Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rize’de kendi ismini taşıyan Üniversitenin Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi ek binası açılış programında yaptığı konuşmayı hatırlarsınız. Konuşmasının bir bölümünde "Burada bir özeleştiri yapmak istiyorum" diyen Erdoğan, "Aile, eğitim, kültür konularında arzu ettiğimizi yapamadığımızı da kabul etmek istiyorum.” İtirafında bulundu. Gerçi ekonomik gelişme de arzu ettiğimiz şekilde yürümüyor. İşsiz olanların sayısı rekor seviyede, enflasyon bir türlü % 10’nun altına düşmüyor ve fert başına düşen milli gelir son yıllarda düşüş trendinde. Bunu hemen herkes biliyor.

Ama bilinmeyen başka konular da var. Yapılması devletin eylem planlarında resmen yer alıp da beceriksiz bürokratların ihmali yüzünden sosyal politika alanında bir türlü hayata geçirilemeyen meseleler de var. Bunların başında sosyal sigortalar sisteminde ihdas edilmesi düşünülen bakım sigortası gelmektedir. Konuyu baştan anlatayım: Bendeniz Türkiye’de 1997 yılında ilk kez yaşlı, engelli ve hasta olmalarından ötürü bakıma muhtaç hale gelmiş insanların bakım güvençleri ile ilgili bakım sigortası hakkında bir doktora tezi yazmıştım. AK Parti hükümetinin çalışkan bürokratı Refah-Yol döneminde kurulan Özürlüler İdaresi Başkanlığı (ÖZİDA)’nın Başkanı Dr. Mehmet Aysoy’un bakıma muhtaçlık konusunda uzman olduğumu görerek, beni 2003 tarihinde Başbakanın onayı ile hem Özürlüler Yüksek Kurulu üyeliğine, hem de ÖZİDA Kurum Danışmanlığına getirdi.

İlk işimiz henüz tasarı halinde olan tıp modeline dayanan Özürlüler Kanunu’na sosyal politika boyutu kazandırmak oldu. Danışmanlığım döneminde 2005 tarihinde kabul edilen Özürlüler Kanunu’nda özellikle bakıma muhtaç engelliler için bakım ödeneği de içeren sosyal bakım güvence modelinin ilk adımını atabilmiştik.

Uzmanlık alanım olan sosyal bakım güvence modelinin içeriğini zenginleştirmek ve daha geniş kitlelere ulaştırabilmek için, 19-23 Kasım 2007 tarihleri için planlanmış olan III. Özürlüler Şurası’nın ana konusunu “Bakım” olarak belirledik. Bu süreçte maalesef Başkan Dr. Mehmet Aysoy görevinden alındı. Bakım Şurasının etkin ve verimli olabilmesi için ÖZİDA’ya önerdiğim bakım alanında ehil bilim adamlarının hiçbirisinin Şura’ya davet edilmemiş olduğunu, üzüntü ile tespit ettim. Ama buna rağmen yine de “Bakım Güvence Sistemleri ve Finansmanı” komisyonun başkanı olarak seçildim ve Bakım Sigortası ile ilgili bir rapor hazırladım.

III. Özürlüler Şûrası’nın Bakım Sigortası ile ilgili kararları, 13.02.2008 tarihinde gerçekleştirilen Özürlüler Yüksek Kurulu’nun da gündeme alındı. Bu kurulda bakıma muhtaç olan bütün engellilerin bakım güvence sistemine alınması yönünde ulusal düzeyde bir eylem planının hazırlanmasına yönelik karar alındı. Hakikaten Yüksek Planlama Kurulu’nun 31.12.2010 tarih ve 2010/44 sayılı kararıyla sosyal sigortalar sisteminde Bakım Sigortasının oluşturulmasına yönelik olarak yayınlanan Eylem Planı, 19.01.2011 tarih ve 27820 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Eylem planı, III. Özürlüler Şurası, Bakım Güvence Sistemleri ve Finansmanı Komisyonunca kabul edilen raporumuz doğrultusunda hazırlanmış olup ayrıca bakım hizmetleri stratejisinin gerekliliği, stratejik öncelikler, bakıma muhtaç engellilerin demografik gelişmelere bağlı olarak gelecekteki sayısı, bakım fonu ve bakım primi gibi bilgiler yer almaktadır.

Ne var ki aradan 10 yıl geçti, Engelliler Kanununun reform ihtiyacı halen görülmediği gibi Sosyal Bakım Sigortası da unutuldu. Ne Aileden ve sosyal politikalardan sorumlu Bakan Hanım bu önemli eylem planından haberi var, ne de bu konuyla ilgilenmesi gereken bürokratlarımızın bu alanda bir şeyler yapma heyecanı yaşıyor. Halbuki bu arada hemen bütün Avrupa ülkeleri, ileri yaşlılık, ağır derecede engellilik ve ciddi hastalıklarından dolayı sürekli olarak bakıma muhtaç olan her bir vatandaşına oluşturdukları bakım güvence modelleriyle gerek evde, gerekse bakım merkezlerinde ücretsiz bakım hizmetleri vermektedir.

Aile dostu sosyal politikalar alanında geri kaldığımız için, bakıma muhtaç yaşlı, engelli ve hastalarımızı da ihmal ettik. En mağdur sosyal kesimleri ihmal eden bir devlet, sosyal devlet olamayacağı gibi toplumsal bazda sosyal refah ve huzur da sağlayamaz. Ne yazık ki sosyal politikalardan sorumlu yetkili yöneticilerimiz, kapsamlı bir bakım güvence sistemini oluşturmanın sosyal bir vecibe olduğu kadar dinî bir yükümlülük de olduğunu herhalde bilmiyor. Hatırlatması bizden. Bakınız, Medine İslâm Devletinin Reisi de olan Peygamberimiz (sav), bu bağlamda günümüzün yöneticilerine şu telkinde bulunmaktadır:

Kim (geride) mal bırakırsa bıraktığı mal mirasçılarına aittir ve kim (kimsesiz) bakıma muhtaç bir kişi (geride) bırakırsa onun bakım sorumluluğu da bize (devlete) aittir.” (Buhâri; Feraiz; 25).

Biz bu inançla, zamanında hükümete danışmanlık yaptık ve Allah’a şükür çok kısa zamanda Engelliler Kanununun çıkmasına vesile olduk. Günümüzde 500 binin üzerinde bakıma muhtaç yoksul vatandaşımız aylık Bakım Ödeneği alabiliyorsa, bu gelişme, bu kanun sayesinde mümkün olabilmiştir. Ne var ki özellikle yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte mutlak anlamda yoksul olmayan fakat bakıma muhtaç konumunda olan ve dolayısıyla insan haysiyetinde yaraşır bir şekilde bakım hizmetine ihtiyaç duyan yüzbinlerce bakıma muhtaç insan, bu kanun kapsamında yer alamamaktadır. İşte onun için bizler 2005 tarihinden beri Sosyal Bakım Sigortasının ihdas edilmesi için, ilmî yönden mücadele ediyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal alana dair ihmal edilen bazı eksiklikleri görebilmiş ama öyle görünüyor ki dönemin Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın 2011-2013 Bakım Hizmetleri Stratejisi ve Eylem Planında öngörülen ve çoktan hizmete girmiş olması gereken Sosyal Bakım Sigortasından haberdar değildir. Hadi Sayın Cumhurbaşkanı, bu eylem planından haberdar olmayabilir. Peki, engellilerden sorumlu Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da mı bu plandan bîhaber? Haberdar olsaydı belki de plan doğrultusunda eyleme geçerdi değil mi? Peki bu planı hayat geçirebilmek için, Türkiye’de bakıma muhtaçlık ve Bakım Sigortası konusunda kaç uzmanımız var? Hükümetimizi daha fazla mahcup etmemek adına daha fazla soru sormuyorum, vesselam….