Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça kendisini darı ambarında gören aç tavukların gıdaklamaları üst perdeden çıkmaya başladı. Kendilerini takdimlerine bakılırsa “çıkmadık canda ümit vardır, şansımızı bir deneyelim” havasındalar. Bunlarınki züğürt tesellisi. “Züğürt Ağa” filmi bile daha gerçekçi.

“Her milli bayramda hasta olan devlet adamı”!

Türkiye’nin 11’inci Cumhurbaşkanı Kayserili Abdullah Gül, 2007-2014 yıllarındaki görev süresi boyunca pek çok milli bayramda hasta olduğunu belirterek törenlere katılmamıştı. Hatta “ekşi sözlük”te, “her milli bayramda hasta olan devlet adamı” diye sayfası bile var.

Ne olduysa, durmuş durmuş yıllar sonra 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün aklına; milli bayramlara ne sebeble katılmadığına dair eleştirilere cevap vermek düşmüş. Nitekim zatı muhterem kendisini, sevenlerine hatırlatmak istemiş.

Namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz!..

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, genellikle milli bayramlara denk gelen kulak ağrısı/ rahatsızlığıyla hep konuşulmuştu. Doktorları  Abdullah Gül'ün iç kulak sıvısıyla ilgili kronik bir probleminden söz ediyorlardı.

Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, son yani 2022 yılı 30 Ağustos Zafer Bayramından bir gün önce  çektiği 2 dakika 20 saniyelik bir video ile deyim yerindeyse adeta günah çıkardı ve cumhurbaşkanlığı döneminde milli bayram törenlerine katılmadığı iddialarını eleştirdi.

Gül, “Hakkımda süregelen insafsız bir yalana cevabımdır” başlığıyla paylaştığı videoda şu ifadeleri kullandı: ''Yarın 30 Ağustos. Çok şükür hasta filan değilim. Ama yalan söylemek ve önyargılı davranmak büyük bir hastalık. 7 yıllık cumhurbaşkanlığı sürem içerisinde bir kez Kırgızistan ziyaretindeki rahatsızlığım nedeniyle ziyaretlere katılamadım.''

Acaba doğru mu söylüyor?

Abdullah Gül'ün katılmadığı ilk bayram, 2011 yılındaki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Cumhuriyetin 88. kuruluş yıldönümü törenleri, Van depremi ve Hakkâri’de 24 erin şehit edilmesi nedeniyle iptal edildi. Tek tören Anıtkabir’de düzenlendi. Aynı gün dönemin Cumhurbaşkanı Gül Sheraton Oteli'nde ekonomi bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlunun düğününe katıldı. 23 Nisan 2012'de dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenlere katılmadı.

Türkiye’de ilk kez, cumhurbaşkanı olmadan 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlandı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kulağında rahatsızlık olduğu gerekçesiyle Anıtkabir’deki törenlere katılmadı. 29 Ekim 2012'de Abdullah Gül, bu kez 29 Ekim törenlerine katıldı ancak yine bir ilke imza atarak. 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, o sene 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı tebriklerini ilk kez Çankaya Köşkü'nde kabul etti. Tören, TBMM yerine Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde gerçekleştirildi.

Ulusal bayramlara ilişkin yönetmeliğin değiştirilmesi nedeniyle 2013'deki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 32 yıl sonra ilk kez stadyumlar yerine kapalı spor salonlarında, kültür merkezlerinde kutlandı. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu yıl da törenlere katılmadı. 19 Mayıs 2013 Resmi törenler sadece Atatürk anıtlarına çelenk koymakla sınırlandırıldığı için devlet erkânı, törenlere katılmadı.19 Mayıs 2014Soma’daki maden faciası nedeniyle törenler iptal edildi.

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve doğruyu söyleyin!

Bay Temel'in Gül ısrarı!..

2023 seçimlerinde Millet İttifakının ortak aday çıkarması amacı ile oluşturulan “6’lı masa”dan şimdiye kadar cumhurbaşkanlığı adayının kim olacağı konusunda mutabakat sağlanamadı. Aday tartışmaları masada devam ederken Abdullah Gül'ün aday olabileceği yönünde  İngiliz muhibbanlarının sesi çıkmaya başladı.

Abdullah Gül saplantılı Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan dikkat çeken bir çıkış geldi. Eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün şartlara daha uygun olduğunu söyleyen Karamollaoğlu, daha önce de böyle bir teklifte bulunduğunu ancak ittifak sağlanamadığını kaydetti.

11. Cumhurbaşkanı Kayserili Abdullah Gül'ün adaylığına dair Sivaslı Karamollaoğlu, "Geçen sefer Abdullah Bey'in adaylığını ben teklif etmiştim ve kabul görmüştü. Ancak o günkü şartlar altında önceden Cumhurbaşkanı adayı olduğunu ilan edenler olduğu için başta Meral Hanım olmak üzere, bir ittifak sağlanamadı. Sağlansaydı seçilir miydi seçilmez miydi ayrı bir konu." demiş.

Gül'ün “6’lı masa”nın adayı olabileceğini belirten Karamollaoğlu, "Bugün Abdullah Bey'in böyle bir intibah doğuracak adımlar atması, bence menfii değil müsbet bir şeydir, düşünülür. Abdullah Bey'in de bir tecrübesi var. Bu konudaki tavrı da net. Geçen sefer "İttifak olursa aday olabilirim" demişti. Adaylığı konusu da gündeme gelebilir, bunu garipsemem." ifadedelerini kullanmış.

“Altılı Ganyan”da Ahmet/Ali/Temel üçlüsü!..

Millet İttifakı’nı oluşturan siyasi parti liderlerinin bir araya geldikleri Altılı Masa hakkında “Altılı Ganyan benzetmesi MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli'ye ait. Ortada bir yarış olduğu kesin. Mutlaka politik bahis oynayanlar açısından, bitiş noktasını kimin göğüsleyeceği merak konusu.

Altılı masal 6'lı masa

“Altılı Masa”nın en büyük siyasi partisi CHP'nin Genel Başkanı, parti meclisi adına karar vermek yetkisine sahip. Parti sözcüleri ara sıra CHP liderinin Cumhurbaşkanlığı adaylığına yeşil ışık yakıyorlar. İyi Partili Meral Akşener, “olur olmasına ama!..” diyen ikircikli tutum içinde. Afyonkarahisarlı Gültekin Uysal ve Demokrat PartisiTuncelili Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına itiraz etmediklerini zaten söylüyorlar. CHP/İYİ Parti/DP'nin bu konuda mutabık kaldıklarını söylemek için henüz vakit erken.

Ancak diğer üç partinin Abdullah Gül'ün adaylığında konsensüs sağladıkları söylenebilir. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 19 Ağustos 2014 Salı akşamı verdiği veda resepsiyonunda “göründüğü kadarıyla” notu düşerek Başbakanlık görevini devralacak ismin Davutoğlu olduğunu söylemişti.

Hayrunisa Gül’ün kendilerine yapılanlara karşılık olarak sarf ettiği “Asıl intifadayı ben başlatacağım” sözleriyle gündem olan resepsiyonda Abdullah Gül, Davutoğlu’nu siyasete sokan ismin kendisi olduğunun altını çizmişti. Ahmet Davutoğlu, bunu hiç inkar etmedi ki? Hatta bir dostunun (!) aracılığıyla 1990’larda Gül ile tanışmasa rotasını siyasete çevirmeyi asla düşünmediğini ifade ediyordu.

Ali Babacan da Abdullah Gül'ün tezgahından geçmiş!..

DEVA Partisinin Genel Başkanı Ali Babacan'ın siyasete girmesini sağlayan, Babacan'ın aile geçmişi ve eğitim hayatı hakkında bilgisi olan Abdullah Gül'dü. Sonraki yıllarda GülBabacan'ın siyasete girişiyle ilgili "Kız ister gibi babasından istedim" diyecekti.

Babacan'ın velinimetine şimdiye kadar sırt çevirdiği görülmedi. Babacan, yıllarca süren bakanlık görevlerinin ardından partisiyle yollarını ayırıp, yeni bir parti projesiyle kamuoyunun gündemine geldiğinde en önemli destekçisinin yıllar önce siyasete girmesini sağlayan Abdullah Gül olduğunu açıklamıştı.

Üçü bir yerde partinin Abdullah Gül ısrarı, Millet İttifakını şimdiden çatlattı denilebilir. Çoğuna varmaz üzerlik tohumu gibi patır patır dağılır,  saçılırlar.

İngiliz Gelinin Sivaslı Kocası!..

Temel Karamollaoğlu'nun Erdoğan karşıtlığında, kendisi gibi Londra tahsili almış, Kraliçe’nin gemisi, İstanbul Boğazı’na demir attığında ağzı kulaklarına varan Kayseri'nin yerlisi, kale içi tayfasından Abdullah Gül ile aynı meşrepten olmasının payı büyük. FETÖ-list yapı ile içli dışlı olanlardan başka ne beklenir?

Bilge Başkan” diye pohpohlanan bu piri fani, 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Abdullah Gül’ün Çatı Aday olması için büyük bir çaba göstermişti. 24 Nisan 2018'de rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan adına düzenlenen ödül töreninde Temel Karamollaoğlu11.Cumhurbaşkanı ve "Erbakan Hoca ihtiyarladı, sağlıklı karar alamıyor, başkanlığı bana bıraksın" diyerek Hoca’ya kazan kaldıran, Millî Görüş hareketini sırtından hançerleyen Abdullah Gül ile salona birlikte girmişti.

Ne kadar doğru bilemiyorum Temel  Karamollaoğlu, gençlik yıllarında Manchester United formasıyla top koşturmuş. Erdoğan'a ne kadar karşı çıksa velinimetlerine vefasını ödeyemez Mühtedi zevcesinin bu iltisakta payı var mıdır, kendilerine sormak lazım?

Recep Tayyip Erdoğan, bilinenin aksine Fazilet Partisi’nde yaşanan “Yenilikçi - Gelenekçi” çatışmasında Abdullah Gül, Abdullatif Şener ve Bülent Arınç’ın başını çektiği, ayrılıkçı ekibi asla desteklememesine rağmen, bilgi kirliğinin bu denli yaygınlaşmasında, kök salmasında Erdoğan ile Milli Görüş tabanı arasına mesafe koymaya çalışan masonik odakların olduğu söylenebilir.

Amaçları belli değil mi?

Özellikle Fazilet Partisi’nde “Yenilikçi” ekibin Parti liderliğine ve yönetimine karşı mücadelesinde Abdullah Gül ve arkadaşları isyan bayrağını açmıştır.

Erdoğan, Kongre sürecinde zaten siyasi yasaklıdır. Bunu fırsat bilen Gül ve arkadaşları, akıllarınca parsayı toplama derdine düşmüşlerdi.

Tarihe tanıklık edenlerin çoğu halen hayatta. Nitekim Abdullah Gül’ün kendisi bizzat Fazilet Partisi içindeki hareketlerinin Tayyip Erdoğan ile baştan beri bağlantılı olduğu iddialarına karşı çıkmış, hep bu işlerin dışında olduğunu ifade etmiştir.

Belediye Başkanı olduktan sonra Erdoğan’ın Belediye hizmetlerine yoğunlaştığını ve parti içi siyasete müdahil olmadığını belirten Abdullah Gül; “Tayyip Bey kongre kampanyamıza iştirak etmediği gibi kongreye girmemizde, hiçbir rolü olmamıştır, katılmamıştır bu işlere. Bizim Fazilet Partisi Başkanlık Divanı’ndan ayrılışımızda, kongreye girme kararımızda hiçbir kanaati yoktur. Burada bizler FP Başkanlık Divanında olan arkadaşlar,  Gurup Başkan Vekili Bülent Bey, Latif Bey bütün kararları biz yürüttük. Tayyip Beyin yaptığımız toplantılarla hiçbir alakası yoktur. O İstanbul’un dertlerini çözmekle uğraşan bir arkadaşımızdı.” açıklamasında bulunmuştu.

Daha sonra da Abdullah Gül ve arkadaşlarının, Fazilet Partisi’nin kapatılışında parti yönetiminin hatta Erbakan Hoca’nın büyük ihmallerinin bulunduğuna dair ima ve iddiaları dikkate değerdir.

Rahmetli Şevket Kazan; "Abdullah Gül, ABD Büyükelçiliğinden çıkmıyordu!.." demişti…

Refahyol Hükümetinin Adalet Bakanı merhum Şevket Kazan’ın tarihe tanıklığı, bu sürecin anlaşılması açısından büyük önem arz ediyor.  Şevket Kazan’ın Abdullah Gül hakkında söyledikleri yenilir yutulur cinsten değil.

Sözü Şevket Kazan’a bırakalım:

“Hani, kadından al haberi diye bir söz vardır. Bu sözü, biz erkekler kulak arkası ederiz, ama gerçektir. Ta 1992 yılından beri Meclis lojmanlarında hanımlar arasındaki toplantılarda Abdullah Gül Beyin hanımı, “-benim kocam genel başkan olmaya layıktır. Her şeyi Abdullah Gül yapıyor…” diye konuşmaya başlamış.

Hanımlarımız da bu konuşmaları bize nakletmişlerdi, hatta “-bize dikkat edin” demişlerdi. 

Abdullah Gül, hiç bir zaman Refah Partisi için çalışmadı. Hep kendisi için çalıştı. Adamın aklı, fikri Amerika’daydı, bir de Amerikan Elçiliğinde ne vardı, bilmiyorum, oradan hiç çıkmazdı.”

Evdeki hesap çarşıya uymadı!..

Abdullah Gül ve avenesi, 30 yıllık Milli Görüş geleneğine kazan kaldırmış, Londra ve Washington'dan gelen yönlendirmelerle yeni bir parti kurarak Türkiye'nin rotasını tamamen küresel kraliyetçilerin yörüngesine çevirmek istemişlerdi.

Kerameti kendilerinden menkul bu devşirme siyasetçilerin gerek parti tabanında gerekse halk nezdinde ve dahi Türkiye kamuoyunda karşılıkları yoktu. Çünkü sağlam bir hikayeden yoksundular. Özellikle Kayserili Abdullah Gül, Londra ve Washington beşiğinde el-bebek gül-bebek büyütülmüştü.

Siyonist örgütlerde, Avrupa başkentlerinde popülaritesi yüksek olmasına yüksekti ama Türk insanı, yapay güle değil, kendi gönül bağında şakıyan bülbüle aşıktı.

Uzun lafın kısası ibreler Recep Tayyip Erdoğan’ı gösteriyordu. Diğerlerinin onun kadar ne saygınlıkları ne de karizmaları vardı?

Fazilet Partisi’nin kapatılmasını fırsata çevirdiklerini düşünerek, parti çalışmalarına başladıklarında bir şeyi fark ettiler, Recep Tayyip Erdoğan'sız bir hiçtiler.

Şimdi yine öyle değiller mi?