Ve Nisan ayı geldi. Hala depremde ölenlerin gerçek sayısını bilmiyoruz.

Ramazan ayındayız gerilim dinmek bilmiyor. Seçim süreci hala belirsizliğini koruyor. Utanç verici tartışmalar yapılıyor. Meydanlarda seçim heyecanı yok. İnsanlar savaş ve deprem korkusu yaşıyorlar. Ekonomideki belirsizlik de devam ediyor.

Fransa ve İsrail adeta iç savaşa sürükleniyor. İtalya’da Anti Globalist’ler iktidarda. Bakalım Papa ile nasıl geçinecekler!? Almanya ve İngiltere CoVIDzede’lere tazminat ödemeye devam ediyor.

Ukrayna’yı unutma noktasına geldik de NATO’nun Rusya sınırına askeri yığınağı devam ediyor. Bir de Putin’e tutuklama kararı çıkarttılar UCM’den. ABD’de Manhattan savcısının Trump için tutuklama fezlekesi hazırlamakta olduğu haberleri geliyor.

Türkiye gördüğünüz, bildiğiniz gibi. Şap, Chip, Tohum, Mera, İklim, 5G, batıdan ne talimat gelirse anında aynen uyguluyoruz. Arada bir de İstanbul sözleşmesini filan tartışıyoruz. Kırmızı çizgi tartışmaları, ittifaklar, kopmalar, son güne kadar bu böyle devam edecek anlaşılan.

Bilmem farkında mısınız 2020'de ABD’de, resmi açıklamalara göre 580 asker intihar etmişti. Pentagon, muvazzaf askerler arasında intihar oranının yüzde 41,4 arttığını açıklamıştı o zamanlar. 2022’de terhis edilmiş askerlerden her gün en az 30 askerin intihar ettiği rapor edilmişti. Yılda 700 civarında genç adam kendini öldürüyor resmi kayıtlara geçen. Kanada çözümü herkes için ötenazi, intiharı hak olarak yasalaştırmaya hazırlanıyor.

Gayri resmi kaynaklara göre Son 10 yılda 60 binden fazla ABD askeri intihar ettiğini açıklıyor. eski askerlerde intihar oranı, toplumun geri kalanının 1.5 katı. Buna cinayetler ve uyuşturucudan ölenleri de eklerseniz, uygar dünyanın sefaleti, sefahatı dökülüyor ortaya.. Bir çok eyalette artık zombi mahalleri oluşmuş durumda.. Uyuşturucudan ölenlerin sayısı da bundan az değil. Kendi ölenlerin dışında eşini arkadaşını öldürenlerin sayısı da çığ gibi büyüyor. Bir kısmı da zaten canlı cenaze. Ama bunların çoğu, ölmeye, öldürmeye ayarlanmış birer ölüm makinesi. Sonuçta dünya iyiye gitmiyor. GreatReset’çiler tam gaz. Başımıza bir de Chabadçılar çıktı. Adamlar KKTC’nin altını üstüne getiriyorlar adeta.

Seçimin bundan sonraki safahatını bilmiyorum. Şimdilik resmi takvim işliyor. Ama her an her şey olabilir. Herkes diken üstünde. Seçim sonuçlarına ilişkin kaygılar devam ediyor. Seçimin olmama ihtimali de gündemde, olup açıklamayacağı, iptal edilebileceği endişesi de söz konusu.

Henüz depremde ölenlerin sayısını da bilmiyoruz. Deprem bölgesinden kaç milletvekili çıkacağı ya da seçmen sayısı da bugün için bir muamma. Ve bölgede zaten depremler durmuyor. Deprem durdu derken sel başlıyor. Kimi bölgelerde kuraklık var. Nisanda ne olacak o da belli değil. İnsanlar kime inanacağını da şaşırmış durumda. Sosyal medya korku pompalıyor, sürekli. Fiyatlar deseniz almış başına gidiyor. Özellikle de kira fiyatları, gayrimenkul fiyatları. Seçimden sonra ne olacak o da belli değil. ABD ve AB ülkelerinde para piyasalarından sert dalgalanmalar yaşanıyor.

Bir yandan da insanların gözü-kulağı İstanbul depreminde.

Bu şartlarda seçime gidiyoruz. Seçime bugün itibarı ile tam 6 hafta kaldı. Tam ortada bayram var.

Ben seçimlerde kime oy vereceğimi bilmiyorum, ama kime vermeyeceğini biliyorum. CoVID’çilere, yani GreatResetçilere, yani iklimci, gıdacı, (kimi kastettiğimi biliyorsunuz. Sentetik etçilere yani) 5G’cilere, Trans Humanizmcilere, fahişe ve türevlerine, toplumsal cinsiyetçilere, 6284 kırmızı çizgisi olanlara yani İstanbul sözleşmesini savunanlara, beni mahkemeye verenlere oy vermeyeceğim. Siz kime verirseniz verin, ama unutmayalım ki, oy vereceklerimizin yaptıklarından biz de hesaba çekileceğiz. Bana sorarsanız, OYUN’u görmeden OY’unu verme!

“Ya öbür taraf kazanırsa” derseniz, sonuçta bu da, hayır da olsa, şer de olsa bir KADER’dir. Hem değil mi ki, “Allah bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir” Hem değil mi ki, “Bugün kendi aramızda tartışıp durduğumuz şeylerin hakikati bize öbür dünyada gösterilecektir”. Bu dünyadaki sonu, benim için sadece İmtihanın şeklini belirleyen bir imtihandır. Bu zor bir sınavda olabilir. Değil mi ki, biz Allah’ın ipine tutunursak, o bizim işimizi kolaylaştıracaktır. Değil mi ki, O’nun kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yok. Allah, aklımızdan, kalbimizden geçenleri bilmektedir. Kapalı kapılar arkasında, ya da şifreli telefonlarla fısıldaşarak konuştuklarımızı duymaktadır. Kader, kader, ah kader.. Ey Rahman, Ey Rahim, ey Muktedir ve muntakim olan, ey ilahi takdir makamının sahibi! Tedbirim rızana ve merhametine sığınmaktır. Sebep ey!.. Selam ve dua ile.

5gvirusnews