Aslında Türkiye’de hâlâ “Tek Parti” saltanatı var. Anayasanın başlangıcından tutun da, 6 oku mutlaklaştıran, Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen yasaları, tarifi yapılmamış nev-i şahsına münhasır laiklik uygulaması ve “Ulus” tanımı ile gelinen yer işte burası. O bir şahsa bağlılık şeklindeki milletvekili yeminini, o memur andını nereye koyacağız?.

Siyaset tam bir oportünizm bataklığına saplandı. HDP milletvekilleri yemin ediyor da ettiği yemine inanıyor mu? Bunu herkes bilmiyor mu? Herkesin bildiği bir sır bu. Herkes ikiyüzlü olmaya zorlanıyor yasa zoruyla ve CHP’nin dayatması ile. Hangi dindar gönül rahatlığı ile o metni okur!.

CHP bugün HDP ile kol kola, DHKP-C ile yakın, hem de ulusalcı. “Baba katiliyle baban bir safta”.. Devlete kastedenlerle Devletçiler bir arada. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Devletçilikten de vazgeçmezler, devlet düşmanlarından da. Dün Türkeş’i tabutlukta yatıranlar kendileri değil mi idi. Daha önce de Hitler ve Musolini ile kol kolaydılar. Kafatası ölçmeye kadar vardırmışlardı işi. Kemalist Ulusçuluğunun fikir babası nasıl oluyorsa Kod adı Tekin Alp olan Moiz Kohen’di. Türkçeyi Agop Dilaçar’dan öğrenecektik. Ergenekon’un avukatlığında CHP ve MHP birlikte değil mi idi. CHP’nin ulusalcılığı ile  MHP’nin milliyetçiliği aynı şey mi idi! “Dün dündür, bugün bugün” değil mi! Çıkarlar gerektiğinden ilkeler helvadan puta dönüşüyordu, yenmek için! CHP Ergenekoncu mu, FETÖ’cü mü? Niye, ikisi de olamaz mı? Şimdi oyun böyle oynanıyor, tavşana kaç, tazıya tut. Mason karşıtı Adnan Oktar, Mason olabilir. BÇG tarikata karşı olabilir ama, Kalkancı Tarikatı gibi bir tarikat örgütleyebilir. SP’nin genel başkanının çocukları da, mevzu tarikat olunca o tarikatın Halifesi olabilir. Yakışır da hani! Siz LGBT’ye karşı olabilirsiniz, ama bugün haham olduğunu söyleyen biri ve Travesti Sisi size tarikat örgütleyebilirler, hem de Beyoğlu’nda bir Gay Club’da. Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz. Bunlar tamam da, bizimkiler nasıl bunların peşine takılıyor. Sadece bizimkiler mi, bizim liberaller solcuların hali de bundan pek farklı değil, birileri birilerini işletiyor. Bir yalan rüzgârı insanları işte böyle savurup gidiyor. DAEŞ tekbir sesleri ile kardeşlerini katletmiyor mu? PKK, YPG ne yapıyor!. Kafkaslarda Türk dünyası için mücadele ettikleri sananların birçoğu Ruzi Nazar’ın oyununa gelmediler mi. Birileri ağuyu bala karıştırıp altın tas içre sunuyor biz de içiyoruz.

İşin içine siyaset girince bir kere değil 3 kere düşünmek gerek. Fikri yapısını bırakın bunların cinsiyeti bir farklı olabilir. Öyle bir kadın Papa vardı hani. Kadın Papa 8. Joan. (Gerçek adı: John Anglicus) adlı kadın. Katolik papazlar evlenmezler. Bu bir de hamile kalmış. Din ve siyaset ikisi birden gayrimeşru zeminde buluşursa böyle şeyler de oluyor işte.

CHP İslam’la, Müslümanlarla barışmak istiyorsa, Riba’yı haram kabul eden bir dinin Zekat parasını İş Bankası gibi bir Faiz kurumuna sermaye yapan ve bunu savunan, LGBT’yi sahiplenen, Ayasofya’nın Cami olmasına karşı çıkan bir anlayışla nasıl olacak bu iş. İslam’ı “irtica”, Müslümanı “Mürteci” diye damgalayan bir akıldan söz ediyorum. Haydar Baş’ı ikna etmiş olabilirler, AK Parti’deki AKP’liler de “Yeşil Kemalizm”e razı olabilirler siyasi pazarlıklarla, ama ötesi olmaz bu işin. “Olmayacak dua”ya amin diyerek zaman kaybetmek yerine, herkesin oturup, düşünüp bir karar vermesi gerek artık. Bu çelişki sadece CHP’ye aid değil, AK Parti, MHP, herkes için geçerli. 

Türkiye bu kafa ile bu şartlarda aydınlık bir geleceğe ulaşamaz. Oturup bir karar vermemiz gerek. Bu anayasa ile olmaz. Bu Anayasanın rejimle ilgili yasalarının değişmesi gerek. Zaten yeni bir dünya kuruluyor, her şeyin yeniden tanımlanması gerek.

Kemalistler, kendileri için Kemalist olsunlar. Bunu dayatmasınlar. Sonra, herkes inandığı gibi yaşasın ve düşündüğünü özgürce ifade edebilsin. Devlet öyle her şeye karışmasın, bu kadar çok yasa olmasın. Bu kadar çok bürokrasi de olmasın. Böyle yasama da olmaz, yürütme de, yargı da. Ne bu böyle ya, herkes herkesle davalı, herkes devleti ile davalı. Rejim çözüm üretmiyor, sorun üretiyor. Gücü yeten yetene. Herkesin, malı, canı, namusu, aklı, inancı koruma altında olsun. Din siyasetin müdahalesinden arındırılsın. Bakın, bir ülkede insanlar yukarıda sayılan imkanlara sahipse, her zaman haksızlık olabilir, önemli olan haksızlığa uğradığında hakkını alabiliyorsa, parası emeğinin karşılığı olan değeri koruyorsa, aklı ve emeği ile geçimini sağlıyorsa, o insanları kovsanız da kimse gitmez. Bunlar yoksa bağlasanız da durmaz. Rüşvet yoksa, torpil yoksa, milli iradenin tecellisi makamında temsiliyet adilse ve iş ehline veriliyorsa, kararlar istişare ve şûra ile alınıyorsa, her inanç mensubu kendi içinde müttehid, erdemli insanlar ve mazlumlar kendi aralarında müttefik, hatta bir toplumda erdemli de olmayabilir, ama değer üreten birileri varsa ve bunlar başkalarının temel hak ve hürriyetlerine yönelik bir tehdit oluşturmuyorlarsa, onlarla nimet ve külfet dengesine dayalı itilaflar gerçekleştirilebilir. Bir topluluğu geleceğe taşıyacak olanlar bunlardır ve bunların toplamı her zaman çoğunluktur. Bu çoğunluğu oluşturan ilk 2 grub ise toplumun kimliğini, karakterini oluştururlar. 4. grubtakiler ise kriminal risk taşıyan, ahlak dışı ve illegal işler için potansiyel sahibi çevrelerdir. İlk üç kendi arasında uyumlu olursa, 4. grub etkisizdir.

Bu ülkeyi eğer biz birbirimize cehenneme çevirmek istiyorsak bu zor değil. Ama bir arada yaşamak ve meşru bir zeminde rekabet etmek, yarışmak istiyorsak, birbirimizi hoşgörmesek bile birbirimize tahammül etmeyi öğrenmemiz, farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşamayı öğrenmemiz gerek. Bu konuda herkes sorumlu. CHP örneği, sadece rejime rengini veren, darbelerle kendini tahkim ederek bugünlere taşıyan, tek partinin devamı olduğu için seçildi. Yoksa bu konuda herkese düşen sorumluluklar da var elbette. Ve herkesin kendini değiştirmesi gereken yanlışları da. Selâm ve dua ile.