.com, Gates Vakfı çalışmasıyla ilgili ise şu bilgileri aktarıyordu:

“Bu raporda 18 Ekim 2019 günü New York kent merkezinde yapılan Etkinlik 201’e içeriden bakacağız. Etkinlik 201, Dünya Ekonomik Forumu ve Bill and Melinda Gates Vakfı’yla ortaklığı olan John Hopkins Center for Health Security’nin ev sahipliğinde düzenlenen yüksek düzeyde bir pandemi çalışmasıdır.’’
Koronavirüsle ilgili pandemiksimülasyon çalışması, söz konusu virüsten ötürü Çin’in Vuhan bölgesinde ilk hastalık vakasının bildirilmesinden yaklaşık altı hafta önce yapıldığı için çok şaşırtıcıdır. Böyle şeylere inanıyorsanız, ‘’rastlantının böylesi’’ diyebilirsiniz. Bir diğer etkileyici bağlantı, Bill and Melinda Gates Vakfı’’nın koronavirüs salgınına ilişkin pandemiksimülasyona sadece katılmak ve kurgulanmasına yardımcı olmakla kalmaması, aynı zamanda ölümcül koronavirüs için patent sahibi ve şimdiki krizi çözmek için bir aşı üzerinde çalışmakta olan gruba fon sağlamakta olmasıdır.

Burada da inanılması zor bir rastlantı var.

Tüm bu bilgiler, birilerinin “Koronavirüsten haberleri var mıydı?” sorusunu gündeme getirdi.

Peki, Gates’in gerçekten haberi varmıydı? Biyolojik Silah olarak mı kullanılacaktı?

Bu artık zamanla ortaya çıkacak bir gerçek.

Peki hal bu iken Çin ve dünya neden bu virüse kurban oldu?

Çin artık askeri ve ekonomi alanlarında her yerde Rusya ile birlikte ABD’nin karşısına çıkıyor.

Trump yönetimi başa geldiği günden bu yana Çin ile sorunlu. Çin, ABD’ye karşı tavrını başta Avrupa olmak üzere tüm dünyadaki pazar gücüyle elde etti. Çünkü Çin neredeyse artık dünyanın tek başına imalathanesi.

Geçmişte kopya-taklit ürünlerle sahada olan Çin şimdi Japonlardan daha ileri bir teknolojiye sahip. Ve kendi tasarımlarını-ürünlerini piyasaya sürüyor.

En önemlisi ve bizi de yakından ilgilendiren tarafıyla Çin, Asya ve Avrupa arasında Demir İpek yolunun başlangıç noktası.

Avrupa-Asya ve Ortadoğu pazarını elinde tutmak için gerektiğinde ülke işgal eden, katliamlar yapan ABD’nin ise hiçbir şekilde desteklemediği hatta engel olmak için türlü oyunlar çevirdiği bir proje.

Dünya’nın imalathanesi konumunda olan ve İşgal edemediği Çinlileri, seddin arkasında tutmak için bunu yapmış olma ihtimali oldukça yüksek.

Çinliler ve ürettikleri ürünler ise şimdilik, seddin arkasına hapsolmuş gibi görünüyor ve virüsün aşılarının ilk testi ise en erken Nisan ayında başlayacak.

Korona Virüsü de bence Puşt Gribi’nden çok daha etkili bir Biyolojik-Ekonomik silah olarak kullanıldı.

Demir İpekyolu veya Bir kuşak Bir Yol projesi başta olmak üzere Çin’in ve diğer ekonomi ortaklarının önüne Korona virüsü ile Çin seddinden daha güçlü bir set çektiler.

Çin, adeta karantinaya alındı!