Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu durum, parlamentosu olan bütün gelişmiş demokratik ülkeler için geçerlidir. Ne var ki kişiye bağlı doktriner bir anayasası olan ülkelerde siyasî partilerin tam olarak özgür olduğu söylenemez. Bu durum özellikle Kemalist bir anayasaya sahip olan T.C. Devleti için geçerlidir. Bir başka ifadeyle Türkiye’de kurulan bütün partiler, hangi ideolojiyi ve dünya görüşünü benimserlerse benimsesinler, netice itibariyle HEPSİ, Kemalist üst sisteme bağlı partiler olmaları hasebiyle savundukları şey neyse, ancak Kemalizm çatısı veya çerçevesine bir anlam kazanır.

Yani o parti ancak liberal Kemalist bir parti veya sosyal demokrat Kemalist bir parti veya muhafazakâr Kemalist veya milliyetçi Kemalist bir parti olabilir. Yani HEPSİ de Kemalist bir partidir. Çünkü Türkiye’de siyasî partilerin tümü “ATATÜRK İLKE VE İNKILÂPLARINA BAĞLI OLARAK ÇALIŞIRLAR.” (Türk Siyasî Partiler Kanunu – m. 4). Kanun, böyle emrediyor…Bir başka ifadeyle, kurulan her bir parti, ister iktidara gelsin, isterse gelmesin, ATATÜRK İLKE VE İNKILÂPLARINA yani KEMALİZM’ebağlı olarak çalışmak mecburiyetindedir.

Dolayısıyla bütün siyasî partiler, istemeseler de Kemalist özelliğini korumak zorundadır. Dolayısıyla bütün partiler aslında birbirlerinin birer kopyasıdır. Halbuki çağdaş ve özgür bir demokratik Cumhuriyet, farklı/alternatif dünya görüşlerine sahip fikirlerden beslenen siyasî partilerin varlığı ile ancak gelişebilir.

Farz edelim ki Türkiye’de herhangi bir siyasî partinin referans olarak Atatürkçülüğü değil de açıkça vahiy kaynaklı bir dünya görüşünü savunması, bu doğrultuda din emrediyor diye âdil ekonomik bir düzen, zekât ve faizsiz bir ekonomi/banka sistemi kurmak istemesi hâlinde durum ne olacak? Bir kere ilgili kanuna göre böyle bir siyasî partinin kurulmasına izin verilemez, gizlice böyle bir teşebbüse geçmesi halinde ise 101. maddeye göre “laik cumhuriyet ilkelerine aykırı” aslında KEMALİZM’E aykırı tutum ve davranış sergileyeceği/sergilediği için, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesinin kararıyla derhal kapatılır.

HalbukiAvrupa ülkelerinin anayasa ve kanunlarında belirtildiği üzere siyasî partiler, politik ve toplumsal çoğulculuğun da vazgeçilmez bir unsurudur. Resmî ideolojiden arındırılmış bir anayasal devlette siyasî partiler, demokratik halk iradesinin oluşumu ve ifadesine katkıda bulunur. Bu yönüyle siyasî partiler, siyasî katılımın ve alternatif arayışların temel araçlarındandır.Hukuku üstün tutan, demokratik bir anayasa ve kanunlara saygı göstermek şartıyla kurulmaları ve varsa eğer resmî ideolojinin dışında da her çeşit faaliyette bulunmaları serbesttir/serbest olmalıdır. İleri demokrasilerde siyasî partilerin içyapılarına ve faaliyetlerine,adalet ve demokrasi ilkelerine bağlı kalmak şartıyla müdahale edilmemelidir.

Dolayısıyla siyasî partiler kanununda bir öneri olarak “Demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurları olarak siyasî partiler, Devletin birliğine ve DEMOKRASİ’ye saygıyla birlikte, HALKIN İRADESİ’nin örgütlenmesine ve ifadesine katkıda bulunur.” ibaresi yer alması yeterlidir.

Bu demokratik açılımla bir siyasî parti, isterse Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı olarak faaliyet gösterme hakkına sahip olabileceği gibi, başka bir parti de tam aksine anti-Kemalist bir çizgide siyasî faaliyette bulunabilme özgürlüğüne kavuşmuş olacaktır. Böylece Atatürk(çülük) siyasî arenada istismar konusu olmaktan çıkar ve kimin gerçek anlamda Atatürkçü olduğu veya olmadığı da seçmen tarafından kolayca anlaşılabilir.

Okullardaki Andımız Nasıl Değiştirildi İse Milletvekili Andı Da Değiştirilmelidir

81. ve 103. maddelerine göre Milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı, görevlerine başlarken, “Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacaklarına” yemin etmeleri zorunludur. Bu maddeye göre herkes, benimsemese dahî Atatürkçü olmak veya görünmek zorundadır ki bu demokrasiye ve özgür düşünceye tamamen aykırıdır. Kaldı ki böyle bir yemin yapılmasına rağmen birçok siyasetçinin samimî Atatürkçülüğü yine de tartışma konusu olmaktadır. Demokrasi, ikiyüzlülüğü ve buna yol açan siyasî gerçekliği de kabul etmez, lakin bu şekilde yapılan bir yemin, özellikle Kemalizm’i içselleştirememiş birçok siyasetçiyi kerhen de olsa ikiyüzlü yapmaktadır.

Mevcut anayasamıza göre, “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde andiçmek” mecburiyetindedir:

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve Lâik Cumhuriyete ve Atatürk İlke ve İnkılaplarına Bağlı Kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.” (m. 82).

Bu ant, istisnasız her milletvekilini zahirî de olsa Atatürk İlke ve İnkılaplarına (Kemalizm’e) Bağlı Kalmayı zorunlu tutmaktadır.Nasıl ki mevzuatımızda etnik ayrımcılık algısı oluşturan birçok hüküm temizlendi ise bu yemin metni de herkesin kabul edebileceği daha evrensel bir içeriğe kavuşturulabilir. Örneğin 2013 yılına kadar aşağıdaki ANDIMIZ okul çocuklarına okutulmaktaydı:

ANDIMIZ Türküm, doğruyum, çalışkanım. İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi, özümden çok sevmektir. Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir. Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene!”

Dolayısıyla nasıl ki bu Andımız, IRKÇILIK/ŞOVENİZM gibi zararlı ideolojik akımların oluşumuna zemin hazırladığı gerekçesiyle terk edildi ve demokratik ve plüralist (çoğulcu) toplum ve demokratik Cumhuriyetin gelişimine katkı sağladı ise milletvekili andının da şahsa bağlı resmî ideolojiden arındırılması ve çağdaş demokratik normlara göre yeniden düzenlenmesi de milli iradeye bağlı toplumsal barışı kuvvetlendirecektir. Mevcut iktidar, demokrasinin ve özgürlüklerin gelişimine yönelik olarak bu yönde bir hukuk reformunu göze alabilmelidir.