Habervakti'nin Ankara kulislerinde edindiği bilgiye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamadan kaldıracağı söylendi.

Ankara kulislerinden Habervakti merkezine gelen bilgilere göre STK'ların yoğun mücadelesi sonucu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul Sözleşmesi tepkilerine kayıtsız kalmadığı belirtildi. Şubat ayında konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Erdoğan, "İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden geçirmemiz gerek. Onunla ilgili bir çalışma yaptırıyoruz” ifadelerini kullanmıştı.

Eşcinsel ideoloji ve örgütler

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve İstanbul Sözleşmesi başlıkları altında son günlerde yaygın olarak konuşulan bu konunun özeti kadın-erkek eşitliği gibi görünse de cinsel yönelim yani aç parantez aslında eşcinsel bireylerin okul yada sosyal yaşamda haklarının savunulmasına yönelik çalışmalardır.

Bu kapsamda ülkemizin medeniyet ve kültür değerlerini yıkmaya yönelik bu tehlikeli gelişmeye karşı duruş sergileyen yazarlar ve çizerlerin dikkat etmesi gereken en önemli konu üslup yada kavram sorunudur. Eşcinseller demek yeterli iken LGBT derseniz zaten EŞCİNSEL İDEOLOJİ ile mücadeleyi baştan kaybetmiş olursunuz. Dindar, muhafazakar yada İslamcı "adına ne derseniz deyiniz" camia karşısında stratejileriyle, kavramları ve söylemleriyle EŞCİNSEL İDEOLOJİ ve ÖRGÜTLER gün geçtikçe daha da güç kazanmaktadırlar. Yeni Şafak, Akit ve Milli Gazete yazarlarının, muhabirlerinin bu eşcinsellik sorunu karşısında ortak bir dil kullanmak zorunluluğu bulunmaktadır. Haberlerde ve köşe yazılarında LBGT dediğiniz takdirde baştan kaybettiğiniz bir mücadelenin içerisindesinizdir. Eşcinsellerin sosyologları, psikologları hatta ilahiyatçıları bu konularda örgütlenmek açısından azim ve kararlılıkla çalışmaktadırlar. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve İstanbul Sözleşmesi yeni nesillerin arzulandığı şekilde dindar değil tersine biüel (eşcinsel) ve deist bir nesil olması sonucunu doğuracaktır.

Ünlü psikolog tehlikeyi işaret etti! LGBT değil, eşcinsel...

Kadına şiddet, taciz ve tecavüz mağdurları

Kadına şiddet: sokakta Pamuk prenses kadınlar, evde Kül kedisi anneler ve eşler. İki bilinmeyenli denklem : çöz çözebilirsen. Güzel ülkemiz Türkiye'de bir gün Aile Bakan'ları hep kadın değil de erkek olursa bu sorun bir şekilde belki çözülür. Aile Bakanlığı şarkıcı Sıla'nın aile olmayan sorununa müdahil olduğu kadar travmatik çocukluk geçmişleri nedeniyle genelevlerde çalışmak zorunda kalan kadınlarının sorunlarına da müdahil olur mu?

İntizar: Bekleme, gözleme, ilenme, ilenç. Kadına şiddetin çözümünü bekliyoruz. İntizar ediyoruz.

"Kadına şiddet konusu, patolojik yani nedenleri bilinçaltında saklı derin bir konu. Aslında o erkeklerin bilinçaltında gizil eşcinsel duygular söz konusudur. Kendisi fantezisinde eşini başka bir erkekle hayal ettiğinde cinsel bir uyarılma yaşıyordur ama eşcinsellik korkusunu bastırmak için sanki kendisinin beğendiği o erkekle eşinin bir ilişkisi varmış gibi bir kıskançlık krizi yaratıyor. Sonra bilinçaltındaki bu eşcinsel olma korkularından dolayı faturayı kadına çıkarıyor."

Kadına şiddet, taciz ve tecavüz mağdurları

Dindar nesil değil çocuk tanrılar nesli

Çocuk değil tanrı doğurmuş annelerinin ve "Otorite"si yerle bir edilmiş babalarının birbirleriyle çatışmalarını tiyatro seyreder gibi ömür boyu seyreden çocukların deist ve biüel bir nesil olmasına şaşırmamak gerekir. Önümüzdeki dönemde Milli Eğitim Bakanlığı, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi”ni desteklemeye devam ederse, çocuklarımızın cinsiyetleri adeta kurban edilecek ve düzeltilemez çok büyük bir sorunla millet olarak karşı karşıya kalacağız..

Dindar nesil değil çocuk tanrılar nesli

Üç kısa adam bir uzun adam eder mi?

Milli Eğitim Bakanlığı, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) bürokratlarının toplumun içine aileyi yıkmak için özenle yerleştirilmiş “Bilimsel Dinamit” projesi olan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi” yeniden gözden geçirilmelidir. Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM) çalışmaları fayda mıdır zarar mıdır gözden geçirilmelidir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Kademci kadınlar tarafından kuşatılmamalıdır. Emine Erdoğan tarafından seçim öncesi atılan tweet’te bulanan “Bilimsel Dinamit”, nötr cinsiyet kavramıdır. Ne demektir nötr cinsiyet?

Üç kısa adam bir uzun adam eder mi?

Televizyon Dini

Milli Eğitim Bakanlığı, Aile Bakanlığı ve Üniversitelerde uygulanan Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları kapsamında kelimelerimiz, kavramlarımız, atasözlerimiz, deyimlerimiz değiştiriliyor ve güzelim dilimizi de kaybediyoruz. 1 KASIM 1928'de harf devrimi geçmişle bağlarımızı nasıl kökten kopardıysa şimdi de iş insanı, bilim insanı derken adam gibi adamlığımızı kaybediyoruz. Asım'ın nesli değil dindar nesil de değil; deist, nihilist, biüel bir nesil sosyolojik ve psikolojik olarak gelişimini tamamlıyor. Yetkililer bu gerçeği fark ettiklerinde toplum olarak çok yara almış olacağız. Dinimiz yıkılıyor, dilimiz çalınıyor çünkü batının kurum ve kuruluşları tarafından ailemiz kuşatılıyor. Kadının özgürleşmesi adına annelerin iş insanı olması için çaba harcanıyor, üç beş erkeğin şiddeti bahane edilerek babaların da otoritesi hedefe konmuş yumuşak babalar o da yetmez yusyumuşak erkekler yaratılıyor. Kadına şiddetin çözümü olarak erkeklerin yumuşatılması da sorunu çözmeyecektir. Bizden söylemesi...

Televizyon dini

Türkiye'nin Gerçek Beka Sorunu: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projeleri Ve Cemaatler

Postmodern dünyada Baba'nın Adı artık silinmiştir. Aile kurumu dönüştürülmüştür. "Özgürleşmiş" bir cinselliğin önünü açmak için üretken cinselliği (aile); cinselliğin "baskıcı" bir biçimi olarak aşağılama eğilimi gösteren güçlü bir kollektif akım vardır. Toplumsal Cinset Eşitliği projeleri bu anlamda Milli Eğitim ve Aile Bakanlıklarını ve Yüksek Öğretim Kurumunu ele geçirmiş durumdadır. Türk Milleti, Batı Medeniyetinin kavramlarıyla bilim adı altında işgal edilmektedir. Divanü Lügati't Türk'ümüzün de Kamus-ı Türki'mizin de içinden kelimelerimiz çalınmaktadır. Dilimiz çalındığında Din'imiz de talan edilecektir. Kabe'nin taş duvarları yerinde dursa bile Kabe'nin ölümsüz ruhu öldürülmeye çalışacaktır. Ebrehe'nin ordusu yüzyıllardır bıkmadan usanmadan "Kâbe'yi Yıkma Teşebbüsünde" bulunmaktadır. Her inanan kişinin görevi Ebabil kuşları gibi yaşayarak Kabe'yi bu yıkımdan korumak olmalıdır.

Türkiye'nin Gerçek Beka Sorunu: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projeleri Ve Cemaatler

Marko Paşa Taciz ve Tecavüz Mağdurlarının Dertlerini Dinler Ama Derde Deva Olmaz Mı?

Eşcinsellik, aslında erkeğin erkeğe tecavüzünden başka bir şey değildir.

bağımlısı erkekler, kadınların namuslarını bıkmadan usanmadan nasıl kirletiyorsa, eşcinsel ilişkilerde de tek eşlilik asla söz konusu olmadığından, bağımlılığıyla eşcinseller birbirlerinin ruhlarını; yani duygularını sömürmektedirler. Travesti yahut transüeller çocukken nasıl mağdur olmuştur; gören duyan bilen var mıdır? Aile Bakanı; fahişelerin, travestilerin dertlerini dinlese de derman olabilir mi?

Sayın Cumhurbaşkanımız;

Recep Tayyip Erdoğan,

Kral Çıplak: Mavi Balina oyunu bir oyun değil, çoluk çocuğu intihara sürükleyen bir emirler zinciridir. Anne-babalar çocukları intihar ettikten sonra ağlıyor, sızlıyor ama giden gitmiştir. Ateş düştüğü yeri yakmıştır artık. Çoluk çocuğumuzu öldürmeyen ama süründüren bir o kadar tehlikeli bir durum daha vardır: On üç, on dört, on beş, on altı yaşında, yani reşit olmamış çoluk çocuk, gay sohbet sitelerinde kendinden büyük sapık ve sapkın adamlarla sözde kendi istekleri ile konuşuyor, buluşuyor ve erotik ilişkiler kuruyorlar. Mavi Balina’da çocukların bedenleri ölüyor, gay sohbet sitelerinde ise ruhları. bir insanlık suçudur. Çoluk çocuk, gay sohbet sitelerinde fuhşun kurbanı oluyor. Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı detaylı bir inceleme yaptığında açıkça ortaya çıkacaktır ki Facebook, Twitter, Instagram sitelerinde taciz, tecavüz, eşcinsel, lezbiyen ve ensest ilişkiler kaygı verici bir boyutta yaygınlaşmaktadır. Artık çocuklar sokaklarda oyun oynamıyorlar, millet bahçelerinde, okul kütüphanelerinde kitap okumuyorlar. Anne babaların bilinçsizliğinden faydalanarak can sıkıntılarını erotik, yetmezse grafik arayışlar ile gidermektedirler. Uyuşturucu bağımlılığı, sigara ve obezite ile mücadele eden İl Sağlık Müdürlükleri, Yeşilay gibi kuruluşlar, bu konuya yetiştirilmiş yetkin uzmanlarla acilen el atmalıdırlar. Devlet, demir yumruğunu yeni nesillerini korumak adına sitelerine en sert şekilde indirmelidir. Kısır siyasi çekişmelerin gürültüsü arasında taciz ve tecavüzün sesi pek çıkmamaktadır. Unutulmamalıdır ki mağdur çocuklar korkutulur ve susturulurlar; sesleri hiç çıkmaz. Bu çocukların davranışlarından şüphelenen ya da anlayan anne babalar, öğretmenler olursa belki son bir şansları olabilir.

Marko Paşa Taciz ve Tecavüz Mağdurlarının Dertlerini Dinler Ama Derde Deva Olmaz Mı?

Sadistlerden, Eşcinsellerden, Grinin Elli Tonundan, Asr-ı Saadet Oluşur Mu?

Lut kavmi aslında bugünkü anlamda eşcinsel bir kavim değildir. Evli erkekler olmak bakımından, biüel ve sadist kişilik özellikleri gösteren bir toplumdur. İlahiyatadamlarının bugünlerin sorunu olarak eşcinsellik konusunda sağlıklı bir çözüm üretmemelerinin nedeni de budur. Eşcinsel evliliklerin yaygınlaşmasını ve eşcinsellerin evlat edinmelerini Lut kavmi kapsamında değerlendirmek büyük bir yanılgıdır.

https://www.habervakti.com/sadistlerden-escinsellerden-grinin-elli-tonundan-asr-i-saadet-olusur-mu-makale,1401.html

Milli Eğitim Bakanlığı ve Aile Bakanlığı Milli Kurumlar Mıdır?

Milli Eğitim Bakanlığı, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi”ni desteklemeye devam ederse, çocuklarımızın cinsiyetleri adeta kurban edilecek ve düzeltilemez, çok büyük bir sorunla millet olarak karşı karşıya kalacağız.

Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı gerçekten milli bilinç sahibi bir kurum mudur? Türk eğitim sistemi her dönemde, yani en öncesinde de ama özellikle en sonrasında daha da iflas etmiş bir sistemdir. Geçmişten günümüze Millî Eğitim Şûraları toplanır durur, kendince kararlar alınır. Vatanın, memleketin geleceğinin aydınlık olması adına, çocuklarımızı eğitmek için büyük kararlar almak gerekmiyor. Çocuklar için oyun oynamanın çok önemli olduğunu unutursak, çocuklarımızı eğitmek adına onların zihinlerini bilgi çöplüğüne dönüştürmüş oluruz. Muhakeme; yani “birbirine karşı savları olan iki yanı dinleyerek bir yargıya varma, yargılama” yeteneklerini öldürüyoruz. Bir parça çocuk psikolojisi bilenler, eğitimden birazcık anlayanlar bile çocuklarımıza bu vesile ile resmen zulüm yaptığımızı kabul edeceklerdir. Türkiye’de kararlar alınırken, uluslararası siyasete ya da ülke içindeki sosyolojik şartlara göre alınmaktadır ve bu karar alma süreçlerinde insan psikolojisi asla dikkate alınmaz; çünkü Türkiye’de hem evrensel hem de yerel psikolojimize dair derinlemesine çalışmalar yürütülmemektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı ve Aile Bakanlığı Milli Kurumlar Mıdır?

Ahlak: Zeki Müren "İbne" Değildir.

Eşcinsellik, toplumsal sorunların baskısı altında dinamikleri çürümüş aile yapısında ezilen çocuğun, aslında aile otoritesine başkaldırması eylemidir. Aile içi güç dengeleri adına yıpratılan duygusal edimlerin yeniden aranması ve kişilikle bütünleştirilmesi çabasıdır. Eşcinsellik bireysel bir hastalık değil; aile ve kültürel değerlerin yıpranmasının göstergesi olarak hastalıklı bir aile ve toplumsal yapının insan ruhunu işgal etmesidir. Eşcinsellik; sevgi, bağlanma, ait olma arayışları içindeki çocuk ve ergenin erotizm çukuruna düşmesidir. Bu noktadan sonra da duygusal bağlılık değil, bağımlılığına dönüşen ailesel bir hastalıktır. Eşcinsel genç, ruhsal anlamda hastalıklı ailedeki iyileşmeye en uygun kişidir.

Hiç bir kötü/yalan insan, iyi/ahlaklı insanı tek başına yenemez. Üç beş kötü insanın aralarında çıkar ilişkileri kurarak oluşturdukları iktidar gücüyle, iyi/ahlaklı insana karşı uyguladıkları eylemlere mobing-ibnelik denilebilir. Bu anlamda eşcinsellik "ibnelik" değildir. "İbnelik" erotik içerikli bir hakaret değildir. İbnelik, içindeki bastırılmış yani gizil eşcinsel duygular, yani çocukken otorite karşısında ezilmişliklerin yarattığı teslimiyettir.

Zeki Müren "ibne" değildir. Kültürel yozlaşmanın gelecekteki görünmeyen tehlikelerine, kendi gönül dünyasından aşk ışıklarıyla içinde yetiştiği topluma yol göstermiş sanat güneşimizdir. Varsa eğer eşcinsel ilişkileri onlar bizim bilmediğimiz ve bize yansımamış, gizli yaşanmış günah dünyasıdır. Zeki Müren'i yargılamak bize değil, affetmek Allah'ın inisiyatifinde olan bir süreçtir. Ruhu şad olsun...

Ahlak: Zeki Müren "İbne" Değildir.

Özal'ın bahsettiği üç beş çapulcudan teröristler çıkmıştı; Erdoğan'ın bahsettiği üç beş çapulcudan ise eşcinseller çıkıyor

Her yıl Haziran ayının sonlarında Taksim'de örgütlenen Onur Yürüyüşleri; Eşcinselleşmenin ayak sesleridir. Siyaset adamları ve bürokratlar bu yürüyüşlerin sosyolojik olarak Türk toplumunu nasıl dönüştüreceğinin bilincinde midirler?

Taksim'de 28 Haziran 2015'te gerçekleştirilen, Eşcinsel derneklerinin düzenledikleri Onur Yürüyüşü'nde “Şaban'la Recep'in aşkına Ramazan engel olamaz” pankartı açtıkları gerekçesiyle yargılanan üç sanık hakkındaki dava, beraat kararıyla sonuçlandı.

“Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçundan birer yıla kadar hapisleri istenen sanıklar hakkında mahkeme, “yüklenen fiilin bu haliyle kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğunu” belirterek beraat kararı verdi.

Mahkemenin verdiği bu kararla, “Şaban'la Recep'in aşkına Ramazan engel olamaz” sloganı sonucunda, Ramazan bu direnişi kaybetmiştir. Bu sonuç toplumun eşcinselleştirilme çalışmalarının meşru (hukuki) bir zeminde sürdürüldüğünün bir ispatıdır.

Özal'ın bahsettiği üç beş çapulcudan teröristler çıkmıştı; Erdoğan'ın bahsettiği üç beş çapulcudan ise eşcinseller çıkıyor

Ailemiz Ölmüştür: Artık Cehennem Annelerin Ayakları Altındadır.

İstanbul sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği derken toplumsal değerlerimiz gün geçtikçe telafisi imkansız bir şekilde yok olmaktadır. Batı karşısında medeniyetimizin en güçlü yıkılmaz sarsılmaz kurumu olan aile çökmüştür. Öncelikle kadınlar karşısında erkeklerin iktidarı kadın örgütlerince yerle bir edilmiştir. Erkeklerin erkekliği yara aldıktan sonra da doğal olarak bu erkeklerin güçlü ve sağlıklı baba olmaları da sonlandırılmıştır.

Ailemiz Ölmüştür: Artık Cehennem Annelerin Ayakları Altındadır.

Duygusal ensest aile yapısı: Kız çocuklarını erkek, erkek çocuklarını kız gibi yetiştirmek

İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği çalışmalarıyla kadın kadın değil, erkek erkek değil, aile aile değil, çocuk çocuk değil olmaktadır. Kadınlar artık çalışan yani özgür kadın, erkekler potansiyel olarak şiddete eğilimli kötü insanlar ve boşanma durumunda nafaka ödemeye mahkum kişiler, çocuklar ise yeni anne babalarımız, eşlerimiz yada sevgililerimiz olarak yaşamaktayız.

Milli Eğitim Bakanlığı ve Aile Bakanlığı toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarıyla "Duygusal Ensest Aile Yapısı"nın temelleri sağlam bir şekilde atılmaktadır. İslam medeniyetinden güç alan "Türk Aile Yapısı" artık kendi kültürel değerlerimizden uzaklaşarak Batı medeniyetinin eğitim, bilim ve hukuk düzeninin kuşatması altına girmiştir.

https://www.habervakti.com/duygusal-ensest-aile-yapisi-kiz-cocuklarini-erkek-erkek-cocuklarini-kiz-gibi-yetistirmek-makale,1842.html

Eşcinsellik Sorunu: Çocuklarınızı Teyzelerine Kaptırmayın.

Türkiye, kurum ve kuruluşlarıyla gün geçmiyor ki; ana haber bültenlerinde haber üstüne haber olan kadınlara yönelik şiddetle köklü bir şekilde hukuksal olarak mücadele‎ ederken, "6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" ve İstanbul Sözleşmesi'yle kadını korumakla beraber, esas olarak kimsenin aslında fark etmediği bir konu da, aile bağlarımız içten içe çözüldükçe aile kurumunun da çöktüğüdür. Aile çökerse sosyolojik bir gelişme olarak toplum da yavaş yavaş, içten de dıştan da çökmeye başlar. Türkiye'de aile kurumunun çöküşünün doğal bir yansıması olan eşcinsellik sorunuyla, toplum olarak istesek de istemesek de kaçınılmaz olarak yüzleşmek zorundayız. Eşcinsellik demek sadece sapıklık demek değildir. Eşcinsellik demek sadece din ve maneviyat eksikliği demek değildir. Eşcinsellik demek sadece Lut kavmi demek değildir. Her anne baba; kendi karı-koca sorunlarını çözemedikleri takdirde, çocukları açısından bilinçsiz yaklaşımlar sergilediklerinde, çocuklarının eşcinselleşme sürecini başlatmış olabilirler.

Duygusal ensest aile yapısı: Kız çocuklarını erkek, erkek çocuklarını kız gibi yetiştirmek

Eşcinsellik Aile Hastalığıdır!

İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanun ve eğitim dünyasında almış başını giden toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaları, toplumsal değerlerimizi değiştirmeye ve dönüştürmeye devam ettikçe yeni neslin, gelecek kuşakların, dindar değil de deist ve biüel olması kaçınılmaz olacaktır. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun katıksız bir şekilde uygulandıkça, kadının fendi erkeği eninde sonunda yenecektir. Toplumsal sorunların çözümü adına sadece hukuktan umut beklemek nafile bir çabadır. Çünkü hukuk sadece suçu cezalandırır fakat aynı zamanda suçu ortadan kaldırmaz, suçluyu ise asla ama asla iyileştirmez. Kadına şiddetin çözümünü yasalardan ve yargıçlardan ummak, sorunun teşhisini de tedavisini de bilmemekten kaynaklanmaktadır. Toplumsal hayatımızda kadına şiddeti çözmek adına kadının fendi erkeği yendikçe, babasız yetişen çocuklar sorunu ortaya çıkmaktadır. Kadınlar mı haklı erkekler mi haksız derken, aslında çocuklar mağdur olmaktadır. Çocuklar mağdur olduklarında ise onların haklarını sonuna kadar savunan bir kurum ya da kuruluş yoktur diyebiliriz.

Eşcinsellik Aile Hastalığıdır!

Celal Şengör, Barbaros Şansal ve Atakan Kayalar

Koronavirüslü günler bugün yarın bittiğinde, Türk Milleti kadına şiddeti çözmek adına; bilimselliği olmayan “Toplumsal Cinsiyete Eşitliği” zırvalıklarına son vermek zorunda kalacaktır. Koronavirüs sayesinde mecburen evde kaldık ama ister istemez aile olmak zorunda kaldık. Amerika ve Avrupa’nın da sağlık alanında bilimsel ve teknolojik olarak çöküşlerini ya da sarsılmışlıklarını gördükçe, kendi bilim ve teknoloji yani aslında medeniyet köklerimizin imkanlarının gücünü de ister istemez idrak etmeye başladık sanırım. Evde kaldıkça, anladıkça; gördük ki aile demek medeniyetin temeli demekmiş aslında. Tanzimat’tan bu yana bitmeyen Batılılaşma serüvenimizin dayatmalarıyla, milli ve manevi değerlerimizi yitirdiğimiz oranda Müslümanlık ve Türklük bilincimiz büyük yaralar aldıkça, aile kurumumuz da çökmenin eşiğine gelmiştir. Sağlık Bakanlığı, Bilim Kurulu’nda bulunan “bilim insanlarımızın” değil, kadınıyla erkeğiyle “bilim adamlarımızın” yerinde kararları ile salgını büyük oranda önlemeyi başarmıştır. Bu sürecin sonunda hiçbir şey eskisi gibi olmayacağı için, Sayın Cumhurbaşkanımızın da Ev’de kalmayı başaran Aile’mizin dinamiklerinin ve bağlarının güçlenmesine yönelik yeni çalışmalar başlatacağını umuyoruz. Sağlıklı ailelerde, mutlu karı koca ilişkileri yaşandıkça bilinçli çocuklar yetişir. Bilinçli çocuklar büyüdüklerinde kişilikli gençler olarak Güçlü ve Büyük Türkiye Rüyasının temellerini birlikte inşa edeceklerdir. Necip Fazıl’ın Büyük Doğusu, Sezai Karakoç’un Diriliş Neslinin Amentüsü, Mehmet Kaplan’ın Büyük Türkiye Rüyası ve Nurettin Topçu’nun Yarınki Türkiyesi…



Celal Şengör, Barbaros Şansal ve Atakan Kayalar

İslam filozoflarının eşcinselliğin tedavisine yönelik yaklaşımları

Kadına şiddet sorununu İstanbul sözleşmesi ile çözelim derken “aile elden gidiyor” mu? Milli Eğitim Bakanlığı sağlıklı nesillerin yetişmesine ön ayak olmadığı oranda aile kurumu süreç içerinde sarsılmaktadır. Aile’nin çöküşünün en büyük belirtisini her yıl haziran ayında onur haftası kutlamalarına katılan eşcinsellerin artışından anlayabiliriz. Eşcinsellik bir aile hastalığıdır. “Aile elden gittiği” oranda toplumda eşcinselleşme oranı da artmaktadır.

İslam filozoflarının eşcinselliğin tedavisine yönelik yaklaşımları

Devlet Her Çocuğa Ruh Sağlığı Yerinde Anne Baba Sağlamakla Yükümlüdür.

İstanbul Sözleşmesi’nin dayattığı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği söylemleri devletin her kademesi tarafından terk edilmelidir. İstanbul Sözleşmesi bir Truva atı olarak kadına şiddeti çözmek bahanesiyle aslında eşcinsellerin evlilik ve evlat edinme haklarının önünü açmak için içimize sokulmuş savaş oyunudur. Truva atı içimizde durdukça bıkmadan usanmadan siyaset, bilim, düşünce, sanat, din vb dünyasından kurban istemeye devam edecektir. Koronavirüs sonrası dönemde siyaset bu Truva atını yıkmakla yükümlüdür. Yoksa Türkiye’nin gündeminden eşcinsellik tartışmaları asla eksik olmayacaktır.

Devlet Her Çocuğa Ruh Sağlığı Yerinde Anne Baba Sağlamakla Yükümlüdür.

Ailemizin kurtuluşu; Allah’ın kitabı Kurân-ı Kerim’in ve Peygamberin sünnetinin kurtuluşudur.

1 KASIM 1928'de harf devrimi Osmanlı ile bağlarımızı nasıl kökten kopardıysa şimdi de iş insanı, bilim insanı derken Türk Dili’nin erilliği yok edilmektedir. Bilim adamı yerine bilim insanı dediğinizde Türkçenin de ırzına geçilmektedir. Dili çalınmış bir neslin erilliğini de çaldırması demek namusunu yitirmesi demektir. Kim ki iş insanı, bilim insanı diyorsa Türkçenin ırzına geçiyor demektir. Osmanlıca nasıl hafızamızdan söküp atılmışsa Türkçemizin erilliği de sözlüklerimizden çalınmaktadır. Bir toplumun dilinden erilliğini çıkarttığınızda eşcinselleşme süreci de kendiliğinden başlamaktadır. Feminist kadınların eşcinseller el ele yetmediğinde koyun koyuna çalışmaları bu yüzdendir. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği zırvalıkları, İstanbul Sözleşmesi pespayeliği ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un adaletsizlikleri sonucunda ailemiz çökmüştür. Aile, her yıl haziran ayının sonlarında Taksim'de örgütlenen eşcinsellerin Onur Yürüyüşleriyle; 'Recep'le Şaban’ın aşkına Ramazan engel olamaz' pankartlarıyla ailemiz yıkılmaktadır. Receb’imizi, Şaban’ımızı, Ramazan’ımızı elimizden alan güçler şimdi de Diyanet İşleri Başkanı’nın Cuma Hutbesine saldırarak aslında Kitabımızı da elimizden çalıp almak derdindedirler.

Ailemizin kurtuluşu; Allah’ın kitabı Kurân-ı Kerim’in ve Peygamberin sünnetinin kurtuluşudur.

Televizyon dininin ilahiyatçıları sahte peygamberlerdir

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, İslam'ın son kalesi olan aile'mizin göğsüne Batı tarafından saplanmış bir Haçlı kılıcıdır. Kılıç yaramızı iyileştirmedikçe, ailelerimizde babalar baba değil, anneler de anne değil, çocuklar da çocuk değil olacaktır. Ailelerimizde kadın ve erkek arasında güç ve iktidar savaşları sona erdirilmeden kadına şiddet sorunu asla çözülemeyecektir.

Televizyon dininin ilahiyatçıları sahte peygamberlerdir

'Gözümün gördüğü, göğsümün bildiği ile bir değil' cümlesinde anlatılmak istenen nedir?

Türk ve Müslüman aile yapısında farklı aile formları adı altında eşcinsel evliliklere yeşil ışık yakılmaması için kalıcı tek çözüm; İstanbul Sözleşmesi, Toplumsal Cinsiyet Eğitimi, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, başlıklarının toplumun gündeminden de hafızasından da kaldırılmasıdır. Kadın erkek aile evliliklerine alternatif kadın kadın yada erkek erkek aile evliliklerinin önünün açılması istenmiyorsa Türkçe’mizin ırzına musallat olan güçlere dur demeliyiz. Dil tecavüzcüsü güçler, iş adamın ırzına geçerek ondan iş insanı, bilim adamının ırzına geçerek ondan bilim insanı peydahladılar. Veledi zina iş insanları, veledi zina bilim insanları; Türk ve Müslüman aile yapısını çökerten dinamitlerdir. Ailemizi iş adamları ve bilim adamları ile korumalıyız.

'Gözümün gördüğü, göğsümün bildiği ile bir değil' cümlesinde anlatılmak istenen nedir?