22 Ekim Cumartesi günü Gönülbağı Vakfı'nın binasında birbirinden kıymetli Kudüs dostları bir araya gelerek "Edebiyat Dünyamızın Kudüs'ü" konulu bir toplantı yaptık. Bu organizasyonu yapan Eyüp Güzel başta olmak üzere Kudüs mihmandarı Bülent Deniz, Araştırmacı yazar Nidayi Sevim, Araştırmacı Sosyolog yazar Mahmut Haldun Sönmezer, Aksa Kitap Yayınevi işletmecisi Cuma Karakoç, Araştırmacı yazar Orhan Buyruk, genç kardeşlerimiz Fatih Güzel, Şüheda Güzel ve Rüveyda Deniz toplantıda görüşlerini açıkladılar. Toplantıya mazeretleri dolayısıyla gelemeyen Peren Birsaygılı Mut, Suna Durmaz ve Saadet Gelembe de mesaj göndererek bu güzel çalışmaya desteklerini ifade ettiler.

KUDÜS ŞAİRİ NURİ PAKDİL

Bülent Deniz, sadece yazılı değil sözlü edebiyatın da yani konferanslar ve seminerler gibi etkinliklerin de kullanılması gerektiğini söyledi. "Ayrıca okullarda özellikle İmam Hatiplerde bir Kudüs müfredatı oluşturulmalı. Din Kültürü, tarih ve edebiyat derslerinde Kudüs konusu gönüllülük esasına göre işlenebilir." şeklinde güzel bir teklif sundu.

Bülent Deniz, edebiyat dünyasında herkesin sustuğu bir dönemde Nuri Pakdil'in Kudüs konusunu dile getirdiğini, bilhassa şiirleriyle insanların gönlüne Kudüs'ü yerleştirdiğini söyledi.

Gerçekten Nuri Pakdil'in şiirlerinde yaşayan, umut taşıyan ve uğrunda mücadele edilen Kudüs'ü görürüz: 

Tûr Dağını yaşa
Ki bilesin nerde Kudüs
Ben Kudüs’ü kol saatı gibi taşıyorum
Ayarlanmadan Kudüs’e
Boşuna vakit geçirirsin
Buz tutar
Gözün görmez olur
Gel
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar
Adam baba olunca
İçinde bir Kudüs canlanır
Yürü kardeşim
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin
***
Mavi ışın dolanır anne gömleğinde
bal arısı deniz suyu
tayfı çocukların
gözetir Kudüs'leri
Kudüs'e şiir gömlek dikişi annenin
gösterir yönümüzü iğneden çıkan ipliğin konumu
kare ya dikdörtgen
annenin çocuk yanağındaki izi
Düşününce anne
Kudüs'ler yakınlaşır
bir tanrı tanımazın elinde de
Kudüs haritası bakar Kudüs yaklaşımıyla
Tapınakla yürek arasında en canlı ilişki
yüreğimiz sıkışınca
anladık
el Aksa’dan bir taş düşürülmüştür
Ve çocuk gülünce
ışır el aksa
el Aksa bilir ki
çocuk koyacak o taşı.

ZİNDANDAKİ HATIRALARINI YAZDI

Orhan Buyruk işgalci İsrail tarafından haftalarca hapishanede tutuldu. Türkiye'ye döndükten sonra çevresindeki insanların istek ve teşvikleriyle başından geçenleri yazdı. Çok uzaklarda ve tanımadığı kişilerin bu kitabı okuduğunu Kudüs ve Mescidi Aksa bilincinin arttığını söyledi. Mesela Kuzey Irak'tan bir askerimiz kitabı okumuş, kendi fotoğrafıyla beraber şöyle bir not göndermiş: "İnşaallah bu botlar ve silahlarla Mescid-i Aksa'ya girmek nasip olur."
Yayıncı Cuma Karakoç, Kudüs ve Filistin konusunda çocuk yayıncılığında çok eksiğimizin olduğunu söyledi. Hücurat Hareketi ile yaptıkları ilk çocuk kitabından bahsetti. Karakoç sözlerine şu şekilde devam etti: "İlim anne karnındayken başlıyor. Çocuklar çekirdekten yetişmelidir. Ayrıca ne yazık ki Kudüs ile ilgili konu geçtiğinde Kudüs hep siyasi bir olay olarak görülüyor. Bu algı çok yanlış ve bu algının kırılması gerekiyor."

Mezartaşları konusunda uzman olan ve Keşf-i İstanbul serisiyle çok kıymetli kitaplara imza atan Nidayi Sevim de şöyle konuştu: "Bu toplantının gerçekten çok önemli bir toplantı olduğunu düşünüyorum. Önemli bir başlangıçtır. Filistin davası yetimdir, gariptir ve çile gerektiriyor. Filistin çalışmalarında genel olarak anlamsız bir şekilde korkular çıkarılıyor ve bu korkular büyütülüyor. Bu korkuların kırılması gerekiyor."

BİRLİK VE BERABERLİK ŞART

Maalesef her konuda olduğu gibi Kudüs ve Filistin konusunda da yapılan çalışmalar dağınık. Samimiyetlerinden şüphe duymadığımız kıymetli şahsiyetler ve kurumlar, aynı davaya gönül vermiş insanlarla dayanışma içinde olmaktan uzak duruyorlar. "Küçük olsun, benim olsun" anlayışı başkalarıyla ittifak kurmayı engelliyor. Halbuki Kudüs ve Filistin ancak birlik ve beraberlik sağlanırsa özgür olabilir.

Selahaddin Eyyubi, Hıttin Savaşına kadar küçük çatışmalar hariç Haçlılarla uğraşmadı. Tam 12 sene boyunca darmadağın olmuş İslam âlemini birleştirmeye çalıştı. İhlasla çıktığı yolda Allah onu muvaffak kıldı. Her biri kendi başına buyruk, onlarca Emir'i İslam sancağı altında topladı. Halep, Musul, Dımaşk, Amid, Mardin, Ayntab, Sincar ve el-Cezire bölgelerinden akın akın gelen öyle bir muazzam ordu toplandı ki, Haçlılar titredi.

Kudüs Fatihi'nin bizlere 8 asır öteden verdiği mesaj budur. Kimse kimseyi küçük görmesin. Herkes elinden geleni yapsın. Bu dava şöhret, menfaat ve benlik davası değildir. Başkalarını dışlamadan birlik ve beraberlik içinde, samimiyet ve ihlasla yapılan faaliyetler Allah indinde makbul olur. Zafer ve muvaffakiyet ise ancak Allah'ın lütfu ve yardımıyladır. Sanat, edebiyat, sosyal faaliyetler hep bu prensip ışığında gerçekleştirilmelidir.

Son söz olarak merhum Nuri Pakdil'in ağızlarda, gönüllerde ve zihinlerde yer eden şu güzel ifadelerine yer verelim:

Kalbimin yarısı Mekke'dir. Geri kalanı da Medine'dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır. Tutsak Kudüs'e borcumuz, Kudüs'ü savunmaktır. Özgürlüğüne kavuşturmaktır. Mekke, Medine, Kudüs ve İstanbul sevilmeden hayatın yani var oluşumuzun hikmeti kavranılamaz. Çünkü bizim eylemimizin evrenselliği Kudüs'ten başlamaktadır.
Kudüs insan onurunun asal kaynaklarından biridir. Putçuluğun kesinlikle iptalidir. Ve sevgili Kudüs, bizim ideolojik temelimizdir. Bu bağlamda vicdanını koruyabilen her edebiyatçı, her sanatçı, her yazar, sadece Filistin'de değil bütün insan coğrafyalarında batılı emperyalistler ve yerli işbirlikçileri tarafından ortaklaşa işlenen cürümlere karşı bir tavır almalıdırlar.