Güzellik, kalıcı olduğu sürece ve dünyevî maksatlar için kullanıldığında kişiye birçok fayda sağlayabilir. Şan, şöhret, para vs. Ne var ki güzellik, kalıcı olmadığı gibi uhrevî yönden de bir risk faktörüdür. Ahiret boyutuyla edebini, iffetini, ahlâkını ve imanını yok eden güzelliğin hiçbir faydası yoktur.

Fizikî güzelliğin gelip geçiciliğini anlayabilmek için, yıllarını geride bırakmış yaşlı kadınların hâlinden anlayabiliriz. Nice güzeller, yaşlandıklarında geçmişteki güzellikleriyle övünmekle belki teselli bulabilir. Ne var ki artık o güzellikten bir eser kalmamıştır. Etrafında kul köle olan sevgililer çoktan kaybolmuş, hayranları dahî başka âlemlere göç etmiştir.

Niğdeli Ozan Ali Ercan, ne güzel demiş:

Karakaş gözlerin elmas / Bu güzellik sende de kalmaz / Pişman olursun kimseler almaz / Annene bak gör hâlini.

Her çeşit güzellik, hem bir nimettir, hem de bir risk unsurudur. Nimete şükredilse ve helal yolda değerlendirirse, manen ziyadeleşir, şükredilmez ve Allah rızasına uygun olmayacak bir şekilde veya günah teşkil edecek bir alanda kullanılırsa manen çirkinleşir. Bu durum, güzellik için de söz konusudur.

Ruhî güzelliğini kaybettiren bedensel güzelliğinin manevî risk boyutunu göremeyen nice yerli ve millî güzellerimiz, bir nimet, bir kazanç kapısı olarak gördükleri güzellikleri ile sadece şöhret sahibi olma peşinde koşmadılar aynı zamanda zengin olup rahat bir hayat yaşamak istediler. Güzellik, para getiren bir araç olduğunu görmek bir marifetmiş gibi algılandı ammâ nice güzeller bu uğurda nelerinden oldular.

Değişik vaatlerde bulunan nefsine düşkün menajerler, yönetmenler, senaristler, aranjörler, model olmak, artist olmak, ses sanatçısı olmak isteyen güzellerin güzelliklerinden yararlanmış olduklarını düşündükçe güzelliğin ne kadar çok maddî avantaj sağlayan bir olgu olursa olsun bu şekilde kullanıldığında manevî kaybının daha çok olduğunu görmek lazım.

Hz. Ali,Güzel bir karakter, güzel bir yüzden daha uzun ömürlüdür.” derken güzelliğin aynı zamanda bir imtihan ve fitne sebebi olabileceğinin de altını çizmektedir. Kişi, sahip olduğu güzellik nimetinin imtihanını ancak iffetini, namusunu koruyarak geçebilir, aksi takdirde hem kendisini, hem de toplumu fitne ve fesada sürüklemiş olur. Güzel ahlâk kalıcı, bedeni güzellik geçicidir. Ancak güzel ahlâk sayesinde kişi, cennette ebediyen genç ve güzel kalacaktır.

İffetini, namusunu, haysiyetini elinden alan bir güzelliğin ahlâkî ve manevî kalıcılığından artık bahsedilemez. Fizikî güzelliğin sürdürebilirliği yıllar geçtikçe, insan yaşlandıkça zaten mümkün değildir. Amma manevî, ruhî güzelliğin korunması her yaşta mümkündür. Fizikî güzellik gitse de manevî güzelliğini koruyabilmiş nice yaşlıların yüzlerindeki bakış bir nuranî boyuta işaret etmektedir. Yaşlılığa rağmen görenin gözündeki muhteşem ve hayranlık uyandıran kalıcı güzellik işte bu gizemli manzarada gizlidir.

Demek ki bir şeyin çirkin olmaması veya görünmemesi, sadece gençlikteki güzellikle sınırlı tutulamaz. Bir şeyin insan gözünde hoş ve güzel görünmesini sağlayan aslında ferasetli bakıştır, bu sayede sadece fizikî olan değil görünmeyen ammâ var olan manevî güzellik de fark edilebilir. Asıl anlamlı ve kalıcı güzel olan işte bu manevî güzelliği ile birlikte fizikî güzelliği de sahip olandır.

İç Güzelliklerin Dış Görünüşü İle Münasebeti

Dolayısıyla dış görünümü, pek o kadar güzel olmayan insanların, ilk bakışta daha güzel görünen insanlardan bize bazen daha sevimli ve hoş gelebilir. Ancak fizikî boyutuyla güzel görünen insanlar konuştukça, manen çirkinleşirken, ilk bakışta pek beğenmediğimiz insanlar da, jest, mimik, tebessüm, konuşma, tutum ve davranışları ile bazı insanlara tatlı ve sıcak gelebilmektedir. Tevazu, zarafet, hoşgörü ve cesaret gibi güzel ahlâk kaidelerini bir hayat tarzı olarak kabul eden ve bunları yaşayan insanlar, güvenilir kişi sıfatını kazanmakla beraber, gönüllerde taht kurabilirler.

İnsanların yaratılıştan fiziken çok güzel olmaları, belki her zaman mümkün değildir. Bu, o kişinin elinde değildir. Ancak, tutum ve davranışlarını, ahlâkî ve manevî değerlere göre tanzim eden sosyal duyarlı insanların dışa pozitif enerji vermeleri ile şahsiyetleri yükselmektedir. Dolayısıyla toplumda sevecen, sempatik olmak, yani toplumun gözünde güzel insan olmak, insanın elindedir. Görenler, böyle insanlara hemen ısınır, onlara yakınlık duyar ve onlarla çabucak kaynaşır.

İç güzelliklerinin, yani güzel duygu ve düşüncelerin, insanın davranışlarını ve konuşma tarzını da güzelleştirebilir. İç güzellikler, simaları da güzelleştirebilir. Yüzdeki bütün hatların şeklini, deri altında ve yağ içinde hareket eden düz kaslar tespit etmektedir. Düşünce biçimine göre, bu kaslar şekil almakta ve zamanla iç âlemimizin ve şuurumuzun yapısını dışa vurmaktadır. Yüz, iç faaliyetlerinin şeklini almakla birlikte birçok gizli duyguları da gayri ihtiyari olarak gün ışığına çıkartmaktadır.

Devamlı öfkeli, kindar ve saldırgan bir kişinin, alın karışıkları, kaşları ve gözleri, yüz hatları ne kadar belirgin ise, insanları seven, merhametli, şefkatli ve duyarlı kişinin yüz ifadesi de o kadar açıktır. Dolayısıyla, bir insanın iç dünyasını, bazen yüzünden okumak mümkündür. Yüz ifadeleri, insanın bir nevi iç dünyasının bir aynasıdır. O halde, iç dünyasını manevî güzellikler ile süsleyen bir insanın yüzünde bu güzellikleri manen ve fiilen görmek mümkündür.

Kökleşen negatif duygular, zamanla yüzde bazı izler bıraktığı gibi, güzel duygular ve hasletler de yüzlerin daha güzel olmasını temin eder. Böyle yüzlerde, manevî bir güzellik (nur), safiyet, berraklık görülebilir. Işıldayan gözler, yüze aydınlık ve ferahlık verdiği gibi, bu yüze bakanlar da huzur bulur. Böyle bir yüz güzelliğine sahip olan insanlar, hayat boyunca ruhlarını ve gönüllerini temiz tutmalarına borçludurlar.

Velhâsıl

Hz. Mevlana, güzel bedenini kendi hür iradeleriyle modern köle pazarlarında satmakla ruhuna azap verenlere şu ikazda bulunmaktadır:

“Ruh, bedene seslenir de der ki: Sen kim oluyorsun? Ey süprüntülük. Bir iki gün benim ışığımla dirilip yaşadın. Halbuki işven, nazın cihana sığmıyor. Dur hele, senden bir ayrılayım, hâlini o zaman gör.”

Ölümü ve mahşeri unutup da güzelliğine güvenen her bir gâfil insana son olarak şu mesajımızı verelim:

Bu güzellik sende de kalmaz / Mahşerde kimse sana bakmaz / Ölenlerin bak bir hâline / İmandan başka güzellik olmaz.