Kitapseverler Ahmet Mithat Efendi'nin Çingene adlı romanını mutlaka okumuştur. Romanda genç bir beyzadenin güzel bir Çingene kızına aşkını anlatırken konuyu Tanzimat döneminin temel düşünsel eksenlerinden medeniyet ve medenileşme kavramları çerçevesinde ele alır. Eser, Çingene sevgili dışında, Hintli bir öğretmen ve Ermeni bir ressamın da dahil olduğu, etnik açıdan heterojen bir çevre içinde kurgulanır.

Bedri Rahmi Eyüpoğlu'nun unutulmaz Karadut şiirinin ilk dizeleri "Karadutum, çatal karam, çingenem/ Nar tanem, nur tanem, bir tanem" çoğumuzun ezberindedir.

Emir Kusturica'nın yönetmenliğini yaptığı 1988 yapımı Yugoslav filmi Çingeneler Zamanı'nı hatırlayanlarınız vardır. Kusturica'nın en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilen yapıt, aynı zamanda tamamı Çingenece çekilen ilk sinema filmidir.

Hatta bu film ile ilgili İzmir'de neşrettiğimiz Rind dergisinde Emin Gürses isimli bir arkadaşım "Ben bir çingeneyim gümüş zurna neyime" başlıklı bir yazı kaleme almıştı.

Çengi mi Çingene mi?

Çingeneler; Avrupa’nın çeşitli yerlerinde, İran, Belûcistan gibi Asya memleketlerinde, Mısır, Kuzey Afrika ve Amerika’da yaşayan, fizikî görünümleri ve mizaçları, yaşama tarzları ve dilleriyle diğer milletlerden ayrılan gezici bir topluluktur. Türkiye’de Çingene adıyla bilinen bu topluluk, farklı şekillerde de adlandırılıyor.

Çingene kelimesinin kökeni hakkında kesin bir bilgi yoksa da kelimenin Brahman kitaplarında paryalara verilen ‘çandala’dan geldiğini ileri sürenler mevcut. Ayrıca Çingene sözcüğünü athinganus kelimesiyle ilişkilendirenler var.

Kökenlerinin Hindistan’a dayanmasından hareketle “mûsikiye âşina, dansöz” anlamındaki toyeng ile İndus sahillerinde yaşayan ve çangar/ zingar adı verilen halklarla bağlantılı olarak bu adla anıldıkları kabul edilir.

Bunlara Türkiye’de halk arasında  pırpırı,  karaoğlan, Araplar arasında ğacer (Gacî), Zut ve sayâbice, Finlandiya’da  mustaläinen /kara, Macaristan’da faraonépe/Firavun kavmi, Firavun  oğulları, Yunanistan’da zapari, Doğu Ermenileri arasında Boşa/Poşa deniliyor. Fakat Çingeneler kendilerini rom/romany/insan, bazende  kalo/kara diye nitelendiriyor.

Türkiye'nin ünlü Çingeneleri…

Türkiye’de müzik sektörünün birçok icraatçısı, solisti halk arasında Çingene olarak adlandırılan etnisiteye aittir.  Birçok müzisyenin Çingene asıllı olduğu kamuoyunun malûmu. Kendisi de bir Çingene olan emekli demiryolu müfettişi Mustafa Aksu, çıkıp "Türkiye'de Çingene Olmak" kitabını yazmasa Türk toplumunun bir parçası olan Çingeneler hakkında bu denli bilgi sahi olamazdık. Ama onun yazdıkları bir kenara, malumu ilan bile yürek ister.

Kimler yok ki içlerinde. Cansever, Türkan Şoray, Ebru Gündeş, Hüsnü Şenlendirici, Sibel Can, Sibel Turnagöl, Sadri Alışık, Safiye Ayla, Muazzez Ersoy, Nalan Altınörs, Burhan Öcal, Kadri Şençalar, Kibariye, Bayram Şenpınar, Tüdanya, Mustafa Kandıralı, Orhan Gencebay, Hikmet Şimşek gibi sanatçıların yanı sıra, Nihat Erim, Atilla Karaosmanoğlu, Lale Aytaman, Turan Güneş, Sadi Somuncuoğlu, Hurşit Güneş gibi politikacı ve profesörler.

*Nihat Erim: 17 Mart 1912,  Kocaeli Kandıra  doğumlu. Anayasa Profesörü. 1971 yılında Kocaeli Milletvekili olarak girdiği Meclis'te hükümeti kurmakla görevlendirildi. Erim, 26 Mart 1971'de kurduğu hükümetin Başbakanı oldu. Türkiye'nin 12. Başbakan'ı olarak politika tarihine geçti.

15 Temmuz 1979 günü evine patlayıcı madde atılan ve bir zarar görmeyen Nihat Erim, bir sene sonra ise 19 Temmuz 1980 tarihinde İstanbul Dragos'taki Deniz Kulübünün önünde Dev-Sol militanlarının düzenlendiği suikast sonucu hayatını kaybetti.

Olay yerinde, "Faşist Gün Sazak'tan sonra faşist Erim’i de işkenceleri ve devrimcilerin katlini protesto için cezalandırdık. (Devrimci Sol)" yazılı bir bildiri bulundu. Ölümü Türkiye çapında büyük yankı yaptı, Bülent Ecevit ve Alparslan Türkeş millî birlik çağrısında bulundular, basın büyük tepki gösterdi. 22 Temmuz 1980'de düzenlenen cenaze töreni sonrası Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.

*Atilla Karaosmanoğlu: Nihat Erim'in hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı. Karaosmanoğlu o sıralarda Dünya Bankası'nda Başkan Yardımcısı olarak çalışıyordu. Ekonomiyi düzeltmek için Türkiye'ye çağırılmıştı. 10 Kasım 2013 tarihinde öldü.

Eski bakan ve iktisatçı Atilla Karaosmanoğlu, Çingene olduğu iddiasını yalanlamış şunları söylemişi: "Benim dünyanın her dininden ve ırkından arkadaşım ve dostlarım vardır. Bana göre her insan eşittir. Ancak ben Çingene değilim! Ailem Kırım ve Manisa kökenlidir. Osmanlı dönemindeki Karaosmanoğulları' ndanız.”

*Lale Aytaman: Türkiye'nin ilk kadın valisi. 1991'de Muğla Valiliği'ne atanmıştı.

Çingene olduğu iddia ile ilgili olarak Eski vali ve Muğla Milletvekili Dr. Lale Aytaman ise "Bana Çingene denilmesinden gocunmam ama her Kandıralı çingene değildir. Kitabın yazarı hiçbir mesnedi olmayan bir iddiayı ortaya atmıştır. Gerçek budur" demişti.

*Turan Güneş: Kandıralı. Anayasa Profesörü. Ecevit Hükümeti'nde Dışişleri Bakanlığı yaptı.

Ünlü ekonomist ve 24. dönem CHP Kocaeli milletvekili Hurşit Güneş'in babasıdır. Güneş, 1982'de  İstanbul'dan İzmir'e giderken, Çanakkale yakınlarında gemide geçirdiği rahatsızlık sonucu hayatını kaybetti.

*Prof. Dr. Hikmet Şimşek: Siirt Pervari doğumlu. Qereçi /Karaçi/Mutrib/Mırtıp kökenli bir ailenin çocuğu.

Ünlü Orkestra şefi. Yurt dışında plak kaydı yapan ilk orkestra şefi olarak da bilinen Hikmet Şimşek, klasik müzik alanında birçok ilki başaran müzikçilerden biriydi. Türkiye'deki ilk müzik festivallerini yönetti. Şimşek, Ankara Radyosu Oda Orkestrası ile Çoksesli Korosu'nun ve televizyon müzik bölümünün kurulmasına hizmet etti. Bu kuruluşlarda iki yıl süreyle yöneticilik yaptı.  5 Şubat 2006'da öldü.

*Sadi Somuncuoğlu: 1940 Aksaray   doğumlu. 965 yılında "Bab-ı Ali'de sabah" gazetesini çıkardı. Gençliğinde Türk Ocağı bünyesindeki faaliyetlere katıldı.  1967-1969 döneminde Türkiye'deki bütün fakülte ve yüksekokullarda Alparslan Türkeş'in talimatı ile Ülkü Ocakları'nı kurdu.

1969 tarihinde, İbrahim Metin, Halil Özyıldız ile birlikte Devlet Dergi'sini çıkardı ve bu dergide birçok yazıları yayınlandı. 1970'te Ülkü Ocakları Birliğinin kuruluşunda görev aldı. DSP- MHP- ANAP Koalisyon Hükümeti'nde Devlet Bakanlığı yaptı.

57. Koalisyon Hükûmeti döneminde Milliyetçi Hareket Partisinden Devlet Bakanı olan Sadi Somuncuoğlu, genel başkanın aksi yöndeki kararına rağmen Cumhurbaşkanlığına adaylığını koydu ve bu hareketi partide büyük tepki yarattı. Bundan dolayı da 8 Mayıs 2000 tarihinde bakanlıktan azledildi.

Yeniçağ Gazetesinin köşe yazarlığı, Milli Düşünce Merkezinin genel başkanlığını yaptı. Kanser tedavisi gördüğü Ankara'daki Başkent Hastanesinde, 28 Şubat 2022 günü öldü. Türkiye'de Çingene Olmak' adlı kitabı yazan eski müfettiş Mustafa Aksu'nun kitabındaki 'Ünlü Çingeneler' listesinde yer alan Sadi Somuncuoğlu, bu iddiaya itiraz etmişti.

*Prof. Dr. Hurşit Güneş: Ecevit Hükümeti'nde Dışişleri Bakanlarından Kandıralı Turan Güneş’in oğludur.

DYP-SHP koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'ye ekonomik konularda başdanışmanlık yaptı. 2005'te Deniz Baykal'a karşı CHP Genel Başkanlığı'na adaylığını koydu. 24. Dönem Kocaeli Milletvekili olarak TBMM'ye girmiştir.

Bunlar da yabancı Çingeneler:
Charlie Chaplin, Yul Brynner, Rita Hayworth, Cary Grant, Eva Gardner, Rahibe Tereza, Pablo Picaso, Jenefer Lopez ve George Soros.

Macaristan Yahudisi olduğu bilinen George Soros ile Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Oleksandroviç Zelenski'nin  akraba olduklarına dair ABD ve Avrupa medyasında haberler çıkmıştı. Demekki Zelenski'de Çingene.

Çingene futbolcular: Hristo Stoichkov (8/2/1966), Eric Cantona (24/5/1966) Andrea Pirlo (19/5/1979), Dejan Savicevic (15/9/1966) Rafael Van Der Vaart (11/2/1983) Ricardo Andrade, Quaresma (26/9/1983) Calon José Antonio Reyes (1/9/1983) Zlatan İbrahimovic (3/10/1981) Siniša Mihajlovic (20/2/1969) ve Galatasaraylı Hagi

Türkiye’de Çingenelerin dağılımı…

Günümüzde Çingenelerin büyük bir kısmı kendilerine Roman denilmesinde ısrarcı. Roman/ insan anlamında. ‘Roman’ sözcüğünün, kelime kökü olan “ROM” Çingene dilinde “insan” anlamında. “Roman” ise “İnsanım” demek... Romanlar, Türkiye'nin hemen her yerinde görülebilir. Büyük bir bölümü Trakya bölgesinde (Rom grupları) ve Anadolu bölgesinde (Dom grupları) bulunuyor.

Özellikle, Maraş, Antep, Adana'da; ve İstanbul'un kozmopolit yapısı içerisinde Karagümrük, Tophane, Sulukule, Kasımpaşa, Dolapdere, Kağıthane, Çayırbaşı, Üsküdar, Ümraniye, Esenler, Yakuplu vb. ağırlıkta olmak üzere hemen bütün semtlerine dağılmışlardır.

Bulgaristan'dan göç eden Romanlar özellikle Kayseri, Adana, Osmaniye, Sakarya ve Çorum'da yaşamaktadırlar.

Çorum'da, yerleşik Romanları bazen "Haymantos" olarak adlandırılıyor. Erzurum, Artvin, Bayburt, Erzincan, Sivas gibi şehirlerde bulunanlar "Poşa" veya "Boşa" ismiyle adlandırmaktadırlar.

Van, Hakkari, Mardin, Siirt'te ise "Qereçi / Karaçi, Mutrib" olarak biliniyorlar (ki "mutrib" veya "mırtıp" Arapça "müzisyen" anlamına geliyor). 'Çingene' Türkçeden Kürtçeye çeviride qereçî, cengene anlamına gelmektedir. Türkçenin kullandığı alfabeye göre qereçî, cengene ifadesinin telaffuzu qereçi, cengene şeklindedir.

Mıtrıp (Mıtırb), çalgıcı, müzisyen anlamına gelen Arapça bir sözcük. Mıtrıplar, Anadolu’da savruldukları bölgelerde farklı adlarla anılan Çingene kökenli oldukları düşünülen topluluklardan birisi. Kürtler genellikle Çingenelere Mırtıv, Qereçî ya da Bengzade derler.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da “Kürt Çingeneleri” olarak tanımlandılar. Güneydoğu’da adlandırmalar ilde ile değişebiliyor. Örneğin Bitlis’te Mırtıp, Mardin’de Dom, diğer yerlerde Kereçi deniliyor. Nitekim bunlar kendilerini Mezopoyamya içinde dom, dışında çingene diye tanıtırlar. Kendilerine verdikleri isim böyledir. Romanların alt koludurlar.

Mırtıvlar: Avcılık, şarkıcılık (dengbejlik), yaban otları, mutfak eşyaları ve çeyizlik satan, falcılık yapan, dağlamacılık (dövme), sünnetçilik, dişçilik, çalgıcılık yapan, dilencilik yapan, esmer tenli ve şehrin kıyılarında çadırlarda veya gecekondularda yaşayan müzisyen ruhlu fakir topluluklardır.

Mırtıp genellikle artık şehre yerleşmiş domlar için kullanılır bunlar normal şehirdeki insanlar gibi hayatlarını sürdürdükleri için mırtıp kötüleyici maksat taşımaz. Karaçi de şehrin dışında çadırlarda yaşayanlara denir.

Tarihten günümüze Lomlar veya Poşalar…

Batı Ermenileri Sorunları Araştırma Merkezi’nden Meline Anumyan’ın Lom ve Poşalarla ilgili araştırmasına göre; zamanında Ermeni Apostolik Kilisesi mensubu olan Romanlara Erzurum lehçesiyle ‘Poşa’ derlermiş. Zanaatları olan elekçilikten dolayı onlara bazen elekçiler veya elekçi Ermeniler de deniyormuş.

Fakat Lomların kökleri Ermeniliğe dayanmıyor; Hint-Avrupa ırkından, Hindistan’dan geliyorlar.

Romanlar, yaklaşık 10-11. yüzyılda Hindistan’dan ayrılıp Asya’ya yerleşmişler ve belli bir süre İran’da kalmışlar. Poşaların gizli dilinde, Poşaca veya Lomcada çok sayıda Ermenice kelimenin yanı sıra Farsça kelimelere de rastlamak mümkün. Bu da Lomların bir kısmının Fars İmparatorluğu’ndan, bir kısmının da Mezopotamya’dan Ermenistan’a geldiğinin göstergesi.

19. yüzyılın sonlarında Poşalar özellikle Sivas’ta yaşıyorlardı. Poşaların bir başka kısmı ise çoğunlukla Mezopotamya’daydı. Muhtemelen Timur istilalarından sonra Fırat nehrinden Erzurum’a, oradan Oltu, Kars ve Trabzon’a gelmişler; 1828’de ise Aleksandropol (Gümrü) ve Cavakhk’a yerleşmişler. Lomlar, tarihi Ermenistan sınırlarında yaşadıkları için Ermeni Apostolik Kilisesi’ne katılmışlar. Günümüzdeyse Türkiye’de yaşayan bütün Lomlar Müslümanlaşmışlar.

Türkiye’de yaşayan Lomların çoğu etnik kimliğini saklamayı tercih ediyor. Türkiye’de yaşayan Lomlar etnik kimliklerini saklamanın yanı sıra Ermeni sayılmaktan da kaçınıyorlar. Çok fazla Ermenice kelime kullandıklarının farkındalar. Türkiye’de Karadeniz bölgesinde yaşayan Poşaların büyük bir kısmı Ahıska (Meskheti) Türklerinden geldiklerini savunur. Karadeniz’de yaşayan Lomlar, Ermenice değil kendi dillerinde yani Lomca konuşuyorlar.

Lomca, Romancanın ve Ermenicenin karışımıdır. Günümüzde Lomca, genellikle yaşlı Poşalar tarafından ve özellikle gizli dil olarak kullanılır. Yapılan araştırmalar Türkiye’de yaşayan Romanları üç gruba ayırıyor: Romlar, Domlar ve Lomlar (Poşa). Romlar Türkçe, Domlar ise Kürtçe konuşuyor. Ermeniceye yakın olan Lomca konuşan Lomlara Poşa deniyor.

Bazı araştırmacılara göre Poşa ismini Lomlara, Ermeniler vermiştir. İran üzerine araştırmalarıyla tanınan Vardan Voskanyan, bunun nedenini Lomların ‘p’ ve ‘ş’ harflerini çok fazla kullanmalarıyla açıklıyor. Lomların günümüzde Türkiye, Gürcistan ve Ermenistan devletleri sınırları içerisinde yaşadığı biliniyor.

Lomlar, Türkiye’de şu bölgelerde yaşıyorlar: Artvin’in Şavşat, Arhavi, Hopa, Ardanuş, Yusufeli ve Borçka ilçeleri, Rize’nin Ardeşen ilçesi, Erzurum’un Oltu ve Olur ilçeleri, Trabzon, Samsun, Çankırı, Tokat, Kars, Ardahan, Sivas, Bayburt, Erzincan, Kastamonu, Gümüşhane, Nevşehir, Kırşehir, Bursa ve İstanbul.

Anadolu’nun hemen her tarafında Hay-Poşalar’a rastlanıyor. Ermenilerin yaşadığı her yere yerleşmişler, ancak büyük bir bölümü Sivas bölgesinde (Vezirköprü’den Boyabat ve Kastamonu’ya kadar) yaşıyor. Poşalar Artvin’in en yoksul kesimlerinden birini oluşturuyor. Çankırı’da yaşayan Lomlar, anadillerini Artvin’dekilere göre daha çok koruyorlar ve gizli dil olarak kullanıyorlar. 

“Poşa” sözcüğü Karapapaklar, Terekemeler Gürcüler, Çerkezler; ülkemizde ise bunların bulunduğu coğrafyalarda, mesela Göle Ağrı, Van, Erzurum, Sivas, Bayburt ve Erzincan’da yaşayanlar tarafından Çingeneler için kullanmaktadır. Kelime Gürcüce’de “boşa” şeklinde geçmekte ve “çingene” anlamına gelmektedir. Ayrıca “boşuri ena” kelimesi de “çingene dili” demektir.

Türkiye'de Kıpti olmak…

Meşhur bir veciz söz var, "merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler/ çingenenin merdi, kendini överken hırsızlığını söyler”… Bu sözde geçen Kıpti, önceden ülkemizde Çingene vatandaşları ifade etmek için kullanılıyordu. Osmanlı nüfus kayıtlarında Çingeneler, “Kıpti” olarak kayıtlıydı.

Özellikle Büyük İskender'in doğu seferi gibi büyük tarihsel olaylar sonucunda çok sayıda Mısır Çingenesi yaşadıkları topraklardan ayrılarak Balkanlar ve Anadolu'nun çeşitli bölgelerine dağıldılar. Geçimlerini başta demircilik olmak üzere çeşitli zanaatların sunumuyla karşılayan bu halklar gittikleri bölgelerde kendilerini Mısırlı olduklarını belirtmek için Kıpti olarak tanıttılar.

Günümüzde dahi halen Balkanlarda yaşayan ve atalarının Mısır Çingenelerine dayandığını söyleyen topluluklar bulunuyor. Zamanla Balkanlar ve Anadolu coğrafyasında Kıpti adı gerçek anlamını kaybederek geçimlerini göçebe zanaatçılıkla temin eden tüm esmer insanlara verilen bir isim haline gelmiştir.

Mısır’da yaşayan ve kökleri çok eskiye dayanan etnik unsura Kıptiler deniliyor. Çoğunluğu Hıristiyan Ortodoks olan Kıptiler arasında Müslümanlar da bulunuyor. Sözlükte, “Mısır halkından olan kimse” diye geçen Kıptiler, Çingene olarak da biliniyor.

Son yıllarda Fransa, İngiltere, İtalya, Avusturya ve Almanya gibi ülkelerde Kıptî kiliselerinin açıldığı bilinmektedir. İstanbul'da yaşayan az sayıdaki Kıptî cemaati, Beyoğlu Saint Antoine Latin Katolik Kilisesi'nde Arapça ve Türkçe olarak ibadetlerini yerine getirmektedir.

Trakya'da Şopar…

“Çingene” çavor – çapar’dan argo. “Çingene çocuğu” manasında bir sözcük. Şopar kelimesinin sözlük anlamı; isim, halk ağzında – Çingene çocuğu Şımarık, küstah, yaramaz gibi manaları var. Trakya'da genellikle genç Çingenelere Şopar deniliyor.

Çingene bahsinde son söz: Osmanlılarda Çingeneler, Müslüman olmalarına rağmen, “cinayet, vatana ihanet” gibi davalarda mahkûm oldukları takdirde, Müslümanlar gibi asılarak değil, gayrimüslimler gibi kafaları kesilerek cezalandırılırdı.

Müslüman Rumlar veya Patriyotlar…

‘Patriyot’ adının etimolojik kökeni, Eski Yunan ve Latin dillerine uzanıyor. Hint Avrupai dillerde baba anlamına gelen ‘peder,’ ‘father,’ ‘patris’ kelimeleri ile akraba… Latin ve Yunan dillerinde “Vatansever” anlamına geldiği gibi diğer Avrupa dillerine de Latinceden geçmiştir.  Ancak Türkiye’de bir etnik kökeni ifade etmekle birlikte buradaki anlamı “hemşeri'dir.

Bu kelime, Trakya’nın Büyükçekmece’den Tekirdağ’a kadar uzanan Marmara kıyılarına yakın yerleşim yerlerinde, bir kısım mübadilin, etnik ya da kültürel adı olarak kullanılır. Bugünkü Yunanistan’ın Batı Makedonya bölgesinde kalan, Osmanlı döneminde Manastır’a bağlı kaza statüsündeki Nasliç ve Grebne’nin taşrasında yaşayan Müslüman halka da diğer Müslümanlardan ayırt etmek için bu ad verilmiştir.

Lozan anlaşması çerçevesinde Türk ve Yunan hükümetlerinin karşılıklı olarak ahali değiştirmesini öngören Mübadele anlaşmasıyla Yunanistan’daki yurtlarını terk eden Türkler arasında Osmanlı döneminde yapısı büyük ölçüde homojen olan Türkmen ve Yörük yerleşim yerlerinden gelenler olduğu gibi özellikle Makedonya gibi, Mora gibi karışık etnik yapıya sahip olan yerleşim yerlerinden gelenler de vardı.

Mesela Kayalar, Doyran, Vardar Yenicesi, Tikveş gibi şehirlerden gelen göçmenler arasında bir tek Rumca sözcük bilmeyenler, Serfiçe, Yanya, Girit gibi bölgelerden çıkmış olanlar arasında da hiç Türkçe bilmeyenler vardı.

Halk arasında Patriyot denilen grup, Manastır vilayetinin Serfiçe Sancağı’na bağlı Nasliç ve Grebne kasabasının köylüleridir. Onları diğer mübadillerden ayıran temel vasıf ilk gelen göçmenlerin iletişim dili olarak Rumca kullanıyor olmalarıdır.

Mübadelede Büyükçekmece’den Tekirdağ’a kadar uzanan kıyı köy ve kasabalarına iskan edildiler. Bunun dışında Trakya içlerine, Anadolu’da Manisa ve Samsun gibi şehirlere de dağıldılar. Türkiye’nin genelinde sayılarının ne kadar olduğunu tahmin etmek zordur. Bununla birlikte Gürpınar’dan Marmara Ereğlisi’ne uzanan sahil boyunca ve kuzeyde Çatalca, Silivri köylerinde yaşayan kökeni Nasliç, Grebne köylerine dayanan insan sayısının yirmi binin üzerinde olduğu söylenebilir.

İlk geldiklerinde iletişim dili olarak Rumca’yı kullanan Patriyotlar, bu dili yeni vatanlarında doğan kuşağa aktarmazlar. Silivri, Çatalca, Büyükçekmece bölgesinde yaşarlar. Selanik Nasliç bölgesinden mübadil olarak Türkiye’ye anavatanlarına dönenlere verilen ad. Sonradan Müslümanlığı seçip Türkleşen Rumlar için kullanılan isim.

Devlet hafızası kim kimdir bilir. İstihbarat kurumlarında bu nedenle kan hafızasına önem verilir. Eğer Nihat Erim gibi Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı yapmış bir ismin Çingene olması söz konusu ise daha kimler kimler Çingene, Qereçî, Kıpti, Mırtıv, Roman, Poşa, Şopar, Patriyot olabilir bir düşünün?

Geçenlerde bir dostum, Çingene, Qereçî, Kıpti, Mırtıv, Roman, Poşa, Şopar, Patriyotlardan özel ordu kurup, yurtdışında özellikle Afrika'da savaşa gönderen emekli bir dindar paşanın da Çingene olabileceğini söyledi.

O dostumu iddiasını ispata davet ediyorum, bilgi verir belge gönderirse sözüm söz yayınlayacağım.