Ve yeni bir yıla girdik. Aylardan Muharrem. Yıl 1447. Hicretten bu güne 1447 yıl geçmiş. Bugün Muharremin 5. Günü. Bugün İslam dünyasının hali ortada. Tefrika almış başına gidiyor. İslam dünyası dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik ve kanaat farklılıkları sebebi ile paramparça olmuş vaziyette.

İster Gazze’ye bakın, ister dönüp içeriye bakın, al sana PKK, al sana FETÖ, al sana CHP’deki ve diğer partilerdeki ihtilaflar. Akif ne diyordu bir şiirinde: “Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile... / Adem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile! / Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir; / Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir”.

Akif Osmanlının dağılma sürecindeki günleri anlatıyor bu şiirinde. Bugünkü halimiz ortada. Fuhuş, uyuşturucu, kumar, riba, vurgun, soygun, iltimas, torpil, rüşvet ne ararsan var ahlaksızlık olarak. “Onur yürüyüşü”müz var, yerli ve milli “Karnaval”ımız var.. Başörtüsünü geçtik Dizüstü eteği ile bağrı açık mezuniyet törenine gelen “PROJE İmam-Hatip mezunu” kızlarımız var! Sahi “Aziz Millet” mi bu millet, yoksa “bunlardan bir adam olmaz” mı? Artık bir karar verin’. Övünmede, ve dövünmede üstümüze yok! Bana sorarsanız, zaten biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. İmanı kalpte tutmanın ateşi elde tutmak gibi zor olduğu bir zamana doğru sürükleniyoruz. Bu gün Gazze’de olanları hatırlayın, böyle devam edilirse, yarın varacağımız yer orası. Allah (cc) ne buyurdu, kitabında, “İnsanlar zalim, cahil ve kan dökücüdür”. “İnsanlar hüsrandadır, iman edenler, ameli salih işleyenler, Hakkı ikame eden ve sabreden, sabrı tavsiye edenler müstesna”. Yani iyiler “istisna” Aksini söyleyen, kita’daki ölçüler ışığında kendine ve çevresine baksın!

Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın!
Davranın haykırmadan nakus-u izmihaliniz...
Öyle bir buhrana sapmıştır ki, zira, halimiz:
Zevke dalmak söyle dursun, vaktiniz yok mateme!

Davranın zira gülünç olduk bütün bir aleme,
Bekleşirken gökte yüz binlerce ervah, intikam;
Yerde kalmış, na'şa benzer kavm için durmak haram! ...

Böyle açlıktan boğazlar miydi kardeş kardeşi? / Böyle adet miydi bi-perva, yemek insan leşi? / Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan... / Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan! ... / 'His' denen devletliden olsaydı halkın behresi: / Payitahtından bugün taşmazdı sarhoş naresi!

Varsa şayet, söyleyin, bir parçacık insafınız:
Böyle kansız mıydı -haşa- kahraman ecdadınız?
Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdasına?
Benzeyip şirazesiz bir mushafın eczasına,
Hiç görülmüş müydü olsun kayd-i vahdet tarumar?
Böyle olmuş muydu millet canevinden rahnedar?

Oysa her Müslüman selefi geleneğe sahip çıkmak zorundadır. Selefilik bir Mezheb konusu olamaz. Her Müslüman ehlibeyt’ten yana taraf olmak zorundadır. Bu anlamda ehlibeyt taraftarlığı mezheb konusu olamaz. Her Müslüman ehli sünnet ve cemaat ahlakı ile ahlaklanması gerekir. Ehli Sünnet ve Cemaat mezheb konusu olamaz. Müslümanlar kardeş değil mi, aynı ümmetin, aynı cemaatin üyeleri değil mi, Risalet’i kabul etmeyen, Sünneti reddeden bir kişi Müslüman olabilir mi?

Onun için her fırsatta yeniden iman edelim, dinimizi Allah’a, (cc) resul’üne (sav)ve kitab’a has kılalım demiyor muyuz. Muhkem nas ile sabit bir konuda içtihat olmaz. İçtihad olmayan bir konuda mezheb de olmaz. Mezheb, müteşabih ayetlerle ilgilidir. İhtilaflı konularda içtihad olabilir. Onun da Allah, (cc) Resul (sav) ve Kitaba esas’dan ve usul olarak bağlı olmak kaydı ile görüş farklılığından ibarettir. Kaldı ki, bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikati öbür dünyada bize gösterilecektir. Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah (cc) hayır murat etmiş olabilir. Bütün mezheb alimleri bizim için değerlidir.

Muharrem ayı, Hicri takvim’in ilk ayıdır ve İslam tarihinde önemli olaylarla doludur. Bu ay, özellikle dini ve tarihi açıdan Müslümanlar için büyük bir manevi değerlere çok büyük bir ibret dersine sahiptir. İşte Muharrem ayında gerçekleşen bazı önemli olaylar: Diğer olaylar gün olarak zikredilmese, sahihliği tartışma konusu olsa da rivayetlerde yer alır. Ama somut olan bir gerçek var o da Aşure Günü (Muharrem'in 10. Günü). Bugün bizler için artık “hergün Aşura, her yer Kerbela”. Baksanıza İran’ın nükleer kapasitesini yok ettik, balistik füze alt yapısını çökerttik, şimdi sıra Pakistan’da diyorlar. Pakistan’da da Atom bombası var ve Pakistan’da hipersonik kıtalararası füze yapma imkanına sahip.

Kimse İsrail’in sahip olduğu füzenin hesabını sormuyor ama, o Müslüman ülkelere bunun hesabını sorabileceğini düşünüyor. Yahu İsrail hakkında UCM’nin kararı var, savaş suçu işlemişler. Terör suçu var, İnsanlığa karşı suç var, kimsenin sesi çıkmıyor. Batılı ülkeler de bunun karşısında seslerini çıkartmamaktan öte, bunlara destek veriyor.

Rivayetlere, Hz. Nuh'un gemisi tufandan bu ay kurtulmuş ve Aşure Günü'nde karaya oturmuştur. Gelenekte Aşure diye bir tatlı da yapılır. Rivayet edilir ki, gemi karaya yaklaştığında geminin kilerinde ne farsa hepsini karıştırıp böyle bir yiyecek yapmışlar. Yine Anadolu geleneğinde cenaze evine yiyecek ve helva da gönderilir. Ne ilgisi var bilmem ama, Laikçi çevreler Ramazan bayramının adını “Şeker bayramı” koymuşlardı. Ramazan'ın tatlısı Güllaç’tı. Kandil simidi ve Ramazan'a has kömbe adını verdikleri ikram için tatlı yiyecekler de hazırlanırdı. Bunlar din değil, gelenekle ilgili konular. Ben bugün, Kerbela’dan gerekli dersi çıkarttığımızı zannetmiyorum. Geçmişin acılarını hatırlamak, hele de bunu bugün diğer mezheplerden olanlara karşı kin ve öfke duymaya sebeb oluyorsa, bu konu üzerinden yeniden düşünmemiz gerek. “Öfkeyi yutma” ve “Merhameti kuşanma” zamanıdır. Sevgimiz nefretimizden merhametimiz gazabımızdan üstün ve önce olmadan bir bu mücadeleyi kazanamayız.

Aynı kaynaklarda Hz. Musa ve İsrailoğulları, Kızıldeniz'in yarılmasıyla Firavun'un zulmünden bu ayda kurtulduğu ileri sürülür. Yahudi kaynakları ihtilaflı olarak yıl ileri sürülse de, hiçbir kaynakta bir tarihten söz edilmez. Hz. İbrahim, Nemrud'un ateşinden kurtuluşunun da bu ayda olduğu söylenir. Hz. Yunus, balığın karnından kurtuluşu da bu ayla ilişkilendirilir. Hz. Eyyub’un Şifa Bulması da bu ayda gerçekleştiği rivayet edilir, ancak bunların hiç birinin doğruluğu hakkında bir kanıt yoktur. Bırakın günü, ay’ı, hatta yıl olarak bile kesin bir şey söylemek çok mümkün değildir. Aşure Günü, bu olaylar nedeniyle Müslümanlar tarafından şükür ve bereket günü olarak kabul edilir. Bu günde oruç tutmak, sadaka vermek ve aşure dağıtmak yaygın geleneklerdir.

Kerbela Olayı ve Hz. Hüseyin’in Şehadeti (680, Hicri 61) Muharrem ay’ının 10. Gününde gerçekleşti. Hz. Hüseyin ve ailesi ile beraberindeki 72 kişi, Yezid’in ordusu tarafından Kerbela’da şehit edildi. Bu olay, İslam tarihindeki en trajik olaylardan biridir ve özellikle Şii Müslümanlar için büyük bir yas günüdür. Sünni Müslümanlar da bu olayı derin bir üzüntüyle anar. Kerbela, adalet, direniş ve fedakârlık sembolü olarak görülür ve bu ayda anma törenleri, mersiyeler ve oruçlarla hatırlanır.

Muharrem ayının 1. günü, Hicri takvimin de başlangıcıdır. Hz. Muhammed’in (sav) Mekke’den Medine’ye hicreti (622) bu takvimin başlangıç noktasıdır. Müslümanlar için bu ay, yeni bir başlangıç ve manevi yenilenme zamanıdır. Ve Muharrem “Haram aylar”dan, yılın ilk ayıdır. Muharrem ayında oruç tutma geleneği yaygındır. Muharrem ayı bu anlamda, Tevbe-istiğfar, dua, zikir, sadaka ve ibadetle geçirilmesi teşvik edilen bir aydır.

Bugün, CHP kongresinin akibeti belli olacak. Eğer kongre yok hükmünde sayılacaksa tekrar Kılıçdaroğlu'nun partinin başına geçmesi söz konusu. Bu durum Özgür Özel, İmamoğlu için de siyasi kariyerleri açısından belirleyici olacak. CHP bu süreçte daha şimdiden 3’e bölünmüş durumda.

CHP Ana muhalefet partisidir. Bu tartışma bu haliyle CHP içinde başlayıp bitmeyecek. Bu sürecin dış ülkelerdeki bir karşılığı olacak. CHP’deki dağılma, çözülme, yeniden yapılanma süreci diğer partileri de etkileyecek. CHP bir yol ayrımında. Aslında bu durum yarın TBMM’de grubu bulunan partilerin hepsinin başına da gelebilir. AK Parti de bu süreçten etkilenecektir MHP de. DEM de etkilenecektir, İYİ Parti de.. Ve sonuçta bu durumun Türkiye’nin sadece siyaseti değil, ekonomisine, içtimai hayatına da radikal bir şekilde çok yönlü etkisi olacaktır. Bu süreçte iktidar ile muhalefet arasında, aynı zamanda CHP içindeki kanatlar arasında ki tartışma da hoyratça bir çatışma’ya dönüştü adeta. idi. Media da yangına körükle gider gibi gitti. Yargı kararı ile de bu tartışma bitmeyecek gibi gözüküyor. Çünkü yargı kararına güven olmadığı gibi partilerde, adil bir karar değil, kendi çıkarlarına, taleplerine uygun bir karar bekliyor.

Hicri yeni yıla çok hızlı bir giriş yapıyoruz. Kenevir konusunda çok sınırlı bir iyileştirmeden söz etsek bile, iklim konusundaki yasa İstanbul Sözleşmesi'nden çok daha radikal bir şekilde toplumdan tepki alacak. Meclis bazı düzenlemelerden sonra tatile girecek. Söylüyorum bu yasaya evet diyen milletvekillerini bunaltıcı bir yaz bekliyor. Partiler de bu anlamda kendi geleceklerinden çok da emin olmasınlar, bunun faturası çok ağır olur. Millet zaten burnundan soluyor, kanser, kalp, kısırlık, kabızlık patlaması yaşıyor insanlar, intihar, öfke patlaması da öyle. Zaten kredi taksitleri ödenmiyor, icra takipleri başlamış, pahalılık almış başına gidiyor, iflaslar çığ gibi. Uysal atın çiftesi pek olur. Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder. Bastırılmış ücretler, artırılmış vergiler ve cezalarla, toplumun sabrını fazla zorlamayın.
Selam ve dua ile.