Dün hukuk açısından iki önemli dava vardı, biri İstanbul’da ve biri Kudüs’te. Birinde sanık CHP, Parti kongresi ile ve İmamoğlu hakkında bir yolsuzluk davası vardı biliyorsunuz, aynı şekilde Kudüs’te de Netenyahu’nun yolsuzluk davası vardı. Türkiye’de muhalefet, İsrail’de iktidar yargılandı.
İlginçtir, geçenlerde Lahey’de NATO zirvesi yapıldı. Lahey’de Uluslararası Ceza Mahkemesi var. Bu Mahkeme Netenyahu’yu ve İsrail hükümetini yargıladı ve savaş suçu işlediklerine karar verdi. Trump’da başından beri hem İsrail’i ve hem de Netenyahu’yu destekliyor. Suçu ve suçluyu övüyor, onlarla işbirliği yapıyorlar, bu insanlık suçu işleyen terör devletine yardım ve yataklık yapıyorlar, donatıyorlar ve istihbarat desteği sağlıyorlar. Ve Trump, UCM’de Netenyahu ve İsrail'i yargılayan hakimlerin ABD’ye gelmesi halinde yakalanıp gözaltına alınacaklarını söylüyor. Bu adam NATO zirvesinde onur konuğu, hiç kimse (Türkiye dahil) bu duruma karşı çıkmıyor, bu durumu protesto etmiyor.
Kıbrıs Rum kesimi açıkça İsrail’i destekliyor. Hatta Yunanistan İsrail’le askeri tatbikat yapıyor, Avrupalı ve Ortadoğu’dan bazı ülkelerle, toplamda 12 ülke ile, buna da kimseden ses çıkmıyor. Hakkında yakalama kararı olan Netenyahu Kıbrıs Rum kesimine, Atina’ya gidip geliyor, kimse bir işlem yapmıyor.
Uluslararası Atom Enerjisi kurumu İran’ı denetliyor ve yaptırım uyguluyorlar, ama kimse İsrail’e nükleer bombaya sahip olmasının hesabını sormuyor. Böyle hukuk mu olur? Trump açık açık İsrail’de Netenyahu’yu yargılayacak mahkemeyi tehdit ediyor. O bir kahraman, onu nasıl yargılarsınız, onunla daha büyük işler başaracağız. Burada bana düşmanlık edenler, orada ona aynı şeyi yapıyor. Buna müsaade etmeyeceğiz diyor. Bu adam hasta. Dünya bunların elinde oyuncak oldu..
Uluslararası hukuk çöktü. Artık yok hükmünde. Trump, İsrail’de Netenyahu’yu yargılayacak olan mahkemeye, davarı ertelemeleri tavsiyesinde bulunuyor. Neyse ki mahkeme bu talebi reddetti. Ancak ABD’nin baskısı sonucu MOSSAD devreye girdi ve Netenyahu’nun yargınlanması ile ilgili süreç donduruldu. Türkiye’de de ilginç gelişmeler yaşanıyor. CHP HSK seçimleriyle ilgili olarak AYM’ye gitmişti, bakarsınız yarın AYM’den seçimlerin iptali kararı çıkar, sahi o zaman ne olur. HSK konusu da mahkemelik memlekette. Mahkemelerin verdikleri kararlarda biliyorsunuz, AYM ve AİHM önemli ölçüde geri dönüyor. CHP’nin davası bugünden yarına bitmeyecek. Yolsuzluk davaları uzun sürüyor. CHP kongresi davası 8 Eylül’e ertelendi. Mahkeme ceza davasına ve görevsizlik kararına itiraz sürecinin sonucunun beklenmesine karar vermiş. CHP’liler bu durumda 4 ay daha birbirlerini yiyecekler. CHP’de sular durulmayacak, karşılıklı meydan okumalar, suçlamalar, gizli pazarlıklar yaşanacak. Önce ilke olarak “geciken adalet adalet değildir. CHP’liler bir yandan birbirini yerken, yabancı bir yandan Özel ve İmamoğlu’nu destekler gibi gözükürken, öte yandan CHP üzerinden iktidar üzerinde baskı oluşturmaya çalışacaklar. Yani yangına körükle gidecekler..
Şunu görelim, İslamcısı, Solcusu, Milliyetçisi, Liberali, Alevi’si-Sünni’si, Sivil’i – Siyasetçisi hızla fikri, ideolojik, ahlaki zeminden uzaklaşıyor ve birbirlerine karşı hoyratça saldırgan bir tavır izleyen çevreler, temelde birbirine çok benziyorlar. Yolsuzluk seviyelerine geldiklerinde hepsi de imkan ve fırsat bulduğu ölçüde ötekini kıskandıracak bir ahlaki zaaf, aklından ve vijdanından büyük bir ihtiras içinde.. Sosyal tabanlarına gelince, hepsi ötekinin şerrinden kurtulmak ve sığınacak bir yer bulmak için kendinden zannettiklerinin kampına sığınıyor. Bu durum 3 aşağı - 5 yukarı bütün dünyada böyle. Ahir zaman fitnesine yokuş aşağı koşar gibi sürükleniyoruz adeta. CHP’de, kongre ve yolsuzluk davaları nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, CHP’deki “iç savaş” bitmeyecek gibi gözüküyor. Bu iş parti içi iktidar kavgasından “kan davası”na dönüştü. Herkes birbirini, ajanlık, hainlik, yolsuzluk, ahlaksızlar, “mafyöz ilişkiler” içinde olmakla suçluyor. Birbirleri hakkında söyledikleri büyük ölçüde doğru aslında.
Aslında bu CHP’ye has bir durum, partilerin çoğunda durum aynı. Ya çıkar birliği söz konusu, herkes payını aldığı için suskun, ya dehşet dengesi söz konusu, birbirini ısırmaya cesaret edemiyorlar, çünkü tezgahta temiz kimse yok, herkes herkesin açığını, karı kız ilişkilerine, yurt dışı banka hesaplarına, gizli kasalarına kadar her şeyi biliyor. Millet desen kamplara ayrılmış, trollerin çoban köpeği rolü üslendiği, toplumu sürüleştirdikleri için kolaylıkla güdüledikleri bir durum söz konusu. Aslında bu koyunları her hizip kendi mezbahasına sürüyor. Şunu görelim artık, böyle bir siyaset olmaz olmaz. İtiraf edelim ki, bizler cahillerden ve zalimlerden olduk. Biz Allah’ın ipini bıraktık, Allah da bizim elimizi bıraktı. Siyasetçisi, STK’sı, bürokratı, iş dünyası, akademisi, Media’sı hepsi aynı. Salgın şekilde kriz yayılıyor, derinleşiyor.
Allaha yemin olsun ki, insanlık top yekun hüsrana doğru gidiyor. İstisna olarak iman edenler, ameli salih olanlar, hakkı tavsiye edenler, sabredenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna! Dini, mezhebi, tarikatlar üzerinden ideolojik, politik, felsefi tefrika almış başına gidiyor. Bakarsanız, dini, ideolojik, politik anlamda ilah ve Rab konumuna yükseltilen kurtarıcılardan geçilmiyor. Birileri de o iddia ile aramızda dolaşıyor. Ama millet önce bu kurtarıcılardan kurtulmadan kurtulmanın farkında değil. Peygamberler bile kurtarıcı değil, onlar insanları kurtuluşa çağırır. Gerçek olan şu ki, insanlar için sadece yaptıklarının karşılığı vardır. Bunların anlattıkları tarih yalan. Evet “yalan söyleyen tarih utansın”. Bunların anlattıkları gelecek tasavvuru hayal. Hayal tacirliği yapıyorlar. Bakın, “alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” denmiştir. Zulm ile abad olunmaz, Mazlumun duası ile Allah’ın arasında perde yoktur. İktidarı- muhalefeti ile, CoVID, mRNA katliamı ve soygun konusunda “gık”ı çıkan oldu mu? İstanbul sözleşmesi aileyi parçalarken kim karşı çıktı. Batıdan işaret aldıklarında AK Parti-CHP, MHP-DEM fark etmiyor. Hepsi kurşun askere dönüşüyor. Adaletin hali malum, fuhuş, uyuşturucu, kumar ne aile bıraktı, ne gençlik kaldı. Piyasa felaket, iflaslar başladı. İnsanlar burnundan soluyor, patlamaya hazır bomba gibi. İntihar, psikolojik sorunlarda artış var. Bu sonuçtan iktidar da sorumlu, muhalefet de. El kaldırarak ve susarak sebeb olduğunuz haksızlıkların acıların hesabın sorulacağı bir gün var. Hem de ferden , müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaksınız. Liderin talimatı, grup kararı sizi kurtaramaz.
Meclise gelen onlarca araştırma komisyonu kurulması talebi iki partinin oyları ile reddedildi. TBMM'nin denetim yetkisi adeta iki parti eliyle baypas edilmiş durum da. Hoş, kabul edilse ne olur ki, herkes işin kendine dokunan kısmını örtme çabasında olacak, karşı tarafın ise açığını bulup onu köşeye sıkıştırmaya çalışacak. Adil şahid olmak gibi bir dertleri olmayacak. Hani bir topluluğa olan düşmanlığınız bile sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmeyecekti. Hani, “Adil şahidler” olacaktık. Adalet mi kaldı. Bildiğiniz disiz şeytanlar artık her yerdeler. O zaman bekleyin bundan sonra olacakları. Çünkü Şeytan. azap’ta gerek.
Ya hu o kadar keramet sahibi şeyhiniz, istihbarat örgütünüz, “ilim”(!?) adamınız var. CoVID, mRNA rezaletini niye haber vermediler. İkiz kulelerin vurulması yalanını niye duyurmadılar. Aya gidilmediğini, Kenedey’i kimin için vurduğunu niye söylemediler. GlobalReset için neden insanlığa ayağa kaldırmak için sokağa çıkmadılar.. Niçin Gazze’yi yalnız bıraktılar. Fuhuşla, uyuşturucu ile müdahale, ailenin dağılması konusunda, Yerli ve Milli Epstein’ler konusunda kimsenin GIK’ı çıkmadı! Neden! Birileri Dünya ile alay ediyorlar, Simpsonlardan alıyoruz haberi.. Hitler de Stalin de Yahudi idi. Sadece onlar mı, Osmanlının son zamanı, Cumhuriyetin kuruluşu, sonrası, darbe dönemi, dün, bugün ne haldeyiz.? Kime ne anlatabiliyoruz ki. Al sana İstanbul sözleşmesi. “Sözleşmeden çekildik” diyorlar, bizim saftirikler de buna inanıyor.
Şeytanın açtığı İklim, 5G, Nesnelerarası iletişim, Trans Humanizm, ChemTrails yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Okumuyor, düşünmüyorlar, akletmiyorlar. Etraflarında bir sürü akılsız topluyorlar, onlara bakıp kendilerini allame zannediyorlar. Sahi, “yok mudur bahtı kara kurtaracak maderini”.
Alın size aile ile ilgili bir trajedi. Bana yeni geldi bu mesaj. Bakalım adalet bakanı mı ilgilenir, aile bakanı mı, Beştepe’den birileri mi ilgilenir, TBMM mi. hemen belirteyim ki, bu tek örnek değil. Bana bir gazeteci arkadaştan gelen mesaj şöyle: “hocam öz dayım 70 yaşında 15 yıldır boşanamıyor. Eşi çok oralı olmadığı için 15 yıldır tek taraflı boşanamıyor. Mahkeme ne yapıp ne edip izin vermiyor. 15 yıldır eski eşini gördüğü yok. Asla ortada evlilik hayatı yok. Bu hususta ne yapılabilir? mahkeme yeri İzmir. Bir de hocam dayım 6 yıldır Suriyeli bir hanıma imam nikahlı evli. eski eşinden boşanamadığı için resmi nikah yapamıyor. Şu anki Suriyeli eşi Antep’ten dışarı çıkamıyor. Yasak!. Sınır dışı da edilebilir. Dayımın Suriye’ye geçişi de, sınır kapısında engelleniyor. Hani ben Suriye’ye eşimle gideyim diyor, ona da izin yok. Valilik şu an TC vatandaşlarına “Suriye’ye geçiş yasak” falan demiş. G.Antep ya da Kilis valiliği de aynı şekilde. Biz de ne yapacağız bilmiyoruz. Yaşlı dayım yalnız kalmaması gerek. Adam perişan oldu. Kimseye derdimizi anlatamıyoruz. Bu konuda bize yardımcı olacak, yol gösterecek biri var mı?”
Bizde demokrasi çözüm üretmiyor kardeşim. Artık Amerika’da da çözüm üretmiyor, sorun üretiyor. CHP’nin haline bakın. Yargıya yolu düşenler, Aile mahkemelerinde davası olanların durumu da malum. “Tuz koktu”. Bakalım, inşallah Allah bir çıkış yolu gösterir. Siyaset, hukuk, ekonomi , toplum hayatı kördüğüm oldu. Ama bu işler hep böyle gidecek değil. Ne yazık ki durum bu.
Bugün CHP 3’e bölünmüş durumda tekrar geri dönecek olursak, Memlekette parti programında “Atatürkçülük” yazan 12 Parti var. (Bu liste için yazının sonundaki NOT’a bakınız) Resmi olarak bütün partiler Atatürkçü, herkes Atatürkçü aslında, Atatürkçü olmayana bu memlekette hayat hakkı yok. İlkokuldan başlarla and içirmeye, askerde içersiniz, memur olarak içersiniz, vakıf, dernek, oda, sendika, Kooperatif kongrelerinde bile saygı duruşu ve bağlılık beyanı şartı söz konusu. Hal böyle olunca da herkes kendi Atatürkçülüğünü uydurdu. Kimine Mustafa Kemal ehlibeyttendir ve hafızdır. Kimine göre dinsiz, kimine göre Deist. Bu konuda da bir görüş birliği de yok. CHP’nin geldiği bu noktadan sonra Kemalizm’i bakalım kim sahiplenecek? NATO’cu Kemalist, Siyonist’i-Mason’u Kemalist, İslamcısı Yeşil Kemalist, ABD’si, İngiliz’i, Fransız’ı, İtalyan’ı Kemalistlerden yana olunca bu CHP ne yapsın. (Zaten Kemalistlerin çoğu da o ülkelerle kol kola değil mi?) .Bakalım CHP ve öteki Kemalist partiler bu süreçten, nasıl ve ne yönde etkilenecek? Bu “akraba partiler” şimdi ne yapacaklar göreceğiz?. Selam ve dua ile.
NOT: “Kemalist sol”da 7 parti var: Cumhuriyet Halk Partisi / Merkez sol + Sosyal demokrasi + Atatürkçülük, Yenilik Partisi (Öztürk Yılmaz) / Atatürkçülük + sosyal demokrasi + Merkez, Demokratik Sol Parti /Merkez sol + Atatürkçülük, Adalet Birlik Partisi (İrfan Uzun) / Atatürkçülük + Türk milliyetçiliği + Merkez sol, Vatan Partisi (Doğu Perinçek) / Atatürkçülük + ulusalcılık + Aşırı sol, Memleket Partisi / Merkez + Atatürkçülük + Popülist sol. Kemalist sağ’da 2 parti var: Zafer Partisi (Ümit Özdağ) /Aşırı sağ + Türk milliyetçiliği + Atatürkçülük, Türkiye İttifakı Partisi (Mehmet Sağlam) / Atatürkçülük + Türk milliyetçiliği + Sağ, Sosyal liberalist ve Merkez sağ, muhafazakar 4 parti var: Adalet Partisi (Vecdet Öz) / Atatürkçülük + sosyal liberalizm + Merkez sağ, Doğru Yol Partisi (Cenk Küpeli) / Atatürkçülük + muhafazakârlık + Merkez sağ, Güç Birliği Partisi (Ali Karnap) / Atatürkçülük + muhafazakârlık + Merkez sağ, Ocak Partisi (Kadir Canpolat) / Atatürkçülük + muhafazakârlık + Merkez sağ,